"Yas ve Hayata Yeniden Sarılmak..."

A- A+

Uzman Psikolog Esra Tanrıverdi yazdı…

Değerli okurlar;

Sonbaharın hüzünle buluştuğu bu dönemde, ülke olarak kayıplarımızla sarsıldık. Yakın zamanda terör saldırısında hayatını kaybeden şehitlerimiz bizleri derin bir üzüntüye boğdu. Ayrılığın acısını en derin hissettiğimiz bu zaman diliminde, kayıp ve yas tutma psikolojisi üzerine bir yazı kaleme almak istiyorum. Yas sürecinde yaşananları ve bu süreçte insanların nasıl desteklenmesi gerektiğini paylaşmak istiyorum.

Ölüm, gideni kabullenme sürecidir. İçimizde onun geri döneceğine dair en ufak bir umut dahi kalmadığında, gerçek anlamda yas tutmaya başlarız. Cemal Süreya’nın dediği gibi: “Ölüm bu, kimsenin bağışıklığı yok.” Hayat sonsuz olsaydı, acaba yaşadıklarımızın anlamı olur muydu? Hayatta kalabilmek adına hem psikolojik hem de fiziksel olarak uyum sağlamak zorundayız. Alışırız ama unutmamak kaydıyla…

Yas tutmayı, her kayıp ya da değişikliğe verdiğimiz psikolojik yanıt ve iç dünyamızla gerçeklik arasında bir uzlaşma olarak tanımlar, Prof. Dr. Vamik Volkan. Yaşamın doğal bir döngüsü olarak yaşanan yas, “doğal ve gerekli” bir süreçtir. Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yaşanması önemlidir. Yas tutmak, kaybedilen kişiyi unutmak ya da artık sevmemek anlamına gelmez. Tam aksine, kaybı ve bu kayıpla ilgili duyguları kabullenmeyi, başa çıkmayı ve bu duygularla yaşamayı öğrenmek anlamına gelir. Yasın amacı, kaybedilen kişiyi anmak, bu kaybın yarattığı değişiklikleri anlamak ve hayata nasıl devam edileceğine karar vermektir.

Yas sürecinde yapılan en büyük hata, acıyı görmezden gelmek veya yas sürecini baskılamaktır. Cenaze evlerinde “Moralini yüksek tut” gibi telkinlerde bulunmak, acıyı daha da artırabilir. Oysa insan üzüntüsünü yaşamalıdır. Acı çeken bir kişiye “Moralini yüksek tut” demek yerine onun yas sürecinde yanında olup, duygularını ifade etmesine izin vermeliyiz. Moralin yüksek tutulması her zaman mümkün değildir, çünkü bu dışarıdan verilebilecek bir destekle sağlanır.

Yas tutma biçimi, kişisel özellikler ve yaşam deneyimlerine göre değişir. Kaybedilen kişinin anlamı, kaybın beklenip beklenmediği ve kişinin psikolojik durumu yas sürecinin şeklini belirler. “Hatırlamak bir buluşma biçimidir,” der Kahlil Gibran. Kayıp yaşayan kişiler sevdikleriyle vakit geçirmeli, duygularını ifade etmekten kaçınmamalı ve beden sağlığına dikkat etmelidir. Hayatın devam ettiğini kabullenmek zor olsa da geleceğe bağlı kalmak önemlidir.

Sağlıklı bir yas süreci geçirebilmek için profesyonel yardım almaktan çekinmemek gerekir. Bu durum, zayıflık değil, hayata devam etme isteğinin göstergesidir.

“ÖLÜM ALLAHIN EMRİ, AYRILIK OLMASAYDI…” Dizelerindeki o içten duyguya, Mevlana’nın “ dünyada yaşamıyorsunuz, dünyadan geçiyorsunuz,” sözlerine ve tüm geçmişlere selam olsun...

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •