Sabah yazarı Salih Tuna, gazetedeki bugünkü köşesinde AK Partili bir isim için sert ifadeler kullanarak “Her günahın tövbesi olur 'yavşaklığın' olmaz” diye yazdı.
Sabah yazarı Salih Tuna, ‘AK Parti’nin iyi insanı’ başlıklı bugünkü köşe yazısında sert ifadeler kullandı.
“Gırtlağına kadar ‘sevgisizlik’ bataklığına batmış. Kime ‘iyi’ desen, anında kırk kulp bulup yapıştırıyor. Sanki ‘iyiye’ tahammülü yokmuş gibi. Sanki AK Parti'nin yegâne ‘iyi insanı’ kendisiymiş gibi… Tek derdi elde ettiği konumu muhafaza etmek yahut yeni konumlar elde etmekten ibaret” diyerek isim vermeden eleştiriler yönelten Salih Tuna, “Sorunu adamakıllı görmek istemezsen teşhis koyamazsın. Teşhis koyamazsan da sorunu çözmezsin” diyerek devam ettiği yazısında sert ifadeler kullandı:
“Riyakârlığın girdiği bünyede de samimiyet barınamaz. Samimiyet bir kaybolmaya görsün artık o bünye bir daha iflah olmaz. Her günahın tövbesi olur (çok affedersiniz ama adlınca söylemeye memurum) ‘yavşaklığın’ olmaz. Çünkü söz konusu olan ‘günah’ değil, karakterdir. Malum, çürükler sağlamları da bozar.”
Salih Tuna’nın ‘AK Parti’nin iyi insanı’ başlıklı yazısı şöyle:
Gırtlağına kadar "sevgisizlik" bataklığına batmış. Kime "iyi" desen, anında kırk kulp bulup yapıştırıyor.
Sanki "iyiye" tahammülü yokmuş gibi. Sanki AK Parti'nin yegâne "iyi insanı" kendisiymiş gibi.
Nasıl bir "bencilikle" malul, varın siz hesap edin. Hayır, münferit birinden değil, karakterden söz ediyorum.
Tek derdi elde ettiği konumu muhafaza etmek yahut yeni konumlar elde etmekten ibaret.
Bu uğurda ekip halinde ayak oyunları da oynar, güvercin gibi solo takla da atar.
Öyle takla ustasıdır ki gözünüz kamaşır... Nasıl kamaşmasın; nevzuhur anketler eşliğinde günü gelir "Üniversite gençliğinin yüzde 50'si AK Partili" der; günü gelir "AK Parti İBB'yi kazanıyor" der.
Mahut "politik anestezi uzmanı" projeksiyonuyla alınacak yol olabilir mi, hüsrandan başka.
***
Sorunu adamakıllı görmek istemezsen teşhis koyamazsın. Teşhis koyamazsan da sorunu çözmezsin.
Sorunları halının altına süpürerek görünmez kılarsın sadece, yok edemezsin.
Başkasına benzemek için asli farkı buharlaştırırsan da popüler farklar peşinde koşmak zorunda kalırsın.
Tuluatla olmaz... Riyakârlığın girdiği bünyede de samimiyet barınamaz. Samimiyet bir kaybolmaya görsün artık o bünye bir daha iflah olmaz.
Her günahın tövbesi olur (çok affedersiniz ama adlınca söylemeye memurum) "yavşaklığın" olmaz.
Çünkü söz konusu olan "günah" değil, karakterdir. Malum, çürükler sağlamları da bozar.
Hiçbir hareket, hiçbir parti liderini bu kadar sömürmemiş, liderine duyulan güven ve sevgiyi mirasyediler gibi bu denli tüketmeye çalışmamış, liderinin halkla kurduğu gönül bağları üzerinde hamak kurup gündüz gözüyle keyif çatmamıştır.
Sayın Erdoğan'ın harici bedhahların olanca saldırılarına ve dâhili mürailerin bunca iğvasına rağmen partisini yıllar yılı iktidarda tutması da mucize çapında bir başarıdır.
***
Zaferden herkes pay kapmak ister, mağlubiyet söz konusu olunca da herkes yekdiğerini suçlar. Hatta, suçlamakla da kalmayıp fırsata dönüştürmek isteyenler de çıkar.
Bazen mağlubiyetin de hayrı olur; "içerdekilerin" sinsi oyunları boşa çıkar.
"Erdoğan'ı onursal lider" tesmiye ederek AK Parti'yi ruhundan yani Erdoğan'dan kopartmak isteyenlerin sevdası bitmedi, şekil ve eleman değiştirdi sadece.
Geçenlerde baktım, FETÖ'nün Cevheri'si de gidişat bozulur endişesiyle olsa gerek "ön almaya" çalışırcasına, Türkiye'nin en büyük enerji devrimini gerçekleştiren ve Başkan Erdoğan'ın yanında bir kale mesabesinde duran Berat Albayrak'ı hedefine koymuş.
Nasıl oyunlarını bozmuşsa artık, kinleri nefretleri bitmek tükenmek bilmiyor.
"Dıştan Türk içten Schlumberger" başlıklı yazımda, "Berat Bey ola ki oyuna girer de oyunumuz bozulur" düşüncesiyle şimdiden ön alanların arkasındaki satranç ustalarından bahsetmiştim...
Merhum İlhami Çiçek "Satranç Dersleri" adlı mükemmel şiirinde "yürümenin dışında bütün eylemlerin adı / kaçış kaçış kaçıştır" demişti.
Her şeye ve herkese rağmen yürümek lazım cancağızım, durursan devrilirsin çünkü.