SON DAKİKA

Sine-i Millet ne getirir, ne götürür? Tarihsel süreçte Sine-i Millet...

Sine-i Millet ne getirir, ne götürür? Tarihsel süreçte Sine-i Millet...
A- A+

Sinei-i Millet parlamentonun terk edilmesi, halka dönmek anlamında kullanılan bir sözdür. Harbiye Nazırlığı teklifini kabul etmeyerek kurtuluş mücadelesini başlatan Mustafa Kemal Atatürk’le siyasi hayatımıza girmiş bir kavramdır. 101 yıllık Cumhuriyet tarihinde, neredeyse her seçim döneminde gündeme gelmiş olmasına rağmen sine-i millete dönen tek parlamenter, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu olmuştur.

Sine-i Millet, muhalefet partilerinin iktidar partisini “genel seçimlere gidilmesi için” zorlayabileceği demokratik yöntemlerden birisidir. İktidar partisini genel seçimlere zorlamak ve yapılacak genel seçimlerde parlamentoyu yenileyerek yeni bir çıkış yaratmak amaçlanır.

Sine-i Millete Dönmek Nedir?

Tarih içerisinde çeşitli ülkeler içerisinde millet meclislerinin meşruiyetini yitirdiği düşünüldüğü zamanlar olmuştur. Böyle durumlarda, yapılabilecek seçeneklerden biri de siyaseti halkın içerisinde doğrudan yapmaktır. İşte bu durum, Sine-i millete dönmek olarak görülmektedir. Böylelikle siyaset yapılmaya devam edilir ve halktan kopmamış olunur.

Sine-i Millete Dönmek Nasıl Uygulanır?

Siyaset genellikle millet meclislerinde gerçekleştirilmektedir. Burada tüm siyasi konular görüşülür ve karara bağlanır. Sadece çok büyük konularda karar vermesi adına doğrudan millete başvurulur. Ancak, millet meclislerinin geçerliliğini yitirdiği düşünülmesi durumunda siyaset mecliste değil de halk içinde uygulanabilir. Sine-i millet siyasetin halk içerisinde yapılmasıyla gerçekleştirilmektedir.

İlk Sine-i Millet Girişimi

Türk siyasal hayatında bilinen ilk sine-i millet girişimi Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Mücadele sırasında İstanbul Hükümeti tarafından başkente çağırılması üzerine askerlik vazifesinden istifa etmesiyle başlamaktadır. Mustafa Kemal, Anadolu’da giriştiği Millî Mücadele ile itilaf devletlerinin dikkatini celbetmiş ve itilaf devletleri, Mustafa Kemal’in Anadolu’daki faaliyetlerinin engellenerek İstanbul’a çağırılması konusunda baskı yaparak merkeze çağırılmasını reddetmiştir. Mustafa Kemal “Mübarek vatan ve milleti parçalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni amaline kurban etmemek için açılan mücahede-i millîye uğrunda milletle beraber serbest surette çalışmaya sıfat-ı resmiye ve askeriyem artık mâni olmaya başladı. Bu gaye-i mukaddese için milletle beraber nihayete kadar çalışmaya mukaddesatım namına söz vermiş olduğum cihetle pek aşıkı bulunduğum silki celili askeriyeye bugün veda ve istifa ettim. Bundan sonra gaye-i mukaddese-i millîyemiz için her türlü fedakârlıkla çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu arz ve ilan ederim” sözleriyle istifasını sunarak sine-i millet kapısını aralamıştır. Mustafa Kemal, milletin bağrında bir mücahit fert olarak mücadelesine devam edeceğini belirtmiştir. 

Cumhuriyet Dönemi’nde sine-i millet kavramı belirli dönemlerde gündeme gelerek siyasi hayatın gündemini meşgul etmiştir. Dikkati çeken en önemli husus ise sine-i millet kavramının gündeme gelişlerinin genel itibarıyla iktidar partilerinin güçlü, muhalefetin zayıf oldukları dönemlerde ve kutuplaşan bir siyasal zeminde meydana geldiğidir. Dolayısıyla sine-i millet kavramı çok partili hayata geçildikten sonra gündeme gelen bir kavram olmuştur. Cumhuriyet tarihinde vuku bulan sine-i millet denemelerini kronolojik olarak sıralayacak olursak:

(1946) Demokrat Parti’nin (DP) kuruluşu sonrası henüz il ve ilçelerde teşkilatlanmasını tamamlamamışken CHP’nin siyasi bir hamle yaparak belediye seçimlerini öne çekmesi üzerine DP içerisindeki aşırılar sine-i millete dönme iddiasında bulunmuştur.

(1946) Başbakan Peker’in Genel Kurul’da Menderes’e yönelik “Psikopat” ifadesini kullanması üzerine Celal Bayar, beraberindeki DP’li vekillerin meclisi terk etmesi “Sine-i Millete Avdet” olarak değerlendirilmiştir.

(1947) DP içerisinde yer alan Müfritler (Aşırılar) Mutediller (Ilımlılar) arasında mutabakat sağlanarak “Hürriyet Misakı” adıyla kamuoyuyla paylaşılan kararların arasında anayasaya aykırı kanunların tasfiyesi, Seçim Kanunu’nda yapılacak değişiklikler ve devlet başkanlığı ile parti başkanlığı makamlarının ayrılması gibi değişiklikleri içermiştir. Sine-i millete dönüş yetkisi Genel İdare Kurulu’na verilmekle birlikte bu kararın hem bir programa bağlanması hem de karar yetkisinin sine-i milletçilerin çoğunlukta olduğu Meclis Grubu’na değil de ılımlıların ve parti kurucularının ağırlıkta olduğu Genel İdare Kurulu’na verilmesi kararlaştırılmıştır. Böylece sine-i millete dönmek siyasi gündem olmaktan öteye geçip DP’nin meşru olarak gündemde tuttuğu siyasi bir hak olarak görülmüştür.

(1961) DP’nin devamı niteliğinde olan ve 1960 darbesi sonrasında emekli General Ragıp Gümüşpala tarafından kurulan Adalet Partisi’nde, DP dönemindeki müfritler “Hışımlılar” mutediller ise “İdealistler” olarak yer almış ve bu durum parti içi muhalefette ciddi ayrışmalara yol açmıştır. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda ise iki grup arasında bir çatışma yaşanmış, parti içerisindeki muhafazakâr grup Ali Başgil’in aday olmasını isterken, idealistler Başgil’i gericilikle suçlayarak buna karşı çıkmışladır. Parti Genel Sekreteri Şinasi Osman, partiye bir önerge vererek “Ankara’da can ve mal emniyeti sağlanıncaya dek sine-i millete dönülmesini” teklif etmiştir. Ancak bu teklif Ragıp Gümüşpala tarafından kabul görmemiştir.

(1989) Bir diğer sine-i millet denemesi ise 1989 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşanmıştır. Yerel seçimlerde ANAP’ın üçüncü parti konumuna gerilemesi üzerine Özal’ın muhalefet ile herhangi bir uzlaşı arayışı olmaksızın cumhurbaşkanlığına aday olması karşısında DYP ve SHP sine-i millete dönme tehdidinde bulunmuş ama bu hayata geçirilememiştir. Ancak Özal’ın cumhurbaşkanı olması halinde milletvekilliğinden istifa edeceğini açıklayan Murat Sökmenoğlu, Özal’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin ardından istifa ederek TBMM bünyesinde sine-i millet iddiasını gerçekleştiren tek siyasetçi olmuştur.

(1990) Dönemin DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, 6 Aralık 1990 tarihinde ANAP’ı erken seçime zorlamak amacıyla erken seçime gidilmemesi halinde sine-i millete döneceklerini ifade etmiştir. Demirel, SHP’ye de yaptığı çağrı ile kendi kararlarına ortak olmalarını istemiş ve sine-i millet çağrısı yanıt bulmuşsa da hayata geçirilememiştir.

(2001) Refah Partisi’nin laikliğe aykırı hareket etmesi nedeniyle AYM tarafından kapatılması üzerine kurulan Fazilet Partisi’ne (FP) de kapatma davası açılması karşısında FP’li 40 milletvekili, partinin kapatılması halinde milletvekilliğinden istifa ederek sine-i millete dönme kararı almış ancak söz konusu çağrı partinin bölünmesi nedeniyle başlamadan bitmiştir.

(2007) 1997 yılında kurulan DEHAP’ın kapatılması üzerine kurulan Demokratik Toplum Partisi, 2007 yılında gelindiğinde partililerin söylem ve eylemleri neticesinde terör örgütüne destek vermek suçlamasıyla AYM tarafından kapatılma davasıyla karşı karşıya kalmıştır. DTP’li yetkililer partinin kapatılması ve siyasilere yasak getirilmesi halinde sine-i millete döneceklerini açıklamıştır. DTP, AYM tarafından kapatılmış ancak parti yetkilileri sine-i millete dönmek yerine Barış ve Demokrasi Partisi’ni kurarak siyasi hayatlarına kaldığı yerden devam etmişlerdir.  

(2007) Türkiye’nin 10’uncu Cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin dolması ile gündeme gelen cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine AK Parti karşısında CHP grubu olarak katılmayacaklarını ifade etmiş ancak CHP’nin bu tehdidi söylemden öteye geçememiştir.

(2017) 16 Nisan 2017 tarihinde AK Parti, parlamenter hükümet sistemini kaldırılarak başkanlık sistemine geçilmesi başta olmak üzere birtakım kanun değişikliğini öngören bir paket hazırlayarak halk oylamasına sunmuştur. Yapılan referandum sırasında mühürsüz zarf ve pusulaların kullanıldığı iddiası ile CHP tarafından Yüksek Seçim Kurulu’na gerekli itirazlar yapılmış, ancak istenilen netice alınamamıştır. Bunun üzerine CHP adına konuşan parti sözcüsü Selin Sayek Böke, yapılan referandumu, hukuka aykırı, gayrimeşru ve geçersiz olarak nitelendirmiş ve CHP olarak meclisten çekilmek de dâhil her türlü hukuki mücadelenin verileceğini vurgulamış ancak söylemden eyleme geçilememiştir.

(2019) 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonuçlarına AK Parti tarafından yapılan itirazlar neticesinde, seçiminin YSK’nın kararıyla iptal edilmesi sebebiyle İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “24 Haziran’da yapılan genel ve 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri yeniden yapalım. Eğer bu çağrımız kabul edilmezse CHP ile birlikte sine-i millete dönelim” sözleriyle yeni bir sine-i millete dönüş tehdidinde bulunmuş ise de bu da hayata geçirilememiştir. 

Tarihsel süreçte ileri sürülen sine-i millete dönme teşebbüslerinin çok partili hayata geçer geçmez gündeme geldiği görülmektedir. Zira çok partili hayata geçiş, seçmenleri etkileme, kamuoyu oluşturma ve siyasi popülizm gibi enstrümanların daha etkili kullanılmasını elzem kılmıştır. Böylelikle siyasi partiler, gerekli durumlarda halk kitlelerini sadece seçimlerde değil, seçimlerin dışındaki siyasi hamlelerinde de arkalarına alarak bir kamuoyu oluşturma gayretine girişmişlerdir. Ancak temsili demokrasilerin en büyük çıkmazı olan sayısal çoğunluğun iktidar olması anlayışı, halkın siyasi düşüncelerinin yönetime adil bir şekilde aksettirilmesinin önüne geçmiştir. İktidar olan partiler, kimi zaman diğer partilerin temsil ettiği kesimleri görmezden gelmiş ve bu durum siyasi krizlere neden olmuştur. Böylesi dönemlerde, iktidarın sahip olduğu güç karşısında mecliste olmanın anlamsız hale geldiğini düşünen siyasi partiler, olağandışı bir yol olsa da milletvekilliğinden istifa ederek sine-i millete dönmeyi alternatif bir yol olarak görmüşlerdir. Böylelikle iktidarlara, demokrasinin sadece sayısal üstünlük ile olamayacağını hatırlatmaya çalışmışlardır. Bu durum aslında siyasilerin politik manevralarından ziyade, temsili demokrasinin ana unsuru olan siyasi partilerin halkın siyasi düşüncelerini mecliste temsil etmelerinin ötesinde uygulamaya geçirilmesi hususunda ne derecede etkili olduğu konusunu da tartışmaya açmaktadır. Bir başka deyişle temsili demokrasi neticesinde meclise giren ancak iktidar olamayan bir siyasi partinin, temsil ettiği kesimlere yönelik hizmet ve uygulamaların gerçekleştirilmesinde ne denli rol oynadığı tartışmalı bir konudur. Esasen mesele, meclise girmek ya da muhalefet olmaktan ziyade, partilerin temsil ettiği kesimlerin beklentilerinin somutlaştırılması konusunda yönetimin bir parçası olamaması olarak ifade edilebilir. Usulen mecliste bulunan siyasi partiler kendilerine oy veren kesimleri temsil ettiği halde iktidarın gücü karşısında bu temsil anlamını yitirmekte, belki de sine-i millete dönüş bir seçenek haline gelmektedir. Bu nedenle, demokrasinin tam olarak tesis edilebilmesi amacıyla, kamu düzeninin sağlanması, toplumsal uzlaşı ve barışın korunması için ülkenin birliğine ve bütünlüğüne kastetmeyen, anayasal düzeni bozmaya çalışmayan tüm görüşlerin dikkate alınması gerekir. Bu bağlamda iktidarların sahip oldukları yönetim gücünü halkın menfaatine uygun bir şekilde, toplumsal kutuplaşmadan uzak, birleştirici ve bütünleştirici bir yaklaşımla halkın hizmetine adamaları karşısında, muhalefet partilerinin, toplumu isyana teşvik edecek, ülkeyi kaosa sürükleyecek uygulamalardan kaçınması yaşanılan tarihi süreçlerin bir öğretisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Atalay’ın Milletvekilliğinin Düşürülmesi

Yakın dönemde TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi sine-i millet tartışmalarının fitilini yeniden ateşlemiştir. AYM ve Yargıtay arasında başlayan polemikle öne çıkan hadiseyle TBMM Genel Kurulu’nda Can Atalay’ın vekilliğinin düşürüldüğünün okunması, siyasi bir tartışmayı da başlatmış ve bazı çevrelerin bir çözüm olarak sine-i millete dönülmesi teklifiyle devam etmiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •