Pandeminin üzerinden tam bir yıl geçti ve bazılarımız bu süreyi evden çalışarak geçirdi. Bu sürede irçok kişi alışveriş bağımlılığının pençesine düştü.
En son açıklanan verilere göre, sokağa çıkma yasağı ve karantinanın başladığı 2020 yılında online alışveriş yüzde 72 oranında yükseldi. Yüzde 64’lük bir oranla alışveriş lideri ürünler kıyafet, ayakkabı ve aksesuar olurken, onu yüzde 32 ile dizi-filmler izledi. Yüzde 29 oran ile üçüncü sırada ise yemek siparişleri yer aldı. Aslında bu tablo bize çok fazla şey anlatıyor.
Hürriyet’ten Selin Irmak Kaçmaz’ın kendi yaşamından da örnekler vererek oluşturduğu haberinde yer alan müthiş detaylar yazının devamında…
Bir alışveriş bağımlısı olarak kendimden yola çıkayım. Gün içinde en az üç dört defa alışveriş sitelerini kontrol ediyorum, ‘favoriler’ olarak adlandırılan alana sayısız ürün ekliyorum. Bazen satın alıyorum bazen ise “Aslında ihtiyacım yok ki” deyip kendime engel oluyorum. Ama sonuç ne olursa olsun alışveriş sitelerinde gezmekten kendimi alamıyorum.
Pandemi sebebiyle evde olduğumu, yeni bir ayakkabıyı ya da yeni bir elbiseyi giyecek bir yere gitmediğimi, buna ihtiyacım olmadığının farkındayım. Yine de satın almak istiyorum. Üstelik alışveriş dürtüm sadece kıyafet ve ayakkabı üzerinden de ilerlemiyor.
ALDIKLARIM KISA SÜRELİ MUTLU EDİYOR
Bir yıldır evden çıkmadığım için belki de 24 saat aynı eşyaları görmenin verdiği bıkkınlık duygusu ile yastık, halı, havlu, nevresim, tabak, bardak ve hatta yeni bir koltuk bakarken buluyorum kendimi. Çok büyük parçaları satın alma konusunda kendime engel olmayı başarsam da ufak tefek değişimler sağlayacak ürünlere karşı koyamıyorum.
Fark ettiğim bir diğer şey ise satın alma durumunun çok kısa bir süreliğine tatmin sağlıyor olması. Yani uzun zamandır alsam mı almasam mı diye düşündüğüm ürün geldiğinde kısa bir süre iyi hissediyor sonra yine siteleri gezmeye devam ediyorum. Bu bir doyumsuzluk ya da mutlu olamama haline dönüşmeye başlıyor ya da dönüştü bile…
İşte tüm bunlar kafamda dolaşırken çaldım sevgili Psikolog Serap Duygulu’nun kapısını. “Hocam, ne olacak benim ve benim gibi alışveriş bağımlısı olanların durumu?” dedim, ben sordum o anlattı…
Alışveriş bağımlılığı nedir?
Alışveriş hepimiz için günlük ihtiyaçları gidermek amacıyla yapılan bir eylem olsa da anlık istek ve heyecana kapılarak ihtiyaç olmayan durumlarda da tekrar eden satın alma davranışı alışveriş bağımlılığı olarak tanımlanmaktadır. Alışveriş bağımlılığı kavramı ilk olarak 1915 yılında Emil Kreapelin tarafından alışveriş ‘oniomania / onyomani’ kavramını kullanmasıyla ortaya çıkmıştır. Yunanca satış anlamındaki ‘onios’ ile çılgınlık, delilik anlamına gelen ‘mania’ kelimelerinden türetilmiştir.
Alışveriş bağımlılığında satın alınan üründen çok satın almanın verdiği heyecan ve haz ön plandadır, birey neye ihtiyacı olduğuna değil, neyi satın alacağına odaklanır ve almanın verdiği hazzın peşinde düşer. Alma eyleminde satın alınan eşyanın hiçbir önemi yoktur. Kişi tamamen dürtüsel olarak alma eylemine yönelir.
Bağımlılığın 17-30 yaşlar arası ortaya çıktığı biliniyor. Kadınlarda daha sık görülmekle beraber erkekler arasında da ciddi sayıda alışveriş bağımlısı bulunuyor. Erkekler genellikle cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik eşyaları tercih ederken, kadınlar giysi, kozmetik, mücevher, ayakkabı ve çanta gibi genellikle giyim ve bakım ürünlerine yöneliyorlar.
İnsanların pandemi sürecinde sosyalleşememesi, sürekli evde olmasının alışveriş bağımlılığının artmasına etkisi var mı?
Özellikle savaş, kıtlık, ekonomik kriz, afetler ve salgın gibi olağan dışı durumlar bireylerde travmatik etkiler yaratır ve insanlar yaşanılan olayların ağırlığı karşısında kendilerini çaresiz, zayıf, güçsüz ve yetersiz hissedebilirler. Böyle durumlarda çevresel şartları değiştirmeye gücü yetmeyen insanoğlu doğal bir savunma mekanizması olarak, kendini değiştirmeye çalışır, daha iyi ve güzel görünmek için, ayakta kalmaya ve var olmaya devam etmek için olumsuz şartları normalleştirmeye uğraşır.
Yaşadığımız süreç de böyle bir süreç olduğu için insanlar o engellenmişlik hissini aşmak, sanki hayat eski normale hemen dönecekmiş gibi düşünmek için yoğun bir şekilde alışverişe yöneldi. Özellikle karantina sürecinde neredeyse en çok çalışan sektör gıda ve alışveriş sektörü oldu. Yiyerek duygusal açlığını bastırmaya çalışan bireyler, daha çok tüketerek, daha çok satın alarak iyi hissetmeye çalıştılar.
Araştırmalara göre, e-ticaret satışları pandemi döneminde yüzde 400 oranında artmış bulunuyor. Bu rakam insanların salgın sürecinde ortaya çıkan kaygılarını bir şeyler satın alarak yatıştırmaya ve bu yolla iyi hissetmeye çalıştıklarını gösteriyor.
Hangi duyguları bastırmak için alışverişe yöneliyoruz?
Alışveriş yapmayı sevmeyi, alışveriş bağımlılığıyla karıştırmamak gerekiyor. Alışveriş yapmayı seven kişi, ihtiyaçlarını karşılamak için mağazaları dolaşmaktan, bütçesine uygun ürünleri arayıp bulmaktan keyif alır ve normal sınırların dışına çıkmaz.
Ancak alışveriş bağımlılığında kişi, ihtiyacı olmayan şeyleri alır ve fiyat konusunda dengeli değildir. Bağımlı olduğu düşünülen kişilerde tipik depresyon belirtileri görülür. Kişi kendisini yalnız hisseder, kırılgan ve alıngandır, kendisini ifade edemediği ya da başkalarının kendisini anlamadığı düşüncesine sahiptir. Genellikle kendine güveni düşüktür. Kaybolan güven duygusunu sürekli bir şeyler alarak kazanmaya çalışır, iyi ve güzel göründüğüne, her şeye sahip ve layık olabilecek kadar değerli olduğuna inanmak ister. Alışveriş bağımlıları her gördüklerini alırlar ancak kısa süre sonra çok büyük pişmanlık ve suçluluk duyarlar. Evdeki tüm dolaplar etiketleriyle duran yeni ürünlerle doludur.
Bazı klinik araştırmalar alışveriş bağımlısı olan bireylerin dürtü kontrol ve madde kullanımı, duygu durumu ve yeme bozuklukları, narsist kişilik bozukluğu gibi bazı ruhsal rahatsızlıklara daha yatkın olduğunu göstermiştir. Alışveriş bağımlılığını tetikleyen etkenler arasında ise günümüzde hızla artan kredi kartı kullanımı, online alışveriş siteleri ve ürünlere kolay ulaşım imkanları, sosyal medyadaki özendirici, lüks yaşamlara ait paylaşımlar, sürekli tüketmeye ve daha fazla harcamaya özendiren reklamlar ve kampanyalar, ailesel ve çevresel faktörler.
Unutulmasın ki marketlerdeki reyonlardan, giyim mağazalarının dekorasyonlarına kadar her şey psikologlar, mimarlar, tasarımcılar tarafından titizlikle planlanıyor. Bütün amaç, insanlardaki sahip olma, hep daha fazlasına ihtiyaç duyma ve her şeyi elde etme isteğini körüklemek.
Alışveriş bağımlılığının önüne nasıl geçeceğiz?
Alışveriş bağımlılığından kurtulmak için öncelikle bu sorunun farkında olmak gerekiyor. Kişinin kendi başına halledebileceği kadar kolay bir sorun olmadığından mutlaka profesyonel destek almak lazım. Kredi kartı kullanmayın, kart limitlerinizi düşürün, alışverişe çıkmayın, haftalık ve aylık bütçenizi çıkarın, bütçenizin dışına çıkmayın şeklinde önerilen pek çok yol bağımlı kişilerde sorunu çözmekten uzak kalıyor. Çünkü zaten bu kurallar uygulanabilse alışveriş bağımlılığından bahsedilemezdi.
- Alışveriş bağımlılığında takıntıların, güven duygusundaki hasarların, depresyona yatkınlığın, kişisel ilişkilerdeki çatışma ve mutsuzlukların da etkisi olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Tedavide tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi birkaç disiplin aynı anda müdahale ederek daha etkili çözümler üretilebilir.
- Bunun yanı sıra bireyin meşgul olacağı uğraşlarının olması çok önemli. Böylelikle kişi, satın alarak haz elde etmek yerine, ortaya koyduğu çabayla, ürettiği el işiyle, sanatla, sporla da haz aldığını görecek ve dikkatini hobilerine yöneltecektir. Yine bu süreçte yakınların, arkadaş çevresinin de desteği çok önemli.
- Birlikte bir alışveriş merkezine değil, yürüyüşe çıkmak, spor yapmak, açık alanda dolaşmak çok yararlı olur. Ama hepsinden önemlisi kişiyi bu bağımlılığa yönelten etkenlerin saptanması ve öncelikle bu etkenlerin ortadan kaldırılması için adımların atılması gerekir.