Uzman Psikolog Esra Tanrıverdi yazdı…
Değerli okurlar,
Son dönemde, kendini “spiritüel danışman” olarak tanıtan Yeliz Ergün’ün faaliyetleri, toplumun geniş kesimlerinde şok etkisi yarattı. Dolandırıcılık, manipülasyon, intihara yönlendirme ve cinsel istismar gibi korkunç iddialarla gündeme gelen Ergün’ün, özellikle gençler ve aileler üzerinde ciddi tahribatlara yol açtığı belirtiliyor. Psikologlar olarak bizler, bu tür kişilerin toplumda yer edinmesine ve bilimsellikten uzak yöntemlerle insanlara zarar vermelerine karşı çok ciddi bir tepki göstermeliyiz.
Tehlikeli Örnekler Çoğalıyor
Yeliz Ergün’ün sunduğu sözde “eğitimler” ve yaptığı manipülasyonlar sadece buzdağının görünen kısmı. Piyasada Ergün gibi kendini “şifacı”, “spiritüel rehber”, “kişisel gelişim uzmanı” olarak tanıtan yüzlerce kişi var. Bu kişiler, bilimsel dayanağı olmayan yöntemler ve vaatlerle insanların duygusal zaaflarından faydalanıyor. “Ailenizle bağlarınızı koparın”, “Geçmiş travmanızı çözmeden zengin olamazsınız” gibi sözlerle bireylerin hayatlarını altüst ediyorlar.
Maalesef, medyada bu kişilerden mağdur olduğunu anlatan çok fazla insana rastlıyoruz. Özellikle gençler, zihinleri ve duygusal dünyaları henüz oturmadığı için bu tür manipülasyonlara karşı savunmasız kalıyor. Kimi zaman ailelerinden koparılıyorlar, kimi zaman para ve umutlarını bu kişilere kaptırıyorlar. Dahası, hiçbir bilimsel eğitim ve yeterlilikleri olmayan bu kişiler, ruh sağlığına dair gerçek sorunları tedavi edemedikleri gibi, sorunları daha da karmaşık hale getiriyor.
Psikoloji ve Şarlatanlık: Çizginin Net Çekilmesi Gerekir
Psikoloji bir bilimdir. Ruh sağlığı hizmetleri, lisanslı, eğitimli ve denetlenen uzmanlar tarafından sunulmalıdır. Ancak bu tür kişilerin toplumda giderek yaygınlaşması, halkı yanlış yönlendirmekte ve bilimsel psikolojiye olan güveni zedelemektedir. Piyasada bu kişiler o kadar çoğaldı ki, psikologların yaptığı işin önüne geçmeye, hatta onların yerini almaya çalışıyorlar. Gerçek bir psikolog olmak, yıllarca süren bir eğitim, etik kurallara bağlılık ve sürekli kendini geliştirme gerektirirken; bu kişiler, kısa süreli sertifika programları veya hiçbir altyapısı olmayan sahte unvanlarla sahneye çıkıyorlar. Ve psikologlar bu sahte ruh tacirlerinden çok çok daha ucuz fiyata hizmet vermektedirler.
Yeliz Ergün örneğinde olduğu gibi, piyasada bu tür kişilerin artışı, halk sağlığı açısından büyük bir tehlike arz ediyor. Ruh sağlığı, üzerinde rastgele oynanabilecek bir alan değildir. İnsanların umutlarını ve paralarını sömürmekle kalmayıp onların zihinsel ve duygusal dünyalarını darmadağın eden bu kişilerin faaliyetleri bir an önce durdurulmalıdır. Ruh sağlığıyla ilgili herhangi bir hizmet alınacaksa, bunun mutlaka bilimsel temellere ve etik kurallara uygun bir şekilde verilmesi gerekir. Toplum olarak, gerçek uzmanlarla manipülatörler arasındaki farkı ayırt etmek ve bu farkı net bir şekilde ortaya koymak zorundayız.
Unutulmamalıdır ki, bir psikolog “şifacı” değildir; bilimsel yöntemin rehberidir. Ve bilim, asla şarlatanlığa boyun eğmez..!