Sözcü Gazetesi'nden Emin Çölaşan, yeni çıkan Nefes Gazetesi ile ilgili ‘Gazete piyasaya çıkmadan önce, kendilerine hep soruyorduk: Bu işin arkasında hangi sermaye grubu var? Bu soruya hiç kimse yanıt vermiyordu. Sitede bir haftadır sadece tek bir ilan var: Rönesans Gayrimenkul. ‘ dedi. Çölaşan’a cevap Deniz Zeyrek’ten geldi. Zeyrek Nefes Gazetesi'ndeki yazısında, “Emin Ağabey keşke yıllardır kendisiyle aynı safta, aynı gazetede yazıp çizip söyledikleri nedeniyle bedel ödeyen meslektaşlarının Rönesans da dahil hiçbir yere kalemlerini satmayacağı gerçeğini unutmasaydı.” dedi.
Zeyrek, Sözcü Gazetesi'nin sahibi Burak Akbay'ı kast ederek, "Sözcü’nün patronajı rekabet hırsıyla NEFES’e savaş açabilir ve bu savaşta her şeyi mübah görebilir, bunu anlıyorum. Ancak bir gazetecinin, hele hele Emin Ağabey gibi duayen bir gazetecinin böyle bir savaşa alet olarak, kendi meslektaşlarına “Rönesansa çalışıyorsunuz” imasında bulunması, onları okuyucu karşısında küçük düşürmeye çalışması büyük bir haksızlık" diyerek serzenişte bulundu.
İşte Sözcü- Nefes kavgasının ayrıntıları…
Sözcü Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz'ın, 17 yıldır sürdürdüğü görevinden istifa etmesinin ardından Soner Yalçın, Aytunç Erkin ve Deniz Zeyrek de gazeteye veda ederek Nefes Gazetesi'ne geçmişti. Gazete19 Aralık'ta yayın hayatına başlamış ve çok geniş bir reklam kampanyası yürütmüştü. Nefes Gazetesi'nin, arkasında ise kimin olduğu ise tartışma konusu olmuştu.
Nefes'in Genel Yayın Yönetmenliğine getirilen Metin Yılmaz da gazetenin yayın hayatına başlamasının ardından "İlk günden bu yana soruluyor. Herkes künyeye baksın! Gazetenin sahibi avukat İsmail Yılmaz." ifadelerini kullanmıştı.
Metin Yılmaz'ın açıklamalarının ardından Sözcü Gazetesi'nden Emin Çölaşan'dan dikkat çeken bir yazı geldi.
Emin Çölaşan'ın yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Bundan bir hafta önce piyasaya yeni bir gazete çıktı. Başarılar diliyorum ama işin çok önemli olan başka boyutlarına da biraz olsun değinmek gerektiğine inanıyorum. Yeni çıkan gazete devreye büyük reklam kampanyaları ile girdi. Kadrosunu oluşturmak için çok sayıda gazeteciyi transfer etmişti. Transfer olanların çoğu bizim arkadaşlarımızdı.
Bu devirde gazete çıkarmak neresinden bakarsanız bakın kolay iş değildir. Gazete piyasaya çıkmadan önce, merak nedeniyle kendilerine hep soruyorduk: "Gazeteniz hayırlı olsun da bu işin arkasında hangi sermaye grubu var?" Bu soruya hiç kimse yanıt vermiyordu. Daha doğrusu bazıları gerçekten bilmiyor, bilenler ise ağzını açıp konuşmuyordu. Gazetenin imtiyaz sahibinin, genel yayın yönetmeninin, yazarlarının isimleri belliydi ama konu bu büyük işin ardındaki sermaye grubuna, paranın sahibine gelince hiçbir arkadaşımızdan yanıt gelmiyordu.
Aradan günler geçti ve yeni gazete bundan bir hafta önce yayın hayatına başladı. Gazetenin doğal olarak bir de internet sitesi vardı. Dün dahil her gün açıp baktık. Sitede bir haftadır sadece tek bir ilan var: Rönesans Gayrimenkul. Mantık yürütünce ortaya şu sonuç çıkıyordu: Bu gazetenin arkasında Tayyipgillerden sevgili ve güvenilir dostu, sarayını bile yapan Rönesans var! Bu büyük işin ana sermayesini Rönesans sağlıyor. Ama gelin görün ki yeni çıkan gazete Atatürkçü ve laik Cumhuriyet'ten yana! Üstelik AKP iktidarına karşı! Büyük bir çelişki!"
Emin Çölaşan'ın yazısına, Sözcü Gazetesi'nden Nefes Gazetesi'ne geçen Deniz Zeyrek'ten yanıt geldi.
'İYİ Kİ AYRILMIŞIM HİSSİ YAŞADIM'
Nefes’ten ayrılma nedeninin "ekonomik koşullar ile çalışanlar arasındaki gelir adaletsizliği" olduğunu açıklayan Zeyrek, "Altı yıllık kıdem tazminatımı vermemek için başvurdukları hesap oyunlarını, gazeteden ayrılan ya da atılan meslektaşlarımızın hak ettikleri tazminatları ödememek için yapılanları görünce de ‘iyi ki ayrılmışım’ hissini yaşadım" diye yazdı.
Zeyrek yazısının devamında da şunları kaydetti:
Rönesans’a çalışıyormuşum!
Perşembe sabahına Emin Çölaşan’ın yazısının linkini içeren mesajlarla uyandım.Emin Ağabey, ismini anmadan (anarsa reklam olur diye her halde) NEFES’in internet baskısındaki Rönesans ilanlarına dikkat çekerek, NEFES’in sahibinin Rönesans şirketi olduğunu yazmış.
“İddia etmiş” demiyorum, zira Emin Ağabey çok eminmiş gibi yazmış.
Bazı okuyucularımız, meslektaşlarımız ve arkadaşlarımız da gönderdikleri mesajlarda haliyle “bu haber doğru mu” diye soruyordu.
Mesajlar çok olunca gazetenin yöneticilerini arayıp sordum.
Rönesans ilanının 7 günlük bir reklam anlaşması olduğunu ve bugün biteceğini söylediler.
Bana gelen mesajlardan en ilginci bir müteahhittendi. Şöyle diyordu:
“İlan verince sahibi oluyorsak, gelecek hafta biz de ilan vermek istiyoruz. En azından namımız yürüsün.”
Kendisini aradım, karşılıklı gülüştük.
Laf arasında bana Rönesans’ın kamudan ballı ihaleler almasını en çok eleştiren, hatta zaman zaman “orantısızca” eleştiren gazetecinin ben olduğumu söyledi.
Haksız sayılmazdı.
Çünkü o şirket Cumhurbaşkanı’nın saraylarını (Beştepe, Okluk), Savunma Bakanlığı Kompleksini, Yargıtay Binasını, MİT binasını, İstanbul’daki pandemi hastanesini, son olarak da Ankara Adalet Sarayını yapma işini davet usulü ihalelerle almıştı. Mahkemelerin iptal kararlarını hiçe sayıp inşaatlara devam emişti. Ben de kendilerini hak ettikleri sertlikte eleştirmiştim. Bundan sonra da tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmaya ve ballı ihalelerle tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz koyan Rönesans şirketleri eleştirmeye devam edeceğim.
Sözcü’nün patronajı rekabet hırsıyla NEFES’e savaş açabilir ve bu savaşta her şeyi mübah görebilir, bunu anlıyorum.
Ancak bir gazetecinin, hele hele Emin Ağabey gibi duayen bir gazetecinin böyle bir savaşa alet olarak, kendi meslektaşlarına “Rönesansa çalışıyorsunuz” imasında bulunması, onları okuyucu karşısında küçük düşürmeye çalışması büyük bir haksızlık.
***
Sözcü Gazetesi’nde altı yıl çalıştım. Sözcü TV ekranlarında düzenli olarak yer aldım. Çalıştığım süre içinde de elimden gelenin en iyisini yaptım.
Ayrılma nedenim ekonomik koşullar ile çalışanlar arasındaki gelir adaletsizliğiydi.
Ayrıldıktan sonra üç TV ve bir gazete ile iş görüşmesi yapıp NEFES Gazetesi’nde karar kıldım.
Gazete yönetiminin ayrıldıktan sonraki davranışlarını, altı yıllık kıdem tazminatımı vermemek için başvurdukları hesap oyunlarını, gazeteden ayrılan ya da atılan meslektaşlarımızın hak ettikleri tazminatları ödememek için yapılanları görünce de “iyi ki ayrılmışım” hissini yaşadım.
***
Emin Ağabey keşke bir ilandan yola çıkarak kesin gibi yazdığı konuyu, Sözcü’de 17 yıl birlikte çalıştığı Genel Yayın Yönetmenimiz Metin Yılmaz’a sorsaydı.
Emin Ağabey yazıyı yazarken keşke hedef aldığı NEFES’in, yıllarca birlikte görev yaptığı, yeri geldiğinde dayanıştığı, aynı mahkemede sanık sandalyesine beraber oturduğu meslektaşlarının evine ekmek götürmesine vesile olan yeni bir gazete olduğu gerçeğini aklından çıkarmasaydı.
Emin Ağabey keşke yıllardır kendisiyle aynı safta, aynı gazetede yazıp çizip söyledikleri nedeniyle bedel ödeyen meslektaşlarının Rönesans da dahil hiçbir yere kalemlerini satmayacağı gerçeğini unutmasaydı.
Gazetecilikte rekabet iyidir.
Ancak rakip gazete ilan alamasın, satılmasın, hatta yaşamasın diye bu şekilde işi çirkinleştirmemek gerek!