Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, AKP, DEM Parti ve MHP’den birer üyenin dahil olduğu heyetin, 24 Kasım'da İmralı'da PKK lideri Abdullah Öcalan'la gerçekleştirdiği görüşmenin ardından ilk kez toplandı. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve koordinatör üyelerin yaptığı değerlendirme görüşmesi sebebiyle 35 dakika gecikmeli başlayan toplantının ilk oturumunda partilerin hazırladıkları süreç raporlarının görüşüleceği duyuruldu. İmralı ziyaretiyle ilgili görüşme ise ikinci oturumda yapılacak. Açılış konuşmasında süreçte "en hassas ve kırılgan döneme girildiğini" belirterek "dil ve üslup" uyarısı yapan Kurtulmuş, "Dinleme faslı bitti, raporlama aşamasına geçiyoruz" dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis Tören Salonu'nda gerçekleştirilen toplantının ikinci bölümünde, önceki toplantıda 5'te 3 nitelikli çoğunlukla alınan karar doğrultusunda üç siyasi partinin temsilcisi ve komisyon üyesi milletvekillerinin 24 Kasım'da İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu'nda yaptığı görüşmeye ilişkin bazı milletvekillerinin sorularına cevap verdi.
"GÖRÜŞME MİT KONTROLÜNDE YAPILDI"
Milletvekillerinden birinin söz konusu görüşmedeki tutanakların Meclis stenograflarınca mı tutulduğunu sorması üzerine Kurtulmuş, "TBMM'den herhangi bir stenograf oradaki görüşmede yer almadı. Arkadaşlarımızın İmralı'ya gidişleri tamamen MİT tarafından organize edildi. Oradaki görüşmeler de MİT'in kontrolünde yapıldı. İşin doğal akışı böyle. Daha önce de yapıldığı gibi." cevaplarını verdi.
"GÖRÜŞMENİN TAMAMI KOMİSYONDA PAYLAŞILACAK"
İmralı'da yapılan görüşmelerde bizzat bulunan üç milletvekilinin "evet konuşuldu" dediği genel ve siyasi konuların tamamının komisyonda paylaşılacağını belirten Kurtulmuş, "Yani İmralı'da söylenmiş olup da 'hayır neden burada dile getirilmedi' denilecek bir tane bile siyasi konu olmayacaktır." diye konuştu.
Şimdiye kadar sadece bazı bakanların olduğu toplantıları kapalı yaptıklarını hatırlatan Kurtulmuş, hiçbir şeyin gizli kapaklı olmadığını, komisyonun 51 üyesinden saklanacak bir şeyin bulunmadığını, İmralı'da konuşulan hiçbir siyasi konunun gündem dışı bırakılmayacağını belirtti.
İMRALI TUTANAĞININ ÖZETİ OKUNDU
Daha sonra Kurtulmuş'un talimatıyla, TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt tarafından, Komisyon üyeleri AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ile MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız'ın, İmralı'da gerçekleştirdiği görüşmeye ilişkin tutanağın özeti okundu.
Komisyonda üç milletvekilinin İmralı ziyaretine ilişkin tutanak özeti, TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt tarafından okudu. Tutanakta şunlar kaydedildi:
"Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun 21 Kasım 2025 tarihli 18'inci toplantısında Komisyonda temsil edilen beş siyasi parti grubundan birer üyeden oluşacak bir heyetin İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna gitmesi hususunda oylama yapılmış ve komisyonumuzun nitelikli çoğunluğuyla karar alınmıştır. CHP ve Yeni Yol partisi grupları heyete üye bildirmemiştir. Bu kapsamda isimleri bildirilen Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyeleri Hüseyin Yayman, Feti Yıldız ve Gülüstan Kılıç Koçyiğit 24 Kasım 2025 Pazartesi günü Adalet Bakanlığından alınan izin çerçevesinde İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna Abdullah Öcalan'ın beyanlarını almak amacıyla gitmiştir. Bu görüşmede Abdullah Öcalan öncelikle yüzyıllık Türk-Kürt ilişki sistematiğine Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri ile büyük katkı sağladığını, kendisinin Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir cesaret sergilediğini ve kendisine şükran duyduğunu ifade etmiş, yine bu süreçte gösterdiği cesaret için Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'a şükran ve teşekkürlerini beyan etmiştir. Abdullah Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu, koşullar elverirse teorik ve pratik imkanlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu ifade etmiştir. Uzun bir şekilde tarihsel arka planı anlatmış ve Ziya Gökalp'e referans vererek Türk-Kürt kardeşliğinin önemine vurgu yapmıştır. Abdullah Öcalan silahlı yöntemden ayrıldığını, siyasi yöntemi benimsediğini, 27 Şubat 2025 tarihinde yapmış olduğu çağrı çerçevesinde bütün yapıların, PKK'nın tüm bileşenlerinin, örgütsel varlıklarının dağıtılmasının ve silahlarını bırakmasının ilanının toplum tarafından iyi karşılandığını, halkın bu gelişmeyi takip ettiğini, kendisinin Suriye ve Irak'ta da etkili olduğunu ifade etmiştir."
Tutanakta şunlar kaydedildi:
"Bu noktada Feti Yıldız, Abdullah Öcalan'ın mahkum olduğu davada şehit ailelerinin avukatı olarak kendisinin bulunduğunu hatırlatması üzerine Abdullah Öcalan, ben Devlet beyin el sıkması ile başlayan süreç içinde verdiğim tüm sözlerin arkasındayım demiştir. Hüseyin Yayman'ın, buraya şehit ailelerinin hassasiyeti ile gelindiğini belirtmesi üzerine ise Abdullah Öcalan, her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, bu gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini söylemiş, Türkiye'de ve bölgede kesinlikle çözüme ulaşmalıyız diye cevaplamış ve TUSAŞ eylemine üzüldüğünü belirtmiştir. Kendisine Lozan ve 1924 anayasası öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirliyor denmiştir. Yine devamla en son Zap Bölgesi boşaltılırken örgüt mensuplarının elinde silah olması kamuoyunda infial oluşturmuş, bu konuda yapılan çağrıya PKK'nın tam uymadığı görülüyor denilmiş, Suriye'de SDG'nin 10 Mart mutabakatına uymasının elzem olduğu, Suriye konusunda kendisinin yeni bir açıklama yapması gerektiği söylenmiştir. Bu devletin hepimizin devleti olduğu, silahı bırakın derken PKK'nın tüm bileşenlerini kapsadığı, PKK'nın Irak'tan çektiği güçlerini Suriye'ye gönderdiği yönünde gözlemler olduğu, bu durumun daha önceki açıklamalarla çelişki oluşturduğunun kendisine söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, PKK'nın sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini ifade etmiştir. Devamında iki halk arasında tarihsel bir kardeşlik bulunduğunu söylemesi üzerine Feti Yıldız, şehit haberleri geldiği dönemde bile kimsenin gidip bir Kürt komşusunun camını kırmadığını, bu kadar acıya rağmen Türk-Kürt düşmanlığının hiçbir zaman oluşmadığını belirtmiştir. Bunun üzerine Abdullah Öcalan, kendisinin şehit ailelerine saygıyla baktığını, acılarının ne kadar büyük olduğunu bildiğini beyan etmiş, Devlet Bahçeli'nin konuşmasında hatırlattığı ben devlete hizmet etmeye hazırım sözünü hatırlatıp buyur demesine karşılık olarak sözlerinin arkasında olduğunu, koşullar el verirse ve iletişim imkânı artırılırsa teorik ve pratik imkanlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu yenilemiştir. 27 Şubat açıklamasına yönelik olarak süreçte geçen bir yılı başarılı gördüğünü, bu dönemde hiç şehit verilmediğini, çatışma çıkmadığını ifade etmiş, böylelikle büyük bir politik açılımın sağlandığını, bu kapsamda kamuoyunda olan desteğin arttığını, ilerleyen süreçte kamuoyunun aklında olan bazı soru işaretlerinin giderileceğini de düşündüğünü söylemiştir. Tarihsel gerçekliği bilen bir heyet olarak terörsüz Türkiye gerçekleşecekse Türkiye'nin pratik ve somut adımları bekliyor olduğunun söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu ifade etmiştir."
Tutanakta, 27 Şubat çağrısında ayrı devlet olmadığını, federasyon olmadığını, idari özerklik olmadığını, kültüralist çözümler olmadığının hatırlatılması üzerine Abdullah Öcalan'ın bunu onayladığı kaydedilerek, "Hüseyin Yayman tarafından Suriye konusunda sorulan sorulara; SDG'nin 10 Mart'ta anlaşma yaptığı, anlaşmanın 8 madde olduğu, bunları esas aldıklarını, Suriye başta olmak üzere bölgedeki İsrail'in hamlelerine karşı çok dikkatli olunması gerektiğini, Suriye için üniter yapı ve yerel demokrasi benimsediğini söylemiş, yerel savunma gücünün olup olmayacağını sorusuna cevap olarak, savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler yani 'polis gibi' cevabını vermiştir. Bu coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk yaşayamayacağını belirterek uzun bir tarihsel anlatımda bulunmuş ve Sultan Sencer'e referansla bu birlikteliğin tarihsel önemine vurgu yapmıştır. Reel sosyalizm düşüncesini 1995'ten beri terk ettiğini, zihinsel dönüşümün sancılı bir süreç olduğunu, normalde PKK'yı 1993'te feshetmesi gerektiğini söylemiş ancak her seferinde bir elin bu girişimini sabote ettiğini ifade etmiştir. Bu sabotaj sürecini darbe mekaniği olarak tanımlamış" denildi.
Tutanakta, "'Ferhat Abdi Şahin'i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?' sorusuna cevap olarak Abdullah Öcalan, kendisine yakın kişilerden biri olduğunu, kendisine bağlı olduğunu söylemiştir. Kendisine, Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek iddialarda bulunmanın süreci sabote etmek olacağını, buna dikkat etmek gerektiğini belirten ifadelerde bulunulmuştur" ifadeleri kullanıldı.
Kurtulmuş, görüşme tutanağının okunmasının ardından toplantıyı sonlandırdı.



















