Prof. Dr. Celal Şengör, teorileri ünlü stratejist ve araştırmacı-yazar Erol Mütercimler'in, Sözcü TV'deki ‘Aynanın Arkası ve Komplo Teorileri’ programının konuğu oldu.
'Osmanlı'da Bilim ve Bilim Adamı Yok' diyen Celal Şengör'den ilginç açıklamalar geldi.
“Osmanlı'da aslında bir tane, iki tane bilim adamı var ama birincinin hikayesini çok bilmiyorum. Birinci meşhur Sarı Lütfü. Sarı Lütfi bir mermerin üstüne çıkmış, kitap alacak Padişahta orada oturuyor kitap okuyor. Bakmış, 'Lütfi napıyorsun? Hünkarım demiş kitap alıyorum. O üstüne bastığın taş İsa babamızın mezarından. Lütfi bakmış ki, dalga geçiyor. Bir başka zaman Lütfi toz alıyor. Yine Fatih gelmiş, o bezi alıyor Fatih'in kucağına bırakıyor. Napıyorsun Lütfi diyor. Aman efendim diyor İsa babamızın kundağıydı diyor. Bu kadar padişahla yakın.”
Molla Lutfi kimdir? (Sarı Lutfi)
Fatih döneminin önemli isimlerinden olan Sinan Paşa ile hoca-talebe ilişkisinin ötesinde dost ve muhtemelen akraba olan Molla Lutfi...
Paşa'nın tavsiyesiyle 1470 yılında Fâtih Sultan Mehmed tarafından saray kütüphanesine hâfız-ı kütüb olarak tayin edilir. Böylece buradaki nâdir eserleri inceleme imkânı elde eder ve birçok ilim dalında görüş bildirecek bir düzeye ulaşır.
Hatta bu görevinde Fatih'le şakalaşacak kadar yakın dostluk kuran Lutfi, kısa süre sonra vakıf kitaplarına hıyanet suçlaması ile karşılaşır ve önce kütüphaneden uzaklaştırılıp müderris yapılır.
Ardından ise ta‘zîr cezasına çarptırılarak hapse konulur. Fakat yapılan hata anlaşılmış olacak ki görevine iade edilir (Kimi tarihçilere göre Lutfi'nin vakıf kitaplarını üzerine geçirmeye çalıştığı tespit edilmiştir.) Ancak bu sırada Sinan Paşa’nın padişahla arası açılır ve Paşa, Seferihisar’a sürülür. Lutfi de 1476'da Sinan Paşa ile beraber gider.
Fatih'in ölümünün ardından yine Sinan Paşa ile İstanbul'a dönen Molla Lutfi, Yıldırım Bayezid tarafından bursa Yıldırım Medresesi'ne müderris olarak atanır.
Arkasından sırasıyla Filibe’de Şehâbeddin Paşa, Edirne’de Dârülhadis, İstanbul’da Semâniye, Bursa’da Murâdiye ve muhtemelen tekrar İstanbul’da Semâniye medreselerinde müderrislik yapar.
Ancak Lutfi, hakkındaki suçlamalardan bir türlü kurtulamaz. Zındıklık ve ilhâd suçlamasıyla yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırılır.
23 Ocak 1495 tarihinde ise cezası Atmeydanı’nda boynu vurulmak suretiyle infazı gerçekleştirilir ve naaşı Eyüp’te Defterdar Mahmud Çelebi Mescidi yakınına gömülür.
Aslında idamından önce kendisine isnat edilen ilhâdla bir ilişkisinin bulunmadığını haykırdığı ve kelime-i şehâdet getirdiği bilinen Molla Lutfi, anlaşılan o ki dönemin ileri gelenlerinden oldukça fazla hasım edinir ve onların kıskançlık ve düşmanlığına kurban gider.