AK Parti ve MHP ile beraber yürüttüğü Cumhur İttifakı'nın tek başına seçimleri kazanma olasılığı gittikçe zayıflarken kulislere Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili önemli bir bilgi düştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'in MHP Genel Başkanı Bahçeli ile birlikte seçim kazanmasının mümkün olmadığını anladığını ifade eden Mollaveisoğlu, yazısında Ankara'nın siyaset koridorlarında yeni bir Kürt açılımı sürecinin başlayabileceğinin konuşulduğunu aktardı.
İşte Tuncay Mollaveisoğlu, Erdoğan'ın Kürt açılımı konusundaki yazısı şu şekilde:"İki hafta önce “AKP, MHP’siz seçime hazırlanıyor” diye yazmıştım...
Saray’ın MHP ile hem parlamentoda çoğunluğu sağlaması hem de Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması mümkün görünmüyor...
Erdoğan’ın en son Mart 2019’da yaptığı Diyarbakır ziyaretini, bu yılın temmuz ayında “yeni Kürt açılımı” mesajı ile tekrarlaması bu yüzden...
Bir kulis bilgisi ile birlikte aktarayım:
Erdoğan, Diyarbakır gezisi sonrasında anket yaptırıyor ve oy oranlarında kendisini umutlandıran bir sonuçla karşılaşıyor. “Kürt açılımını biz istiyorduk ancak HDP/PKK bozdu”açıklamasının karşılık bulduğunu gören Erdoğan’ın anket sonuçlarından hareketle yeni bir açılım paketi hazırlattığı bilgilerim arasında.
Erdoğan’ın bölgede görünmesi ile birlikte AKP oylarındaki yükseliş yeterli değil. AKP’den kopan seçmenin DEVA ve Gelecek partilerine kaydığı biliniyor... CHP’nin de özel bir ekiple bölgede kanaat önderlerine ulaşıp örgütü yenilemesinin olumlu etkileri görünüyor.
Erdoğan’ın Kürt oylarına yönelik hamlesinden yaklaşık iki ay sonra CHP heyeti Oğuz Kaan Salıcı başkanlığında, Irak’ın kuzeyinde Neçirvan Barzani ile görüştü.
Hemen ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununda muhatap illegal İmralı değil meşru HDP’dir ve çözümün adresi TBMM’dir” açıklaması gündeme oturdu.
İYİ Parti’nin üst yönetimi de çeşitli ağızlardan HDP’nin meşru bir parti olduğunu vurguladı.
Selahattin Demirtaş’ın “Çözüm adresi TBMM’dir, muhatap HDP’dir” açıklaması da Cumhur İttifakı’nın HDP üzerinden Millet İttifakı’nı çatlatma hamlesini boşa çıkardı.
Ben İYİ Parti lideri Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanlığı’na aday değilim” açıklamasını da bu sürecin bir devamı gibi görüyorum...
Akşener, adayın kim olacağına takılmadan, asıl hedefin tek adam sistemini yıkarak yerine demokrasiyi, hukuk devletini, parlamenter sistemi getirmek olduğunu etkili şekilde hatırlattı.
Akşener bu açıklaması ile seçim tartışmalarını fabrika ayarlarına geri döndürdü.
Başbakan adayı olduğunu söyleyerek seçimlere yönelik ciddi bir iddia ortaya koydu. Oy oranlarını giderek artıran İYİ Parti’nin daha şimdiden merkez partisi olduğuna ve AKP’nin erimesine paralel olarak seçmen tabanını genişleteceğine şüphe yok.
Akşener, siyasi yelpazenin tüm renklerinin üzerinde uzlaşacağı cumhurbaşkanı adayı olmak yerine güçlü bir merkez partisi lideri olarak kendini konumladı. Kendisi ve partisi için yakın geleceğe yönelik çok ciddi bir hamle yaptı.
Akşener’in adaylık potasından çıkması sonrasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun atacağı adımlar çok daha önem kazandı. Bugüne kadar ittifak sürecinin mimarı olarak iktidarın tüm tuzaklarını boşa çıkarmayı başardı Kılıçdaroğlu...
HDP seçmeni olmadan seçimlerde başarı şansının olmayacağı gerçeği, CHP’yi, İYİ Parti ve HDP arasında bir denge noktasına taşıdı.
HDP’nin “İttifakta yokuz ama cumhurbaşkanlığı seçiminde işbirliğine varız” açıklaması ile taşlar yerine oturdu.
Yani Akşener, cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi öncesinde hem HDP’nin hem de CHP’nin elini rahatlattı.
Yükselen partisine başbakanlık iddiasını koyarak kendi yol haritasını tüm taraflar için netleştirdi.
Artık olağanüstü bir durum yaşanmazsa, seçimler hilesiz hurdasız yapılabilirse Saray rejimi için iktidarın sonu görünüyor..."