EKİM Ayı: 'Göğe Bakmak, Yere Kök Salmak…'

Mihrap Sarıçiçek'in yazısı…
Sin’in gölgesinde, Şams’ın ışığında, İştar’ın toprağında bir geçiş ayı…
Ekim ayı, takvimde yılın onuncu ayı olsa da kökeni Yunanca “octo” yani “sekiz” anlamına gelir. Bu dilsel iz, zamanın döngüsel doğasına işaret eder. Jülyen ve Gregoryen takvimlerinde onuncu ay olarak yer alan Ekim, 10 Ocak 1945’te çıkarılan 4696 sayılı kanunla, “ekme eylemi”ne gönderme yapılarak Türkçede “Ekim” adını almıştır. Bu isim, tohumun toprağa teslimiyle gökyüzü arasında kurulan kadim ilişkiyi dilin içinde görünür kılar. 1945 öncesinde “Teşrin-i Evvel” olarak bilinen bu ay, Süryânî takviminde ve Osmanlıların 1790’dan itibaren resmen kullandığı Rumî (Mâlî) takvimde de onuncu ay olarak geçer. Octatopos haritanın kelime kökenide buradan gelmektedir. Octo, (Sekiz) kriz haritalarında da kendini gösterir. Her 45’lik açı aslında itici gücü anlatır. Ay’ın döngüsel sekiz yüzünü gösterir.
Ancak Ekim’in daha derin bir adı vardır: Teşrin. Dr. Selahattin Özkan’ın ‘Ay Adları ve Tarihsel Kökenleri’ adlı yazısında belirttiği üzere, Teşrin kelimesi Tevrat’taki birçok kavram gibi Babil, Akad ve Sümer kökenlidir. Yahudi takviminde sivil yılbaşı olarak kabul edilen Teşrin ayı, Sümer güneş tanrısı Utu’nun karşılığı olan Şam(a)s ile özdeşleşir. Bugün dahi Arapçada güneş kelimesi “şems” olarak yaşar. Hamurabi’nin kanunlarını güneş tanrısı Şams’ın elinden aldığı mit, Tevrat’ta Hz.Musa’nın Rab’den ‘on emri’ alış hikâyesine dönüşmüştür. Ay tanrısı Sin, yeryüzü tanrıçası İştar ve güneş tanrısı Şams; ay, güneş ve yeryüzü imgeleriyle yaşamın üçlü temelini oluşturur.

Sin: Ayın Ritmi ve Gecenin Bilgeliği
Sin, Sümer ve Akad mitolojisinde ay tanrısıdır. Döngüsel zamanın, gecenin ve sezgisel bilginin temsilcisidir. Astrolojide Ay, zihnin, içsel döngülerin ve bilinçaltının sembolüdür. Ekim ayında geceler uzamaya başlar; Sin’in gölgesi büyür. Bu, içe dönüşün, sezgisel derinleşmenin ve duygusal arınmanın zamanıdır. Bedenler daha fazla uykuya ihtiyaç duyar; öğünler azalır, ritim sadeleşir. Ayın ritmiyle uyumlanan canlılar, toprağın ve ışığın çağrısına kulak verir.
Şams: Güneşin Adaleti ve Bilincin Işığı
Şams, Sümer güneş tanrısı Utu’nun karşılığıdır. Güneşin ışığı, yaşamın kaynağı ve adaletin simgesidir. Hamurabi’nin kanunlarını Şams’ın elinden aldığı mit, güneşin düzen kurucu gücünü vurgular. Astrolojide Güneş, yaşamı, öz benliği ve bilinci temsil eder. Ekim ayında Güneş Terazi burcundadır; bu, adaletin terazisiyle gökyüzünde denge arayışının zamanıdır. Ay sonunda Akrep burcuna geçerek ışığın yeraltına çekildiği, dönüşümün başladığı sürece girilir. Terazi’nin göğe bakan terazisi, Akrep’in yere kök salan derinliğiyle birleşir.
İştar: Toprağın Bereketi ve Doğurganlığın Gücü
İştar, Sümer’de doğurganlık, aşk ve savaş tanrıçasıdır; yeryüzünün bereketini ve döngüsel doğasını temsil eder. Astrolojide Venüs ile özdeşleşir. Ekim ayında tohumlar toprağa teslim edilir; İştar’ın ruhu, toprağın derinliklerinde yeniden doğuşa hazırlanır. Darus yağmurları, bu doğurganlık sürecinin habercisidir. Ritüellerle toprak yumuşatılır, tohumun sıcaklığı alınır, kurbağalara su dökülerek bulutlar çağrılır. Maya çalma, ceviz dalıyla toprağı dövme gibi ritüeller, İştar’ın doğurganlık enerjisini uyandırma çabasıdır.
Astrolojik ve Mitolojik Katmanların Buluşması
Sembol | Mitolojik Kökeni | Astrolojik Karşılığı | Ekim’deki Yansıması |
---|---|---|---|
Sin | Ay tanrısı, gece ve döngü | Ay – zihin, sezgi, döngüsel periyod, | Gecelerin uzaması, içe dönüş, uyku artışı |
Şams | Güneş tanrısı, adalet | Güneş – bilinç, öz benlik, ışık | Terazi’de denge, Akrep’te dönüşüm |
İştar | Toprak, doğurganlık, aşk | Venüs – değer, bereket | Tohum ekimi, yağmur ritüelleri, maya çağrısı |
Anadolu Ekim Ritüelleri:
Sonbaharda fırtınaların çokluğu sebebiyle “ekim rüzgarları” oluşur; bu dönem halk arasında “Ortagüz” olarak da adlandırılır. Tohumların toprakla buluştuğu bu zaman, hem fiziksel hem sembolik bir geçiştir. “Önce göğe sonra yere bakılır” denir. Göğe bakmak, niyetin ve bilincin doğumudur; yere bakmak, teslimiyetin ve dönüşümün başlangıcıdır. Gün ışığını gece ışığına teslimidir bu. İyi ve kötü dengesi, gece ve gündüz dengesi gibi…
Ekim ayında yağan ilk yağmura “darus” denir. Bu yağmur, toprağın ekime hazır olup olmadığını belirler. Bir avuç toprak alınır, avuç içinde sıkılır; ele hamur kıvamında yapışıyorsa, ekim için zaman gelmiştir. Eğer bu işlemler yapılmazsa, çiftçiyi “kaşıntı tutacağına” inanılır. Bu inanç, doğayla kurulan sembolik bağın beden üzerindeki yansımasıdır.
Kadınlar ve çocuklar kapı kapı dolaşıp kukla ve süpürge gezdirirler. Kapıyı açan ev sahibi gelenlere su serper, yiyecek verir. Köylerde temsili kavgalar edilir, yaygara koparılır. Kadınlar gizlice komşu mutfağından maya çalar, dere varsa dere kumuna gömer ya da ceviz dallarıyla toprağı döverek döl yollarının açılacağına inanılır. Kurbağalar gözlemlenir; yağmur çağırmak için sırtlarına su dökülür. Eğer kurbağalar bağırırsa, bulutların dolacağı düşünülür.
Ekim, Sin’in gölgesinde içe döner, Şams’ın ışığında denge arar, İştar’ın toprağında yeniden doğar. Bu ay, gökyüzüyle yeryüzü arasında kurulan kadim bir köprüdür. Tohumun toprağa teslimi, hem fiziksel hem ruhsal bir eylemdir. Ekim, hem geçmişin kapanışı hem geleceğin tohumu; hem göksel adalet hem yeraltı bereketidir.
Sağlıcakla kalın…
Kaynaklar:
Wikipedia
Dr. Selahattin Özkan – Ay Adları ve Tarihsel Kökenleri
Doğa Defteri (alıntılanmıştır)