Sedat Peker'in 'rüşvet çarkı' iddiasının odağındaki Mine Tozlu Sineren'den şok açıklamalar!

Sedat Peker'in 'rüşvet çarkı' iddiasının odağındaki Mine Tozlu Sineren'den şok açıklamalar!
A- A+

Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Sedat Peker’in bugünkü tweet'lerinde adı geçen Marka Yatırım Holding şirketinin patronu Mine Tozlu Sineren, iddialara yanıt verdi. Sedat Peker'in iddialarını doğrulayan Sineren, "Ben Sedat Peker'i eskiden tanırım ama bu bilgilere nereden ulaştığını bilmiyorum. Sadece tanışıklığımı var. Bana daha önce yaşadığım bu sıkıntılardan dolayı geçmiş olsun mesajı iletti. Sedat Peker'in yazdıklarında doğru olmayan ufak tefek şeyler var." dedi.

Halk TV'ye katılan Sineren, "Kumarda nasıl masa kazanırsa bizim borsadaki şirketlerde daima patron kazanır. Sistemi bu şekilde kurmuşlar. Borsayla ilgili tecrübem yokken benim kapıma sürekli komisyon isteyen kişiler gelmeye başladı. Hikaye bundan sonra başlıyor." dedi.

Sedat Peker’in attığı tweet'lerde adı geçen Marka Yatırım Holding şirketinin patronu Mine Tozlu Sineren Halk TV'de 'Asıl Mesele' programında Sedat Peker'in iddialarına şu açıklamaları yaptı:

2016 yılında ben bu şirketi aldığımda şirket gözaltı pazarındaydı. Bu da yatırımcı mağduriyeti demek ve şirkete yatırım yapan kişilerin parasını alamaması demek. Benim burada yapmak istediğim olay borsada mağdur olan şirketlere yatırım yaparak küçük şirketlerin mağduriyetlerini gidermek. Ben bir şekilde projemi ve yatırımları halka açabilmek adına gözaltı pazarındaki bir şirketi satın aldım. Eski yöneticiler bana destek olmaması ve o sırada darbe girişimi nedeniyle kasım ayında sistem çöktü ve ben bir şey yapamadım. Ben bütün yatırımcıları bir araya topladım. 8 ayda şirketi D grubundan B grubuna çıkardım. Gözaltı pazarından çıkardım. Öz kaynakları erimiş bir şirketin içerisine 13 milyon para koyarak iştirak edindim ve olumsuzlukları giderdim. Asıl hikaye benim hisse senedi almamla başladı. Şirketin sermayesini 10 milyondan 20 milyona çıkardım.

-Kumarda nasıl masa kazanırsa bizim borsadaki şirketlerde daima patron kazanır. Sistemi bu şekilde kurmuşlar. Borsayla ilgili tecrübem yokken benim kapıma sürekli komisyon isteyen kişiler gelmeye başladı. Hikaye bundan sonra başlıyor.

-Sistem patron hissesine dayalı olduğu için buradaki şahıslar patronun satacağı hisselerden para kazanan kişiler. Rüşvet işte burada dönmeye başlıyor. Halka açık olmanın bir anlamı yok. Halka açık olmak demek patronun kasasına ne kadar para girecek ve bu para kimlerle paylaşılacak. Sistem bu şekilde kurulmuş. 400 küsur şirket var ve herkesin birbirleriyle bağlantısı var ve herkes birbirlerinin ne yaptığını biliyor.

-Çoğu, sistemi o şekilde kurmuş ki amacı şirketine sermaye kurmak değil hisse senetleri üzerinden para kazanmak. Ben bunu anlatmak istedim. Patron şirketine yatırımcı hissesine sahip çıkar. Bizim gibi şirketlere patronlardan başka kimse sermaye koymaz. Bizim gibi şirketler sermayeyi halktan alır.

-Benden önceki yönetim hisselerini satmış, halka açık olma oranı yüzde 99. Halka açılmış, sermayesi bitmiş şirketi yönetmek başka bir şey. Borsada olup mevzuatı bilmekle borsada bir şirket yönetmek aynı şey değil. Ben mevzuatı yazan kişilerden borsayı daha iyi biliyorum.

-Ben 13 milyon sermayeyi içeriye soktum ve 2 tane iştirak firması satın aldım. Bütün İtalyan markalarını bir araya toplayarak mağazalar açtım. Benim bu işi açmamı sağlayan SPK'ydı. SPK onay verdi ve hisse senetlerim tahsis edildi ve 10 ay sonra kapılar açılmaya başladı. Borsayla ilgili bir medya grubu var. Bunlar patronun hisselerini yükseltmek için çeşitli haberler yapıldı. Şirketi ve patronu övüyorlar ve çeşitli hikayeler üretiyorlar. Borsada kimse şirketin kapısını çalıp bilgi almaz. Tüyolar üzerine yatırım yapılır.

-Bana hisse senetlerini satalım dediler ve biz bundan yüzde 30 alırız dediler. Ben sistemi bilmediğim için konuyu anlamaya çalıştım. Ben bunu yaptığımda küçük yatırımcılar zarar edecekti. Borsada bir kazanan varsa bir de kaybeden olacaktı. Küçük yatırımcımız günlük kazanç peşinde. Borsada patronlar ikiye ayrılır. Rahmaniler ve şeytaniler... Eğer rahmani bir patron olursanız şirketinizi düşünürsünüz, şeytani iseniz elinizdeki hisse senetlerini nereye satacağınızı düşünürsünüz. Ben ise borsada olmayacağım, şirketimi korumayı tercih ettim. Şirketin borçları vardı ve sürekli yatırım yapmam gerekiyordu. Hisse senetlerini paraya çevirip şirketime sermaye yapmam gerekiyordu. Hemen şirketin alacaklılarını topladım ve borcundan ve alacağından sorumluyum dedim. Onlara hisse vermeyi önerdim. Kabul edenlerle şirketin borçlarını kapattım. Değerinin altında satarak şirketin borcunu ödedim. Elimde hisse kalmadı ama yatırımlarıma devam ediyorum. Elimizdeki markaları kullanarak Türk markalarını bir araya getirmeye başladım. Ana pazarı çıktım. Amaç hayata geçirmek istediğim projeleri markalaştırmak istedim.

Sonrasında ilk sermaye artırımında sonra yatırımlara devam edebilmek için elimdeki fon grubuyla yeni proje yapmak istedim. SPK'da Vahdettin bey baştaydı ve işi bilen birisiydi. Ben gözaltı pazarındaki şirketlere yatırım yapmak istediğimi söyledim. Şu anda gözaltı pazarındaki şirketlere yatırım yaparsak küçük yatırımcıların mağduriyetlerini giderebiliriz dedim. 'Batık şirketlere yatırım yapın diyorlar' ama biz eski yönetimlerin sorunlarını da üzerimize alıyoruz. Burada hukuki bir koruma altında değiliz bu konuda. 3. kişiler koruma altında oluyor. Şirket almak o kadar kolay bir şey değil. Ben şirketi kurdum ve SPK'ya başvuru yaptım. Bu arada Ali Fuat Taşkesenlioğlu başa geldi. Ben dosyamı içeri vermiştim. Ben yapılması gerekeni yaptığımı düşünüyorum. Asla bir lobiciliğe girmiyorum. Benim sermaye arttırırım 'fiktif' gerekçesiyle reddediliyor. Yani aynı parayı uyutuyorsun demek. Bu bir kuzudan 3 post çıkarmak gibi... Bana diyorlar ki ya parayı koyacaksın ya da şirketini satın alacaksın. İkisi aynı anda olamaz. Ben de diyorum ki kendi projemi şirketlendiriyorum ve bu projemi Marka Yatırım Holding'e satıyorum. Benim bu parayı bir emanetçiye verip mi şirketin kasasına sokmam gerekiyor. Ben projeyi hayata geçirmek istiyorum diyorum. Bana tek bir soru gelmeden sermaye artırımımıza red cevabı geldi.

Daha sonra Salih Orakçı ile ortaklık kurduk. Onunla bürokrasiyi iyi bildiği için ortaklık kurduk. Ben lobi kısmını becerebilen bir insan olmadığım için Salih Orakçı ile ortaklık yaptık. Sermaye artırımına red gelince yollarımızı ayırdık.

Sedat Peker'in iddialarında adı geçen Mine Tozlu Sineren'den açıklama: Benim bu işi açmamı sağlayan SPK'ydı, SPK onay verdi ve hisse senetlerim tahsis edildi

Sedat Peker'i eskiden tanırım... 

Ben, Sedat Peker'i eskiden tanırım ama bu bilgilere nereden ulaştığını bilmiyorum. Sadece tanışıklığımı var. Bana daha önce yaşadığım bu sıkıntılardan dolayı geçmiş olsun mesajı iletti. Sedat Peker'in yazdıklarında doğru olmayan ufak tefek şeyler var.

Ben, Salih Orakçı'ya verdiğim paralarla ilgili icra davası açtım. Benim şirketimim kasasından avans olarak çıktı ve geri dönüş olmadı. Ben kendi başımın çaresine bakacağım diyerek verdiğim paraları geri istedim. Dekontlarım var ve bunları icraya koydum. Sermaye arttırımı reddedilince Adana'da bir otobüs firmasına yatırım yapıyorum. Şirketin 27 milyon vergi borcu var ve bunları yapılandırarak yatırım yapıyorum. Şirket ortaklarına para ödemeden işletmeye başlıyorum.

Taranoğlu'na 'ben de para yok' deyince diyalog kapandı

Ali Fuat Taşkesenlioğlu'ndan randevu talebinde bulundum ama aylarca geri dönüş yapılmadı. Bana Zehra hanımla görüşmem gerektiğini söylediler. Erzurum'a gittik ve 'Şu an seçim dönemindeyiz denildi ve bir köye çağırıldık. Bir kahvehanede gece orada bekledim ve Zehra hanımla görüştük. Abininiz Ali Fuat beyle görüşmek istiyorum ama sizinle görüşmem gerekli dediler. Abime konuyu ileteceğim dedi. Ben oradan ayrıldım. Ağladım ve SPK başkanıyla görüşmek için Erzurum'un köyünde ne işim var dedim. Sonra Ankara'ya çağırıldım. Araya başka insanlar girdi ve 'sizin isiniz para vermeden olmayacak' dediler. Bu kişiler vasıtasıyla Taranoğlu ile görüştüm. Benim Taranoğlu ile görüşmemde Taşkesenlioğlu'nun katkısı oldu. Bu bir lobi ver herkes birbirlerini tanıyor. Taranoğlu'na 'ben rüşvet vermem' dedim. Ben şirketin kasasına para koymak istiyorum dedim. 'Ben yatırımcılardan gelen parayı şirketin kasasına koyacağım ve niye para vereyim' dedim. Para vermezsen bu işler olmaz dedi. Sistem kurulmuş. Şuna gidersen şu kadar para verirsin, buna gidersen bu kadar verirsin dediler. Arkadaş ortamı oluştuğu için ben mağduriyetimi anlattım o da mağduriyetlerini anlattı. Ben de para yok deyince ise diyalog kapandı. Ben sana destek olsam bile şahsi olarak destek olabilirim dedim. Daha sonra eşimle görüşmüşler. Sedat Peker'in eşimle Taranoğlu'nun görüştüğüne dair açıklamaları doğru. Sedat Peker'in bu bilgileri nereden aldığına da şaşırıyorum. Ben de para yok deyince ise diyalog kapandı.

Ben kimseye rüşvet vermediğim için işlerim yolunda gitmedi. 2020 yılından itibaren rüşvet tekliflerine geri cevap vermediğim için beni itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Benim savunmam alınmadan bana ceza verdiler.

Ne olmuştu? 
Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen Sedat Peker, eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Tașkesenlioğlu, AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu ve TOBB üyesi Salih Orakcı'nın rüşvet aldığını iddia etti.

Bugünü işaret ederek "Çok eğleneceğiz" diyen Sedat Peker, Deli Çavuş adlı Twitter hesabından bir dizi paylaşımda bulundu.

SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun, kendisine bir sorun nedeniyle başvuran Marka Yatırım Holding’in sahibi Mine Tozlu Sineren’i, AKP’li Zehra Taşkesenlioğlu’na yönlendirdiğini iddia etti. Zehra Taşkesenlioğlu’nun da Mine Tozlu’yu Way Out adlı bir finansal danışmanlık şirketine yönlendirdiğini söyleyen Peker, burada Mine Tozlu'dan 12 milyon lira danışmanlık adı altında “rüşvet” istendiğini öne sürdü ve belge paylaştı. Mine Tozlu Sineren’in ödemeyi reddettiğini belirten Peker, daha sonra Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu’nun, Mine Tozlu Sineren’e ulaşarak söz konusu danışmanlık şirketinde bir araya geldiklerini belirtti.

Peker, Cumhurbaşkanı Danışmanı Taranoğlu'nun, Mine Tozlu Sineren ve eşinden acilen 200 bin lira istediğini söyledi.

Peker, "Eski SPK başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun arkasındaki güç, kardeşi Erzurum Milletvekili olan Zehra Taşkesenlioğlu değildir, onun arkasındaki güç eski Enerji Bakanımız Berat Albayrak'ın abisi Turkuaz Medyanın başındaki Serhat Albayrak'tır" iddiasında bulundu.

Mine Tozlu Sineren'in daha sonra eski Kıyı Koruma Genel Müdürü ve TOBB üyesi Salih Orakcı'ya yönlendirildiğini söyleyen Peker, Orakcı'nın, Mine Tozlu Sineren'in şirketlerinden birinde ortaklık istediğini ve iki lüks araba parası aldığını iddia etti.

Orakcı'nın arabalar dışında 2,5 milyon lira istediğini de öne süren Peker, "Mine Hanım bu parayı da yollar. Ancak tüm bu süreçlerden sonra sermaye artırımı işi olmayınca Mine Hanım ortaklık işlerinin iptal edilmesi için talimat verir" dedi.

Peker, konuyla ilgili Twitter'da paylaştığı ve kamuoyuna açıklayarak, aleniyet kazandırdığı WhatsApp yazışmalarını da yayımladı.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •