Eski sevgili ve "son kez görüşelim" teklifi...
Ayrılık kararı vermek hiçbir zaman kolay değildir. Bazen aylarca, hatta yıllarca düşünürsünüz; ama bir kez o karar alındığında, artık geri dönüş yoktur. İlişkiler genellikle kalbin sesine kulak verilerek başlar, fakat ayrılık kararı çoğunlukla aklın bir ürünüdür. Kalbiniz hala size direnebilir, eski güzel anıları ve mutlu zamanları hatırlatır, sizi geriye çekmek ister. Ancak kalp her zaman en doğru rehber değildir. Kendini koruma güdüsüyle hareket eder ve çoğu zaman anı kurtarmaya çalışır.
Ayrılık cesaret ister. "Seni seviyorum ama dürüst olmalıyız, mutlu değiliz" demek bazen büyük bir adım gerektirir. Ve her ayrılık biraz hüzün taşır çünkü bir taraf her zaman incinir. Ancak birini terk etmek, onu sevmemek anlamına gelmez. Kimse birlikte olduğu kişiyi üzmek ya da hayal kırıklığına uğratmak istemez, fakat mutsuz bir ilişkiyi sürdürmek hem kendinize hem de karşınızdaki kişiye haksızlıktır.
Mutluluk, ayrılığın en büyük gerekçesi olmalı. Eğer sevmiyorsanız ya da sevilmediğinizi hissediyorsanız, hiç durmayın. Ayrılık kararınızı sakin bir kafa ile verin ve bu kararı hafife almayın. Sık sık ayrılıp barışmak, ilişkiyi yıpratır ve değersizleştirir. Bir kez karar verin, ve o karar nihai olsun.
Ayrılıktan sonra gelen "Son kez görüşelim" tekliflerine de dikkat edin. Bu, genellikle içten gelen bir istek değil, ayrılığı erteleme çabasıdır. Zorla güzellik olmadığı gibi, zorla bir ilişki de yürütülemez. Bu tür son görüşmelerin sonu genellikle iyi olmaz. Vatan Şaşmaz, Sultan Tat, Dilan Toptaş, Pınar Gültekin... Bu trajik hikayelerin hepsinde son bir görüşme bahanesi vardı.
Peki, sevgili cinayetleri ve kadına yönelik şiddet neden bu kadar arttı?
Bu sorunun cevabı, büyük ölçüde medyada artan şiddet içerikli sahnelerde saklı. Dizilerdeki maganda karakterler, silahlarla sorun çözen kahramanlar gençlerin rol modelleri haline geliyor. İzleyiciler, özellikle de gençler, dizilerdeki bu şiddet sahnelerini sorgulamadan kopyalıyorlar. Dramatik yapılar içinde işlenen yanlışlar, izleyici tarafından onaylanıyor ve sonuç olarak şiddet toplumun her katmanına yayılıyor.
Freud’un da belirttiği gibi, insan doğasında bastırılması zor olan içgüdüler var. Şiddet, cinsellik ve temel arzular dizilerde sıklıkla kullanılıyor çünkü bunlar yüksek izleyici kitlesi çekiyor. Ancak bu, toplumsal ahlakı ve barışı zedeleyen bir tercih. Medyada şiddet unsurlarının kullanımını sınırlandırmalı, cinayet haberleri bile daha kontrollü bir şekilde verilmelidir.
Türkiye'de şiddetin bir gün tamamen sona ereceğini söylemek zor, ama azalacağına inanıyorum.
Ne zaman mı?
Ne zaman ki, televizyonlarda şiddet içerikli yapımların yerini sevgi, barış ve merhamet temalı diziler alır, işte o zaman insanlar "kıyamama" duygusunu öğrenmeye başlar.
70’lerin, 80’lerin ve 90’ların güzel dizilerine selam olsun: Kaynanalar, Perihan Abla, Bizimkiler, Şehnaz Tango, Çiçek Taksi, Çocuklar Duymasın...