Basın Konseyi, Cumhuriyet gazetesinin ‘manipülatif haberler karşılığında çikolata kutusunda kayıtdışı para aldığı’ iddiası hakkında kararını açıkladı.
Genel sekreterlik kınama kararı verilmesini talep etti. Kurul da yapılan anlaşma için ‘etik dışı’ dedi. Bununla birlikte kurul, gazete veya yöneticileri hakkında genel bir karar alınamayacağını belirtip dönemin genel yayın yönetmeni Arif Kızılyalın hakkında da ‘şikayetin yersizliğine’ hükmetti. T24'ten Candan Yıldız Basın Konseyi'nin aldığı bu karara ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Yıldız'ın, “Basın Konseyi'nin, Cumhuriyet'teki 'para karşılığı haber' oylamasında çıkan 'kınama' kararı nasıl örtbas edilerek değiştirildi?” başlıklı yazısı şöyle;
"Ortada özgür bir karar yok. Etik için ön şart olan özgürlük, maalesef kurumlar için süslü bir kavrama dönüşmüş! Her bir etik aşınma, gazeteciliğin altını oyuyor.
Alman filozof Immanuel Kant’ın “Ahlakiliğin ön şartı özgürlüktür” sözünden, Cumhuriyet gazetesinin e-ticaret yasası aleyhine para karşılığında haberler yaptığına ilişkin şikâyeti karara bağlayan Basın Konseyi de nasibini almalı…
Etik gerekçelerle istifa eden cumhuriyet.com.tr'nin genel yayın yönetmeni ve yayın kurulu üyesi Mustafa Büyüksipahi, ‘para karşılığında haber’ tartışmalarının, açıklamalarının, ifşalarının peşini bırakmadı.
Konuyu, etik konulardaki ihlali incelemekle yükümlü Basın Konseyi’ne taşıdı. Basın Konseyi Yüksek Kurulu öyle bir karar verdi ki 'ihlal var ama fail yok" dedi !
Yani ne şiş yansın ne kebap!
Ama şiş de yanar kebap da… Çünkü karar sürecinde öyle şeyler yaşanmış ki Konsey’in özgürlüğüne gölge düşürecek türden.
İki toplantı yapılıyor. Daha doğrusu ikinci toplantı, birinci toplantının sızdırılmasının ardından 'savunma hakkı' gerekçesiyle düzenleniyor.
2 Ağustos tarihli ilk toplantıda, en az 11 kişiyle toplanmak zorunda olan Yüksek Kurul’dan 9 oyla ‘kınama’ kararı çıkıyor. Ama daha karar yazılmadan, kamuoyu ile paylaşılmadan bir şekilde sızıyor, ki bu son toplantıda da konuşuluyor, bunun büyük bir sorun olduğu belirtiliyor.
İddiaya göre, Cumhuriyet’in sahibi Cumhuriyet Vakfı’nın başkanı Alev Coşkun karardan haberdar ediliyor. Bunun üzerine o haberlerin yapıldığı dönemde genel yayın yönetmeni olan Arif Kızılyalın da bilgilendiriliyor ve savunma yapmasının iyi olacağı söyleniyor.
Sürece ilişkin sorular sorduğum Arif Kızılyalın ise bu iddiayı reddetti. Toplantı yapıldığını ‘haricen’ öğrendiğini, ama 'kınama' kararından haberdar olmadığını söyledi.
Basın Konseyi açıklamasında “Şikâyet başvurusu, söz konusu haberlerin yayınlandığı dönemde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Arif Kızılyalın’a 13.07.2023 tarihinde PTT ile gönderilmiş ve 22.07.2023 tarihinde ‘alındı’ belgesi gelmiştir” dese de, Kızılyalın’ın gazetedeki tadilat nedeniyle gazeteye gelemediğini, tebligattan haberinin olmadığını, kendisine mail de atılmadığını belirtti.
Bunun üzerine Kızılyalın, Yüksek Kurul’da konuşma/savunma hakkını kullanmak istiyor. Konsey'i arıyor. Tarafların böyle bir hakları var bu arada. Konsey de gerekçesini haklı buluyor olmalı ki ilk karar toplantısı yapılmamış gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Bu iddiayı hem 2 Ağustos hem de son kararın çıktığı 9 Ağustos toplantısına katılan, Yüksek Kurul üyesi gazeteci Ali Ayaroğlu’na da sordum. Yanıtını aynen aktarıyorum:
“İlk toplantıda kınama kararı çıkmıştı. Ne oldu da değişti ikinci toplantıda? İlk toplantıdan haber uçuruluyor. İkinci toplantıda da kınama kararı çıkması gerektiği konusunda ısrar ettim. Somut bir olay var çünkü. Gazete parayı almış. Parayla haber yazmak ahlaksızlıktır. Bunu teşvik etmek de ahlaksızlıktır. 9 Ağustos’taki ikinci toplantıda gazeteci kökenliler kınama kararının çıkması konusunda oy kullandı ama yetmedi. Böyle bir karar çıkmasına üzüldüm. Arif Kızılyalın 1 saate yakın savunma yaptı o toplantıda. İkna olmadım. Kararla ilgili rahatsızlığımı da söyledim. Böyle olmamalıydı. Cumhuriyet bu noktaya düşmemeliydi. Alev Coşkun gazeteyi bataklığa götürüyor, Bir an önce istifa etmelidir.”
Ali Ayaroğlu’nun “haber uçuruluyor” dediği şey öğrendiğim kadarıyla şu:
Yüksek Kurul üyesi, Cumhuriyet’te Olaylar ve Görüşler forum sayfasında yazıları çıkan, uluslararası ilişkiler profesörü İlter Turan'ın 2 Ağustos tarihli toplantıdan ‘kınama’ kararı çıkmasını Alev Coşkun'a haber vermesi…
İkinci toplantıdaki savunması çerçevesinde konuşan Arif Kızılyalın ise “Para karşılığı haber iddiasıyla ilgili delil ve kanıt yok. e-ticaret yasası ile ilgili kamuoyunu bilgilendirme amacıyla haber yapıldı. CHP’nin yasanın bazı maddelerini AYM’ye götürmesi ve bazı hukukçu arkadaşlarımızın bizi uyarmasıyla yasa dikkatimizi çekti ve haberler yapmaya başladık. Ortada alınmış bir para yok. Zaten o dönem yapılan haberlerin çoğundan da haberim bile yoktu. Önemsesem birinci sayfaya alırdım” dedi.
Tabii ki Alev Coşkun’un Ahmet Yavuz’a açıklamalarında 'paranın alındığını' kabul ettiğini, 'hatadan dönüldüğünü' söylediğini hatırlattım Arif Kızılyalın’a.
Kızılyalın “Ahmet bey yanlış anlamış” yorumunu yaptı.
Yine söz konusu paranın iade edilip edilmediği bir muamma. Çünkü Mustafa Büyüksipahi bu soruyu şirketin kurumsal birimine ısrarla sorduğunu ve bugüne kadar yanıt alamadığını aktardı.
İkinci karar toplantısına katılan gazeteci Yazgülü Aldoğan’la da konuştum. Yazgülü Aldoğan, Cumhuriyet gazetesiyle davalık (Özlük haklar) olmasının getirdiği çıkar çatışması gerekçesiyle yani etik nedenlerle oylama katılmıyor.
Ama sözü vardı…
“İlk toplantının kararı daha açıklanmadan paylaşılmış. Gazetedeki taraf olanlar haber vermiş. Kim söylemiş olabilir? İlter Turan’ın adı konuşuluyor. Gazeteciler olarak anlayamadık. Toplantıda iki hukukçu üyemiz hukuka bağlı kalınması hassasiyetiyle yaklaştı. 'Neden sadece Arif Kızılyalın' dedi hukukçular. Arif Kızılyalın konuşurken ağladı. Bence iyi hal indirimi aldı! “
Basın Konseyi’nin kararında çelişkiler yok değil. Konsey hem Yüksek Kurul’un mahkeme olmadığını, yargılama yapmadığını söylüyor hem de “şüpheden soruşturulan yararlanır” hukuk ilkesinin gözetilmesi gerektiğini söylüyor!
Garip olmuş gerçekten…
Peki Yüksek Kurul toplatısında “Arif Kızılyalın yönünden şikayetin yersizliği” kararında kimler lehte ve aleyhte oy kullandı?
“İhlal yok” oyu kullananlar: Dr.Başar Yaltı, Doç. Dr. Murat Önok, Atilla Gökçe, Turgay Noyan, Okşan Atasoy, Fehmi Ketenci, Cem Şenler, Tülay Şubatlı, Üstüner Ünügür
“İhlal var” oyu kullananlar: Pınar Türenç (Basın Konseyi Başkanı), Doğan Satmış, Misket Dikmen, Ali Ayaroğlu ve Burcu Öztoprak Alsulu. İstanbul Barosu’ndan Burcu Öztoprak Alsulu da öğrendiğim kadarıyla muhalefet şerhi yazmış karara.
Arkadaşlık ilişkilerinin 'etik' ilkenin önüne geçmediğini söyleyebilir miyiz, ya da ideolojik 'kardeşliğin' körleşme yarattığını?
Ortada özgür bir karar yok. Etik için ön şart olan özgürlük, maalesef kurumlar için süslü bir kavrama dönüşmüş! Her etik aşınma, gazeteciliğin altını oyuyor.
Cumhuriyet yönetimi belli ki “kalede gedik açmak” istemedi. Çünkü Basın Konseyi kararları mahkemelerde bilirkişi raporu olarak kullanılabiliyor.
Hatırlanacağı üzere 'para karşılığında haber' meselesi yargıya taşınmıştı Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve sonrasında azledilen avukat Turan Karakaş tarafından. Yargı süreci daha bitmedi. ‘Kovuşturmaya gerek yok’ haberleri tam gerçeği anlatmıyor.
Cumhuriyet'te Alev Coşkun yönetimi ‘etik’e bir kez daha yönetim hırsını boca etti. Yazık…
Ve tabii ki Basın Konseyi’ne de…"