'Çözüm Süreci'nin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: "Devlet Bey'in konuşmasını duyunca elimdeki çatalı düşürdüm!"

'Çözüm Süreci'nin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan:
A- A+

Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan eski Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Yalçın Akdoğan'dan açıklamalar. Akdoğan, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 'Öcalan gelsin DEM Grubu'nda konuşsun' sözleriyle başlayan gelişmeleri değerlendirdiği açıklamaarında, "Türkiye açısından bu noktaya gelinmesi önemlidir. Devlet Bey'in burada yaptığı yüksek siyasettir. Paradigma seviyesinde yüksek seviyesindedir. Günlük siyasetin ötesinde yüksek siyaset yapmak demektir bu" değerlendirmesinde bulundu. Akdoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la ilgili olarak da "Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda baldıran zehiri içmekten tutun yapmadık bir şey bırakmadı ki. Hizmetler, yatırımlar, inkar politikaların ortadan kaldırılması. Tayyip Erdoğan buradan geri duran bir insan değil" ifadelerini kullandı.

Akdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

Epey zamandır siyasi gelişmeleri takip etmiyorum. Eşimin siyasetle hiç ilgisi yok. Salı günü Devlet Bey'in, Çarşamba günü sayın Cumhurbaşkanımızın grup toplantısını takip eder. Kahvaltı yapıyorduk, bir an çatal elimden düştü. hanım gayriihtiyari 'deprem mi oluyor' diye irkildi. 'Yok' dedim 'Daha önemli bir şey oluyor'. Devlet Bey konuşuyordu. Söylediği şeyler çok ileriydi. Devlet Bey'den bunları duyuca şok oldum, zihnim 20 kat hızlı çalışmaya başladı. Cümleleri anlamaya çalışıyorum. Umut hakkından bahsetti. Çalışılmış bir şeydi bu. Çok önemli hamleydi. Önce meslektaşlarımıza baktım, yorumlara baktım. Herkes şok halindeydi. Eveleyip, geveliyorlardı, nasıl pozisyon alacaklarını bilmedikleri için. Herkes top çeviren konuşmalar yaptılar.

"DEVLET BEY'İN YAPTIĞI PARADİGMA SEVİYESİNDE YÜKSEK SİYASET"

Ben tabii arka planda neler yapıldığını bilmiyorum tabii. O günlerde şöyle yorum yaptım; ya çok büyük dalga geliyor, bir risk, tehlike var. Onun için içeride bütünlüğü muhafaza etmemiz lazım. Veya Suriye'de yeni bir denklem kuruluyor. Buna ön hazırlık olarak böyle bir şey yapılabilir. Veya Öcalan yaşlandı devlete hizmet etsin diye düşünüldü diye kafamdan geçiriyorum. Bunun devamı geldi sonra. Bu önemli bir inisiyatif. Bu konularla ilgilenen bir kişi olarak bundan büyük memnuniyet duydum. Türkiye açısından bu noktaya gelinmesi önemlidir. Devlet Bey'in burada yaptığı yüksek siyasettir. Paradigma seviyesinde yüksek seviyesindedir. Günlük siyasetin ötesinde yüksek siyaset yapmak demektir bu. Kimileri kartları yeniden karar, kimileri kart sallar. Günlük siyaset yaparsanız kart sallarsınız. Yüksek siyaset yaparsanız kart kararsınız.

"TÜRKİYE BÜYÜK BİR BEKA SORUNU BİR DARBE GİRİŞİMİ YAŞADI"
Önceki süreçlerde Devlet Bey'in takındığı tavır, neticede MHP'nin takındığı tavırdı. Ben bunu demokratik siyaset içinde anlayabilirim. Neticede denge mekanizması vardır. Siz bir şeyler yaparken birilerinin size eleştiri getirmesi, parametreleri hatırlatmasını bir sorun olarak görmemek lazım. Bu size diğer yönden baskı yapanlara karşı elinizi güçlendiren bir şeydir. Bugün bu meseleyi anlamak, Cumhur İttifakı'nın başlangıcını anlamakla mümkün. Türkiye büyük bir beka sorunu yaşadı. Bir darbe girişimi yaşadı. Bu ülkenin Meclis'i bombalandı. Bütün bu olaylara karşı Devlet Bey, devlet adamı refleksiyle tavır takındı ve o gün Cumhur İttifakı şekillendi. Türkiye'nin karşılaştığı risk ve tehditlere karşı atılması gereken adımlar var. Devlet Bey, o günkü devletin bekası refleksiyle bugün aynı duyarlılığı sergiledi diye bakıyorum ben. Devlet Bey, o gün o konuşmayı yaptığı zaman herkes farklı yorumlar yaptı. Devlet Bey'in öngörüsü, o günkü taşıdığı hassasiyet kaygı boş değilmiş. Devlet Bey bu konuşmayı Ekim'in başında yaptı. Suriye'de 1 ay sonra rejim yıkıldı. Bu önemli bir gösterge. Devlet Bey hem siyasi gündem oluşturma açısından veya farklı hususlara dikkat çekme açısından önemli misyon gördü bence.

"TERÖRLE MÜCADELE FARKLI TERÖRİZMLE MÜCADELE FARKLIDIR"
Farklı farklı süreçler yaşandı. En son çözüm süreciyle benim adım anıldı ama ondan önce süreçler yaşandı. Oslo, demokratik açılım, milli birlik kardeşlik süreçleri gibi. Meclis'ten sorumlu Başbakan yardımcısı olduğum için HDP ile ben görüşüyordum. Bunu niye yaptık? Devlet bu işlere niye soyundu diye bakmak lazım. Türkiye'nin terör belası 40-50 yıldır var. Terörle mücadtele etmek ile terörizmle mücadele etmek arasında fark vardır. Terörle mücadele örgütü yok etmeye çalışırsınız. Terörizmle mücadele güvenlik güçlerini aşan, devlet kurumlarının içinde olduğu terörün kaynaklarını ortadan kaldırmak, sebeplerini ortadan kaldırmak, ileri sürülen tezleri çökertmek için yapılır. Milli Eğitim'den Diyanet'e kadar. İdeolojik mazaretlerini tüketmek için yapılır. Demokratik reformlar yapıldı değil mi? Sorunu besleyen ekonomik geri kalmışlık, temel hak ve özgürlük meselelerine değin konu var. Bütün bunların ortadan kaldırılması terörizmle mücadeledir. Aynı zamanda örgütün beslendiği kaybetmek anlamına gelir. Bu çözüm süreçlerinin hepsi terörizmle mücadele çerçevesinde yapıldı. Çok önemli mesafeler kat edildi. Halkın sizin yanınızda durması, bölge halkının devlete ait bilincinin geliştirilmesi, yapılan reformlar, hizmetler, yatırımlar, gönül köprüleri terörizmle mücadele bağlamında bunlar yapılmasaydı iş başka noktaya giderdi. Bugün terörle mücadelede çok önemli mesafeler kat ettik.

"AÇILIM SÜRECİNDE FETÖ'NÜN SABOTAJI OLDUĞU KANAATİNDEYİM"
Devlet elinden geleni yaptı. Haklar getirdi, yatırımlar yaptı. Ama bunlar (terör örgütü) hendekler kazdı, nankörlük yaptı, sivil polisleri öldürdü. Sürecin zarar görmemesine dair duyarlılığı kamu kurumlarına söylemek başka bir şey, kimilerince kötü niyetli olarak kullanıldığı özellikle FETÖ'nün olması. Sen duyarlılık göster diyorsun adam kontak kapatıyor. O dönemde bölge toplantıları yaptım. Kaymakam, vali, bölge komutanları, asker, polis. Siyasi süreci biz yürütüyoruz, sizin işiniz mücadele etmek. 'Niye müdahale etmiyorsunuz' dediğimizde 'aman efendim çatışma çıkar' vs. deniyordu. Terörle mücadelede yapılmasına dair herşeyin yapılmasına dönük vurgular yapıyordum. Hiç kimse ir şey yapmayacak, örgüt cirit atacak. Böyle bir şey değil. FETÖ'nün bir sabotajı olduğu kanaatindeyim o dönemde. O süreçlerde öncesinde vesayet odakları ile ciddi mücadele. Sonra FETÖ'nün hamleleri var süreci sabotaj etmeye dönük olarak. Devletin 'aman, terörle mücadele etmeyin' diye bir şeyi yoktu. Neticede bugün neredeyiz diye bakmamız lazım. O gün devlet elinden gelen iyi niyeti ortaya koydu. Bundan dolayı halk bugün terörle mücadeleye daha çok destek veriyor. Bu önemli bir kazanımdır. Devletin uyum içerisinde mücadele etmesi bugün sağlanmıştır. Bütün birim, kurum, güvenlik teşkilatları ile devletin bir olarak aynı hedefe yönelmesi, bugün bu başarılmıştır. Haklılığı ve toplumsal desteğin yanımızda olması, mücadale kapasitemizin genişlemesi. İHA'lar, SİHA'lar. Terörle mücadelede bunların büyük başarısı olduğunu vurgulamak lazım. En önemlisi FETÖ'nün sabotajlarının ortadan kalkması bugün için artılardır. Bugün daha pozitif bakmak lazım.

"HALKIN İHTİYAÇLARI TERÖRLE PAZARLIK KONUSU YAPILAMAZ"
O süreçte bir pazarlık yoktu. Bir al-ver yoktu. Birtakım şeylerin konuşulması gerekiyordu. Diyelim ki örgüt silah bırakacak. Türkiye'den çekilmesi, silahların gömülmesi. Bu planlama gerektiren bir şey. Devletin bunu birileriyle konuşup, yapması gerekiyor. Öbür türlü adam 'ben gömdüm silahları' diyor, nereden bileceğiz gömüp, gömmediğini. Biz bildirimizi okuduk, onlar bildirelerini okudu. O gün de al-ver süreci yoktu bugün de olacağını düşünmüyorum. Bugün işi yürütenler yürütüyor. Biz şimdi evimizde çocuk bakıyoruz. Devlet kendi halkının hiçbir meselesini terörle pazarlık etmez. Biz çok önemli adımlar attık. Bunu örgütle pazarlık olarak mı yaptık? Temel hak ve özgürlükler referandum konusu yapılmazsa, bu halkın ihtiyaç ve sorunları herhangi bir örgütle pazarlık meselesi yapılamaz.

"FETÖ'NÜN KENDİNE GÖRE HESABI VARDI 1 YIL SONRA DARBE OLDU"
O gün önemli olan Öcalan'ın o çağrıyı yapmasıydı. Ama gereğini yapmadılar. Süreci sabote ettiler. O zaman Amerika bölgesel denklemden PKK'nın çıkmasını istemedi. Kullanışlı bir enstürüman olarak gördü. FETÖ'de süreci çok kışkırttı. FETÖ için bu sorunu çözmüş iktidarın daha muktedir olması demekti. Hükümet o sorunu çözseydi artık söz geçiremeyiz, bileğini bükemeyiz diye düşündü. Örgüt harekete geçti, 'Seni başkan yaptırmayacağız' söylemi, hendekler kazıldı, cinayetlerle süreci sabote ettiler. Bu çok açık. FETÖ'nün de kendine göre hesapları vardı. 1 yıl sonra darbe oldu. Kürtleri bir şekilde hükümetin yanında yer alması, örgütün karşı cephede durması onların da işine geliyordu. Gezi olayları oldu. Olayı kışkırtıp, büyüten FETÖ'cülerdi. Örgüt tam gücüyle Gezi olaylarına destek vermedi. FETÖ bundan ders çıkardı. Kürtler darbeye blok olarak destek vermedi, oyuna gelmedi. FETÖ süreci sabote etti. Herkes onların ihanet ettiğini gördü. Bugün terörle mücadeledeki destek onun için arkamızda vardı.

"SİYASET ZEMİNİNDE DEMOKRASİ ZEMİNİNDE TARTIŞABİLİRİZ"
Kürt sorunu dediğiniz sorun, 100 madde çıkarın bunların belki 99'u yapılmıştır, ortadan kalkmıştır. Bölgesel geri bırakılmışlıktan köy yakmalar, cinayetler, bir sürü olumsuzluklar, yayın, eğitim meselesi. Bunların hepsini devlet yaptı, örgütle pazarlık yaparak değil kendi halkının talebi, ihtiyacı olduğu için yaptı. Dün hiç olmayan sorunlar var bugün elimizde. Sosyal medyada sorunlar var. Yeni yeni meseleler var. Yeni yeni çözümlerin bulunması gerekiyor. Burada önemli olan şu; demokrasi ve terör. Siyaset ve silah. Bu karanlık ve aydınlık gibi değildir. Birinin varlığında diğerinin olmaması gerekir. Silahın bir şekilde devre dışı bırakılması başlı başına demokrasiye, siyasete güç vermektir. Bugün DEM Parti vs. yeterince belki demokratik siyasi olarak güçlü göremiyor. Bu devletin tavrından değil, sen terör örgütünün vesayetinde olursan nasıl başlı başına aktör olacaksın? Siyaset zemininde, demokrasi zemininde gelin tartışalım. Burada devlet gereken adımları halk için atmıştır. Terörün son bulması için önemli iniyisatif alınmıştır. DEM şu anda gerçek aktör müdür? Vekillerini kim tayin etmektir. Bu süreçte daha görünür oldular, daha ön plana çıkıyor, söylemler ortaya koyuyorlar. Bu bile önemli değil midir?

"HAKKARİ'DEN ÇIKIP ELİNE SİLAH ALAN ADAMDAN BAHSETMİYORUZ"
Bazen bölgedeki arkadaşlarla konuşuyor. Bazıları Öcalan için 'yaşlı adam, buna mı kaldı' diyorlardı. Çok kaba saba adammış gibi lanse ediliyor. Bir profil çıkarmak lazım. Rastgele bir adamdan bahsetmiyoruz. 40-50 yıllık bir örgüt neticede. Ulusal örgütler vardır bir de ulus üstü örgütler vardır. Suriye, Lübnan'da, Beka Vadisi'nde bu örgütün, Öcalan'ın faaliyetler yürüttüğünü biliyoruz. Birçok gizli servisle düşüp, kalkmış, farklı devletlerin desteğini görmüş bir adamı çok küçümseyip de hata etmemek lazım. Kim Öcalan? Hakkari'nin köyünden çıkıp eline silah almış adamdan bahsetmiyoruz. Ankara Siyasal Bilgiler'de okumuş bir adamdan bahsediyoruz. O dönemde, 70'li yıllar sol örgütlerin kurulma dönemidir. Mahir Çayan, Dev Yol, Dev Sol, öğrenci federasyonlarından yürüyen örgütlerdir. O dönemde bunların içinde bulunmuş. Bir derneğin başkanı Öcalan. Temel felsefesi devrimci şiddet. Sol örgütlerin içinde Kürtçü versiyonunu üretiyor, Marksist-Leninist. O gün Çin-Vietnam denilen uzun süreli halk savaşı. Bunun Türkiye'de farklı evrelerini gördük. Doktrin ve stratejik planlama üzerinden giden yapıdan bahsediyoruz. Çok karmaşık ilişki ağlar içerisinde varlığını koruyabilen bir örgüt. Böyle bakılınca rastgele bir adam değil.

"ÖCALAN DEMOKRATİK SİYASET NOKTASINA GELDİYSE ÖNEMLİDİR"
1999'da Öcalan yakalandı. Türk bayrağının önünde 'devletin hizmetindeyim' diyordu. En tükenmiş aciz haliydi. Ondan sonra yaptığı açıklamalar var, 'yeni bir sürece geçmemiz' lazım diyordu. Demokratik konfederalizmden bahsediyordu. Adamın en tükendiği andaki önerdiği şey. Konfederazm üç dört ülkedeki yapıların birleştiren bir şey. En çaresiz göründüğü zaman sana yeni bir paketle geliyor. Bugünden bakarsak; o gün devrimci şiddet daha sonra devrimci halk savaşıydı. İlk gündeki stratejinin yansımasıydı. Burada Öcalan şu noktaya gelip de 'devrimci şiddet yok, silah yok, demokratik siyaset' noktasına geldiyse önemli noktadır. PKK'ya silah bıraktırırsa önemli noktadır.

"DEMOKRATİK SİYASETİN ÖNÜNÜ AÇACAKSA FIRSAT VERMEK LAZIM"
Yaşlılık ayrı bir psikoloji. Ömrünüzü bir şeye adamışsınız, bir sürü plan yapmışsınız. Ömrünüz son döneminde bir şeye varmak istersiniz. O bir şey demokratik siyasetin önünü açacaksa buna fırsat vermek lazım. Biz demokratik zeminde yapacaklarımız yaptık. Onun dışında görüşmeler teknik mevzular. Türkiye'den unsurların çekilmesi, silahların bırakılması. Görüşülen bunlardır. Yoksa oturup da sen ne alacaksın ben ne vereceğim meselesi değil. Suriye meselesi önemli. Suriye'nin geleceği nasıl şekillenecek, PYD varlığı nasıl tasfiye edilecek? Bunun üzerinden bir formül üretiliyordur diye düşünüyorum.

"KANDİL ÖCALAN'I DİNLEMEZSE İYOT GİBİ ORTADA KALIR"
Bu Apoculuk hareketidir. Abdullah Öcalan herhangi bir kişi değil örgüt açısından. Öcalan vardır ondan sonra ikinci, üçüncü adam yoktur, ellinci adam vardır. Herkes sıraya girer. Önce bu Apoculuk hareketidir Öcalan'ın sözleri tesir eder. Kararlı bir şekilde talimat verse çoğu sabaha uykudan kalkamaz. Öcalan başka ülkelere kaçtı, farklı yerlere gitti, saklandı, hiç görünmedi ama onun örgütü olarak kurdu, örgüte etkisi devam etti. Burada herhangi birinin Öcalan'a rağmen tavır geliştirebileceğini sanmıyorum. Geçmiş dönemde Öcalan bir şey söyleyince Kandil mırın kırın etti. Örgüt, Kandil bilerek ayak diredi, elini yükseltmek içni bu tür şeyler yaptı geçmişte. Bugün o gün değil. Siyasi oyunlar çevirme günü değil. Bir noktaya gelindi. 'Yok Öcalan cezaevinde, onu dinlemiyoruz' laflarını kimse yemez. Amerika'nın ve birtakım güçlerin vasıtasıyla birtakım şeyler yapabilirler. Ama günün sonunda Apo örgüt üzerinde etkilidir. Eğer dinlememe gibi durum olursa iyot gibi ortada kalırlar.

"ÇOK UZAMAZ, ÖRGÜTÜN AYAK DİREYEBİLECEĞİNİ SANMIYORUM"
Devlet mücadelede zayıf kaldığı için bu iş yapmıyor, devlet ezip geçiyor. Böyle siyasi manevraları bu süreçte kimse yutmaz. Devlet Bey de açıklama yaptı, bir an önce olması gerekir gibi. Çok uzayacağını sanmıyorum. Çok gecikmeden olur diye düşünüyorum. Örgütün ayak direyebileceğini sanmıyorum. Dünyanın gidişatı, bölgesel denklemde mesafe kat etmek lazım.

"TÜRKİYE'NİN KENDİ GÜCÜYLE SORUNU ÇÖZMESİNİ İSTEMEDİLER"
İran'ın komşuluğu her zaman iyidir ama bu iyilik neyi ifade eder; şartlara ve konuma bağlı olarak. Sonuçta Kandil'deki örgüt elebaşlarının farklı ülke ve servislerle ilişkileri var. Devletler arasında bir şeyi beyaz görebilirsiniz ama arka planda başka ilişkiler çıkabilir. Ben kimsenin 'Türkiye bu sorunu çözsün' diye istediği kanaatinde değilim. Oslo'da başka bir devlet vardı. Ama çözüm sürecini, demokratik açılımı kendimiz yapmadık. Yabancı bir devlet, yabancı akıl yoktu işin içinde. Türkiye'nin kendi gücüyle bu sorunu çözmesini istemediler. Şimdi biz çözüyoruz.

"BİZ BUNU MİLLİ BİR PROJE OLARAK YAPMAK ZORUNDAYIZ"
Şimdi Suriye'de yeni denklem. Trump belki PYD'yi gözden çıkarabilir ama İsrail'i ne kadar çıkarabilecek. Türkiye'nin başına bela olabilecek bir İsrail dursun ister. Biz hepsine rağmen, kim ne isterse istesin, Türkiye için beka meselesi olarak biz bunu milli bir proje olarak yapmak zorundayız.

"ÖRGÜTÜN BLOK OLARAK KARŞI DURABİLECEĞİNİ SANMIYORUM"
Gelinen noktada hem bölgesel gelişmeler, hem örgütün gidecek yerinin kalmaması. Burada devrimci şiddet safsatasını bir kenara bırakıp herkesin demokratik siyasete öncelik vermesi lazım. Gelir kendini ifade edebilir. Örgütün blok olarak Apo'ya karşı durabileceğini sanmıyorum. Gençlik yapılanması vs. mutlaka çatlama olabilir, kendi içinde infazlar yaşanabilir. Çok zorlama ile direnebilirler. Şu anda zamanın ruhu ve konjonktürün buna çok uygun olduğunu düşünmüyorum. Birtakım şeyler olacaksa, gizli kapaklı bir şey oluyor, saman altından su yürütüyorlar gibi görmemek lazım. Birtakım şeyler olacaksa Meclis'te olacak, görüşülecek, tartışılacak. Kamuoyunun gözleri önünde olacak. Geçmişte de bunu söylüyorum.

"CUMHURBAŞKANIMIZ BU KONUDA NE GEREKİYORSA YAPMIŞTIR"
Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda baldıran zehiri içmekten tutun yapmadık bir şey bırakmadı ki. Hizmetler, yatırımlar, inkar politikaların ortadan kaldırılması. Tayyip Erdoğan buradan geri duran bir insan değil. Siyasette iki şey önemli. Bir tanesi siyasi gündem oluşturmak, ikincisi siyasi bir hikaye ortaya koyabilmek, inisiyatif ortaya koymak. Bu siyasi hikayeyi yüksek siyaset düzeyinde kurarsanız çok önemli bir şeyi kurmuş olursunuz. Bunu diyelim muhalefet partisi yaptı. Ben ne yapabilirim? Ya seni ademe mahkum ederim veya püskürtürüm veya onun üzerine basarak daha üst bir şey söylemem gerekir. Sen bir diyorsan ben iki derim. Devlet Bey burada ittifakın parçası. Onun yanında durmak önemli. Çok önemli tarihi inisiyatif ortaya koydu. Bunu kim gerçekleştiriyor? Devletin kurumları ve hükümet. Cumhurbaşkanımızın doğru bir yerde durduğu kanaatindeyim. Önemli bir hamle yapıldı. Burada hükümetin gereklerini yapıyor olması, Cumhurbaşkanımızın teyid eder pozisyonda durması önemli duruştur.

KAYYUM TARTIŞMALARI
Devlet o kadar büyük mekanizma ki. Bir anda makas değiştiremez. Kuvvetler ayrılığı var. Zamanın ruhu diye bir şey var. Devlet aygıtının o zamanın ruhuna göre hareket etmesi akşamdan sabaha olan bir şey değil. Kuvvetler ayrılığı var. Herkes kendi alanında bir iş yapıyor, mücadele veriyor. Bir anda devlet makas değiştiremez. Kayyum meselesine teorik olarak bakalım. Şu zaviyeden de bakmak lazım. Normal bir şeyden bahsetmiyoruz. İsviçre'de bir belediyeye kayyum atanmasından bahsetmiyoruz. Evveliyatı olan, yaşanılan sorunları üzerinde oluşan su damlasından bahsediyoruz. Demokratik siyaset var terör var. Parti var örgüt var. Biri varsa öteki olmaması lazım. Gri alanlar olmuş, iç içe geçmiş. Bu bir anomalidir. Kayyum meselesi de bu anomalinin parçasıdır. Milli irade ve demokrasi açısından bakalım. Millet seni seçmiş. Hakkari'ye belediye başkanı seçilmişsin. Yarın sabah birisi geliyor, ben örgüt komiseriyim burada dediklerim olacak. Kaynaklar şuraya aktarılacak. Şu aileye şu desteği vereceksin falan. FETÖ'de de vardı aynı şey. Sen generalsin, dışarıda imam olmuş, onu o yönetiyor. Milletin seçtiği belediye başkanına başka irade vesayet oluşturmuş. Onu yönetmeye çalışıyor, bir sürü hukuksuzluk üretiyor. Buna devlet müdahale etmeyecek mi? DEM Parti yarın yine alışkanlık üzerine karmaşık ilişkiler içine girdi. Kayyum atanmayacak mı? Hukuktan azade mi olacaklar? Süreç bitti diyelim, silahlar gömüldü. Bunlar hukuktan azade mi olacak? Devlet bugün de yapıyor o gün de yapar. Ben kendimi demokrat insan olarak görüyorum. Milletin seçilmiş iradesine kimse vesayet kurmamalı. Örgüt komiseri, mahrem imam müdahale etmeyecek kardeşim. Hukuk milli iradenin de üstündedir, bağlayıcıdır. Bizim yaşadığımız kangren olmuş sorun var.

"KART SALLAMAK DEĞİL, İŞİN ARKASINDA OLMAK ÖNEMLİDİR"
Burada destek olmak önemlidir. Destek olmak 'ne diyorsanız eyvallah' demek değildir. Destek veriyormuş gibi görünüp de mırın kırın etmek siyaset tarzı değildir. Komisyona havale işini oldum olası tasvip etmiyorum. Çözüm sürecinde biz mecliste komisyon kurduk. CHP üye vermedi. Diğer partiler de vermedi. Naci Bostancı komisyon başkanıydı. Türkiye'de görüşülmedik adam kalmadı. Akademisyenler, bölge halkı, STK'lar herkesle görüştüler. O zaman üye bile vermediler. Meclis önemli bir zemindir. Bu meselenin konuşulması, tartışılması önemlidir. Pozitif destekle bu işin arkasında durmak lazım. Burada herkes büyük risk alıyor. Kart sallamakla değil; sen de işin parçası ol. Bölgenin geleceği yeniden inşa ediyor. Burada basit ucuz şeyleri bırakıp, büyük inşa sürecinin parçası olunması lazım.

"DEAŞ AMERİKA'NIN İMALATI ŞEYTAN OLARAK PİYASAYA SÜRÜLDÜ"
Suriye'de nasıl bir gelecek olacak? Yeni bir rejim, devlet kuruluyor. Bu tecrübe gerektiren bir şey. Kurumsal yapıda yeniden inşada Türkiye'nin ciddi katkısı olacaktır. Dünya kamuoyunun meseleye yaklaşımı önemli. Nasıl tavır takınılacağını görmek lazım. Rusya, İran buradan çekildi, tertemiz sayfa diye bakmamak lazım. Burada parmak karıştıranlar rahat durmaz. Suriye örgütlerin antreman sahası gibiydi. Daha önce Suriye'de olumsuzlukları yapan insanlar buharlaşıp gitmedi. Risklere açık süreç. Baktığımızda Türkiye için, Türkiye'nin de güvenlik kaygıları, bölgesel menfaatleri açısından önemli fırsattır. Trump başlayacak şimdi. DEAŞ'la mücadele yalanının arkasına saklanıp PYD'ye destek verdiler. Bugün ortada DEAŞ var mı? Böyle bir örgüt yok. İnsan malzemesi aşağıda aynıdır, üstte örgütler kurulur. Afganistan'da da aynı şey oldu. El Kaide kuruldu türevleri çıktı vs. Neticede bu zor süreç. Ortada onların arkasına saklanacağı DEAŞ yok. DEAŞ Amerika'nın imalatı olarak, şeytan olarak piyasaya sürüldü.

"TRUMP'IN RASYONEL BİR FORMÜLASYONA RAZI OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Bu örgüt en büyük kazanımı Irak'ta elde etti. Musul'u bile ele geçirdi. Maliki, sunnileri dışlayan politika izledi. Amerika'nın adamı gibi görünüyordu. İran'ın adamıydı. Amiyane tabirle söyleyeceğim ama kalın kafalı adamdı. Irak ordusu dağıldı. Onbinlerce Irak ordusu askeri, Saddam'ın generalleri DEAŞ'a katıldı. Müthiş insan gücüne sahip oldu. Amerika'nın yanlış adamları desteklemesiyle bu örgüt ortaya çıktı. Vahşit bir şey çizdiler. Herkes bırakıp kaçtı, önünde kimse durmadı. Bunun arkasından bölgede bir sürü operasyonlar yapıldı. Şimdi böyle bir örgüt var mı ortada? İsrail faktörü ayrı ama Trump'ın daha rasyonel davranıp, burada bir formülasyona razı olacağı kanaatindeyim. Hakan Bey'in de demeci oldu 'Kendil'den gelen örgüt elebaşları gitsin, sivri unsurlar başka ülkelere gitsin' dedi. Suriye'de bir sürü şeyler yaşandı. DEAŞ'la mücadele bağlamında ülkeler sürecin parçası olmadı. Şimdi PKK/PYD onlardan medet umuyor, onlar da karanfil atıyor. Gelip de bölgede bizatihi iş yapma kabiliyeti yok.

"ELİNDE SİLAH OLAN ADAMIN NORMAL HAYATA KATILMASI ZORDUR"
İnsan gücünün üstünde hiçbir güç olmaz, silah bağlamında söylüyorum. Herşeyin telafisi olur. Şimdi bir sürü örgüt diyoruz. Adam internetten silahlara ulaşabiliyor, bombalar yapabiliyor. İnsan gücü kalitesi olarak Suriye'de düzgün yapı kurulursa orada ciddi varlık gösterebilir. Önemli olan devlet olabilmektir. Selefilik, Vahhabilik, marjinal akımlar. Bu ideolojiler ihraç edildi. Sokakları temizlemeniz, sağlık hizmetlerini vermeniz gerekiyor. Devlet olmak önemlidir. Uluslararası diplomasiye uyum sağlamaları, ortaya konulan söylemler, Afganistan ve diğer ülkelerdeki olumsuzlukları tekrar etmeyeceklerine dair beyanlar güven veriyor. Elinde silah olan adamın normal hayata katılması herkes için zordur. Emekli başçavuş olsan bile sivil hayata zorlanırsın. Bunun kolay bir süreç olduğunu kimse söylemiyor. Türkiye'nin de desteğiyle daha önceki yaşananlardan ders alınacağını düşünüyorum.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN YENİDEN ADAY OLMASI
Bir ülkede o ülkeyi yönetme kapasitesine sahip lider varsa o ülkeyi yönetir ve onun zemini oluşur. 2002'de AK Parti iktidara geldi. Tayyip Bey siyasi yasaklıydı. Sonra CHP'nin de desteğiyle anormal durum ortadan kaldırıldı. Çünkü ortada bir lider var. Bir lider varsa işin başında olmalı ve yönetmeli. Şimdi ihtiyaç olan bir liderlik var. Bu liderliği kim sergileyecek? Sergileyecek olan sayın Cumhurbaşkanıdır. Kaç yıl sergiler, seçilir, kaç oy alır, bu ayrı bir şey. Tayyip Erdoğan'ı Türkiye'nin geleceği için kilit bir siyasi aktör olarak görmek gerekir. Şimdi Rusya'da Putin'i derin devlet getirdi. Yeniden bir aktöre dönüştü Rusya. Birçok hamle yaptı. Şu anda Trump geliyor. Trump, Putin, Erdoğan, bu üçlü bölgede gerçekten olumlu anlamda işlere imza atabilirler. Türkiye'de Erdoğan'ın olmadığı denklemde Rusya, Türkiye'ye böyle davranabilir mi? Normalde Türkiye, Rusya'nın karşı kutbuydu. Ama Rusya şu anda Türkiye ile farklı ilişki içerisinde. Şimdi Tayyip Erdoğan devreye giriyor, tahıl koridoru açılıyor. Turizm, sebze ithalatı, ihracatı, enerji güvenliği gibi konuda Türkiye'nin başını niye ağrıtmıyor? Tayyip Erdoğan'dan dolayı ağrıtmıyor. Tayyip Erdoğan'ın olmadığı NATO üyesi bir ülkeye bu tavrı gösterir mi? Bence göstermez. Bu ilişkiler ağı açısından böyle bir liderlik gerekiyor. Türkiye'nin buna ihtiyacı var.

"LİDERSİZ BİR ÜLKE LİDER ÜLKE OLAMAZ"
İlkesel olarak bir şeyi ortaya koyabilirsiniz bir de zamanın şartları vardır. Lidersiz bir lider ülke olunmaz. Tayyip Erdoğan dışında bir lider say diyeyim. Bu dengeyi kurabilen, köprü olabilen başka bir lider varsa buyursun gelsin. Her şehre onlarca gittim. Kongreler, açılışlar, kutlamalar için gittim. Cumhurbaşkanımızla defalarca gittik. Yapılanları biliyoruz. Milletimiz görüyor. Demirel barajlar kralıydı. Bir baraj yaptı barajlar kralı oldu. Tayyip Erdoğan bunların hepsinden onar tane yaptı. Türkiye'ye çağ atlattı. Siyasi anlam olarak şunu ortaya koyarım, Ayasofya'nın açılması, başörtüsü, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması. Bunlar çok kolay işler değil.

"SİYASET WESTERN FİLMLERİNDEKİ KAPI GİBİDİR, BİR GİRERKEN BİR ÇIKARKEN ÇARPAR"
Milletvekilliği üçüncü dönemdi. Milletvekili olduğum için profesör olamıyordum. Üç dönemden dolayı milletvekili olmayınca profesör oldum, üniversitede ders veriyorum, küçük çocuklarımla ilgileniyorum. Olacağım herşeyi oldum. Baş danışman, milletvekili, başbakan yardımcısı, MKYK üyesi oldum, girmediğim yer kalmadı. Ben ne olacağım diye kendime sormam. Ne yapacağım diye sorarım. Ben oturup bir yazı yazıyorsam benim için bir şey yapmaktır ve değerlidir. Olacakları olmuşum. Cenab-ı Hak nasip eder olduğu zaman yapacaksın. Birtakım görevlerde bulunmak sonra başka hayat kurmak zordur. Siyaset western filmlerdeki kapı gibidir. Bir girerken çarpar, bir çıkarken. Rahat olmak lazım. Cenab-ı Hak takdir edersen yaparsın. Allah bir şey istemezse bütün dünya bir araya gelse o olmaz. Ne yapabiliyorsan kendi çapında ondan sorumlusun. Ben de ders veriyorum, çocuk yetiştiriyorum. Dava adamlığı denilen şey hayat boyu sürer. Emekli oldum, dava adamlığı bitti diye bir şey olmaz. Hep büyük koltuklarda hizmet edilmez. Bulunduğun yerde de hizmet edersin.

"SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZI ÖZLEDİĞİM ZAMAN ZİYARET EDİYORUM"
Siyasete girince başka profil çıktı benden esnaf ziyareti, halk, sokak. Siyaset bana çok şeyler kattı. Halk adamı olma mecburiyeti olma durumu var siyasetçide. Kürsüde konuşma falan. Önemli kazanımlar. 17-25 kumpas dedim tepkileri üzerime çekmiştim. Bazı durumlarda paratoner olmam gerekiyordu. Özlediğim zaman sayın Cumhurbaşkanını ziyaret ediyorum. Benim siyasi bir beklentim olmadığı için. Siyasette görünür olmak önemlidir. Siyasi bir hırsım olduğu için öyle bir şey yapmıyorum. Biz dava arkadaşlığı yapmışız. Bu gönül bağı. Bunun gereği elbette temas etmek, zaman zaman tokalaşmak elbette gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •