Daltonlar, Redkitler, Barış Boyun grubu, Anucurlar, Camgözler, Gündoğmuşlar, Atız-Casper’lar… Uzayıp giden listedeki irili ufaklı bu tür gruplar, son yıllarda sık sık medyanın gündemine gelen ve adı suçla anılan yapılanmalar. Yetkililer ve uzmanlara göre bu gruplar, birçok açıdan geleneksel suç örgütlerinden farklı özellikler gösteriyor.
Kimi zaman otobüs dolusu getirilen dezavantajlı gençler, farklı mafya gruplarının kontrolünde Esenyurt, Bağcılar, Güngören, Sancaktepe, Çekmeköy gibi semtlerde hazırlanan kiralık evlerde konaklatılıyor. Bu gençler, bir bakıma özel eğitimden geçiriliyor. Zamanı geldiğinde de ellerine verilen silahlarla kendilerine gösterilen hedeflere yönelik saldırılarda görev alıyorlar. T24 Yazarı Tolga Şardan'dan dikkat çeken yazı.
Şardan'ın “Mafyada, cemaat tipi örgütlenme!” başlıklı yazısı şöyle;
Dur durak bilmeden devam eden “vahim” olaylar, ülke genelinde kamu güvenliğinin geldiği noktayı acı örnekleriyle yaşatıyor bir süredir.
Türkiye, çok büyük iç güvenlik sorunuyla karşı karşıya maalesef.
İç güvenlik sorunundan kastım, sokakların güvenliği elbette.
Uyuşturucu satışının patlaması başta olmak üzere cinayet, taciz, saldırı, gasp, hırsızlık, tecavüz olayları haber bültenlerinin başında yer almaya başladı artık.
Özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarındaki gelişmeler, ülkenin ana gündem maddesinin en tepesinde.
Yapılan veya yapıldığı ifade edilen tüm mücadeleye ve çabalara karşın, en küçük bir gerileme olmadığı gibi olaylardaki şiddet görüntüleri her geçen gün daha farklı boyutlara ulaşıyor ne yazık ki.
Şimdiye kadar bu coğrafyada görülmemiş vahamette ve vahşetle sonuçlanan olaylar hafızalara kazınıyor.
8 yaşındaki Narin’in Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde öldürülmesi, İstanbul’da Polis Memuresi Şeyma Yıldız’ın şehit edilmesi, 19 yaşındaki iki genç kızın vücut bütünlüğünü bozan gencin intiharı, Beyoğlu’nda genç kıza saldıran ve yaptıklarını hatırlamayan iki gencin tutuklanması, Kahramanmaraş’ta hastane çalışanlarının bir kadın tarafından pompalı tüfekle rehin alınması, Tekirdağ’da 2 yaşındaki Sıla bebeğe yönelik cinsel saldırı, futbolcu Serhat Akın’ın vurulması, sadece son bir – iki hafta içinde yaşananlar.
Sokaklarda çatışanları, birbirlerine kurşun yağdıranları, tekme tokat saldıranları, trafikte yaşanan silahlı dayaklı saldırıları, hesaba katmadan üstelik.
Suç basamağının en tepesindeki kent
T24’ün yıllık toplantısına katılmak için İstanbul’daydım geçen hafta boyunca.
Kara ve deniz toplu taşıma sistemini kullanarak sokaklarını, semtlerini epeyce arşınladım.
Bu kente her gelişimde “bir başka dünya” olduğunun örneklerini görmek, Ankara’ya dönüşte mutlu kılıyor bu satırların yazarını.
İstanbul’u turlarken uzun sürelerle ve sıkça kullandığım toplu taşımda gözlerimi kime odaklasam, yüzlerinde hep aynı endişeyi gördüm desem yanlış olmaz.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, göreve geldiği günden buyana geçen sürede açıkladığı rakamlara bakıldığında suçla mücadele çerçevesinde ülke genelinde binlerce operasyon yapıldı. On binlerce şüpheli yakalandı, binlercesi tutuklandı.
Her ne kadar istatistik olarak kayıtlara girse de bu rakamlar, ülkenin adım adım nasıl suç cenneti haline geldiğinin göstergesi.
Bilakis İstanbul, suç cennetinin ilk basamağında elbette.
Yerlikaya, sosyal medyadan gerçekleştirdiği kamuoyu bilgilendirmelerinde neredeyse hemen her gün İstanbul’la ilgili operasyonel faaliyetleri aktarıyor.
Tonlarca uyuşturucu madde ele geçirilmesi, mafya gruplarına yönelik düzinelerce operasyonlar, dolandırıcılık şebekelerinin gün ışığına çıkarılması, terör örgütleri ile yasa dışı bahis organizasyonlarının tespiti, Türkiye’nin en büyük kentindeki yaşam güvenliğini tesis etmeye yetmiyor maalesef.
Yerlikaya’nın sosyal medya mesajlarına bakıldığında İstanbul’da mevcut ulusal mafya gruplarının yanı sıra fazlasıyla lokal ve yerel suç örgütleri faaliyet gösteriyor.
Kentin 39 ilçesinden hemen hemen tamamında suç örgütlerinin faaliyet gösterdiği söz konusu mesajlardan anlaşılıyor.
Örneğin, Yerlikaya 30 Eylül’deki bilgilendirmesinde Sultangazi, Eyüpsultan, Bakırköy, Bağcılar ve Ataşehir’deki suç örgütlerine operasyon yapıldığını duyurdu.
Keza, Esenyurt’ta da suç örgütü operasyonu yürütüldü.
Yerlikaya, İstanbul Emniyeti’nde!
Bakan Yerlikaya, hafta sonunda İstanbul Emniyeti’ne giderek kentin polis yöneticilerinden bilgi aldı.
Aralıkta yaş haddinden emekli olması beklenen Zafer Aktaş ve ekibi, Yerlikaya’ya son durumu özetledi.
Yeri gelmişken, bizzat Yerlikaya tarafından kamuoyuna yapılan ziyaretle ilgili bilgilendirme mesajında yer alan fotoğraflara bakıldığında dikkat çekici bir durum ortaya çıktı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasındaki toplantıda İstanbul Valisi Davut Gül yoktu!
Kentin genel asayiş ve düzeninin sağlanmasından birinci derecede sorumlu olan Vali Gül’ün toplantıda neden olmadığı merak konusu oldu.
Merakı gidermek adına, Bakan Yerlikaya’nın İstanbul Emniyeti’nin ana yerleşkesinin bulunduğu Fatih’e yakın bir semtte gerçekleştirdiği özel ziyaret sonrasında, Aktaş ve ekibiyle programsız biçimde bir araya geldi. Vali Gül ise o saatlerde Tuzla’da başka bir programdaydı.
Aktaş, ziyarette nasıl bir tablo ortaya koydu bilmiyorum. Ancak, dışarıdan bakıldığında kentin vaziyeti hiç iç açıcı değil.
Mafyadan, cemaat yöntemi
Bu arada İstanbul’daki mafya gruplarının faaliyetleri hakkında yakın zamanda edindiğim bir bilgiyi paylaşayım.
Kentin suç cenneti olmasını sağlayan ister ortam deyin ister alt yapı tanımı yapın; irili ufaklı onlarca suç örgütünün faaliyeti kuşkusuz.
Kentteki kayıt dışı paranın üç haneli milyarlarca liralık hacme ulaşması, eline silah alan en az iki kişinin mafya grubu kurmasının önünü açıyor.
Peki, devletin bu kadar operasyon ve soruşturmaya karşın, tarihin belki de en çok şüphelisinin yakalandığı kentte faaliyet gösteren suç örgütleri insan kaynağını nereden buluyor?
İnsan kaynağı döngüsü nasıl sağlanıyor?
Anlatayım.
Yapılan yakalamalara bakıldığında; mafyanın insan kaynağı, Doğu ve Güneydoğu’nun dezavantajlı bölgelerinin gençleri çoğunlukla.
Sürekli insan kaynağına ihtiyacı bulunan suç örgütleri, söz konusu bölgelerde yaşanan çoğunlukla 15-17 yaş aralığındaki ekonomik durumu iyi olmayan, işsiz ve eğitimsiz gençlerle aracılar vasıtasıyla bağlantı kurup, gruplar halinde İstanbul’a getiriyor.
Kimi zaman otobüs dolusu getirilen dezavantajlı gençler, yine farklı mafya gruplarının kontrolünde Esenyurt, Bağcılar, Güngören, Sancaktepe, Çekmeköy gibi semtlerde hazırlanan kiralık evlerde konaklatılıyor.
Evlerin yiyecek ve konaklama ihtiyaçlarının yanı sıra, konaklatılanlara uyuşturucu ve para veriliyor, bunları mafya grupları karşılıyor.
Bu gençler, bir bakıma özel eğitimden geçiriliyor. Hedeflere yönelik keşif çalışmalarına katılıyorlar. Zamanı geldiğinde de ellerine verilen silahlarla kendilerine gösterilen hedeflere yönelik saldırılarda görev alıyorlar.
İşin ilginci, söz konusu gençler kime karşı eylem yaptıklarını da bilmiyor çoğunlukla. Hatta bazıları, kullandıkları uyuşturucunun etkisi nedeniyle, katıldıkları silahlı saldırıları hatırlamıyorlar bile.
Yakalananlar, yer aldıkları olaylara göre tutuklanıyorsa cezaevine, serbest kalırlarsa yine eve gidip yeni görev için talimat bekliyorlar.
Cezaevine girenlerin ihtiyaçları da yine sorumlu oldukları mafya gruplarınca sağlanıyor.
Bakan Yerlikaya’ya bu bilgiler aktarıldı mı bilmiyorum, ancak durum bu.
İnsan kaynağının kesil(e)memesi, klasik deyimle bataklığın kurutulamaması halinde bugünler İstanbul’un daha iyi günleri.
Yazının devamı için TIKLAYIN!