Kurban mı, Fail mi? Yoksa İkisi de Kayıp Bir Çocuk mu?

Kurban mı, Fail mi? Yoksa İkisi de Kayıp Bir Çocuk mu?
A- A+

Uzman Psikolog Esra Tanrıverdi yazdı…

Değerli okurlar,

Bir tarafı kan, diğer tarafı sessizlik olan haberler düşüyor bu ülkenin ekranlarına:

14 yaşındaki Mattia bıçaklanarak öldürülüyor…

İkbal’in başı kesiliyor…

Pınar Gültekin boğuluyor, yakılıyor, varile konuluyor…

Ve biz, her gün biraz daha alışıyoruz bu korkunçluğa.

Toplum olarak öfkeleniyoruz, üzülüyoruz, protesto ediyoruz.

Ve çok haklıyız. Çünkü kaybettiğimiz şey sadece bir beden değil:

Umut kaybediyoruz, gelecek kaybediyoruz, bir nesli yitiriyoruz.

Ama şu soruyu sormaya cesaret ediyor muyuz?

Öldüren kim?

Çoğu zaman… bir başka çocuk.

Evet, bir başkasının canına kıydığı için fail dediğimiz o genç için öfke duyuyoruz.

Ama o genç nasıl oraya geldi?

O hale nasıl getirildi?

Bunu konuşuyor muyuz?

Sistemin Görmediği, Ailenin Duymadığı, Toplumun Susturduğu Çocuklar

Her failin bir çocukluğu vardır.

Ve o çocukluk genellikle sevgisizliğin, ilgisizliğin ve yalnızlığın satırlarında yazılır.

Çocukken değer görmeyen,

Şiddetle büyüyen,

“Sen değerlisin” cümlesini hiç duymamış bir çocuk…

Yıllar sonra yalnızca kendi duygularını değil, başkasının hayatını da taşıyamaz hale gelir.

Çünkü saldırganlık, boşluktan doğmaz.

Susturulmuş duygular, bastırılmış acılar, dışlanmış kimlikler birikir,

Ve bir gün patlar.

Bugün bir çocuk bir diğerini öldürüyorsa,

Bu sadece bireysel bir çöküş değil, toplumsal bir iflastır.

Fail de kayıptır.

Kurban da kayıptır.

İkisi de toplumun aynasında unutulmuş, anlaşılmamış, ihmal edilmiş çocuklardır.

Ne Yapmalıyız?


Duygu eğitimi artık “seçmeli ders” değil, hayat dersi olmalıdır.


Psikolojik destek sadece kriz anında değil, erken çocukluktabaşlamalıdır.


Aile, öğretmen, psikolog iş birliği artık bir lüks değil, bir zorunluluktur.


Ve adalet sistemi artık “iyi hâl indirimi” değil, toplumsal travmanın büyüklüğünü dikkate almalıdır.

Ve Şimdi Ailelere…

Evet, bu bölüm sert olacak. Çünkü artık yumuşak cümleler işe yaramıyor.

Çocuğunuzun karnesini, kıyafetini, cep telefonunu kontrol ediyorsunuz da…

Kalbini ne zaman kontrol ettiniz?

Bugün üzgün müydü, kırıldı mı, bir şey yaşadı mı?

Bunu sordunuz mu?

Onunla kaç dakika göz göze geldiniz bugün?

Hangi duygusuna gerçekten kulak verdiniz?

Tablet verdiniz. Oyuncak aldınız.

Ama o “değersizlik hissini” hangi cümleyle tamir ettiniz?

Unutmayın:

Konuşmayı öğrenemeyen çocuklar, bir gün şiddeti konuşma dili olarak kullanır.

Susturduğunuz her duygu, büyür…

Ve bir gün patlar.

Kime denk geleceğini bilemezsiniz.

“Benim çocuğum yapmaz” demeyin.

Bugün “yapmaz” dediğiniz çocuk, yarın mahkeme salonunda olabilir.

Ya da mezar taşının altında.

Yani mesele sadece bir cinayet değil.

Mesele; biz bu çocuklara ne yaptık?

Ya da neyi yapmadık?

Son Söz:

Her kurban bir hayat,

Her fail bir travmanın izidir.

Ve bu iki uç arasında kalan şey…

Bizim insanlığımız.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •