Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Habertürk ekranlarında yayınlanan 'Nedir Ne Değildir Özel' programında Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlıyor. Ertelenen Süper Kupa maçına dair yaşanan süreci aktaran Ali Koç, "Protokol bilgisi bize verilmedi. Planlama yanlış yapılmış. TFF, bu işin net sorumlusudur, üzerinden atmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı'nın adı toplantılarda geçmedi. Pankart da bizim için olmazsa olmaz değildi" ifadelerini kullandı. Cumhuriyet'in 100. yılında Atatürk'ü forma ile onurlandırmak istediklerinin altını çizen Ali Koç, "Atatürk'süz 100. yıl olmaz. İstiklal Marşı krizi yaşanmadı. Polisler, soyunma odasına girerek pankartı aldı. Statta oyuncuların aranacağı söylendi" açıklamasını yaptı.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç, Süper Kupa maçında yaşananları Habertürk'te anlatıyor... Habertürk ekranlarında yayınlanan 'Nedir Ne Değildir Özel' programına konuk olan Ali Koç, Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlıyor.
Ali Koç'un açıklamaları şu şekilde:
"KONUŞMAYI DÜŞÜNMÜYORDUK AMA BİLGİ KİRLİLİĞİ VAR"
"Kesinlikle konuşmayı düşünmüyorduk; ama konuşmak zorunda bırakıldık. Çok fazla dezenformasyon ve masumane, art niyetle bilgi kirliliği var. Konu siyasi malzeme yapıldı. Odağından çok yanlış yerlere gitti. Olay olduğundan bu yana bütün olayı Fenerbahçe ve şahsımın etrafında döndürülmesi, iftiralar, yalanlar belli bir merkezden düğmeye basılarak yapılmış müthiş bir iletişim operasyonuyla karşı karşıya kaldık"
"PROTOKOL BİZDE YOK, FEDERASYON'DAN İSTEDİK"
"Protokol bizde yok. Biz bir mektup yazdık hafta içinde federasyonumuza protokolü rica ettik. Sadece protokolü değil maç gününe kadar olan kriz sürecinde yazışmaları rica ettik. Bizimle Federasyon arasında yapılmış hiçbir anlaşma yok. Sürecin çok amatörce yürütüldüğü konulardan bir tanesi bu. Bizim de talep aklımıza gelmedi, doğruya doğru konuşalım"
"BİZ SÖZLEŞMEYİ GÖRMEDİK"
"Federasyon ile bir firma arasında sözleşme var. Bu sözleşmeyi biz görmedik. Bizim gördüğümüz hiçbir sözleşme yok. Bugün bize cevap geldi. Akşam 17.30-18.00 sularında geldi. İki kulübün de yakından uzaktan sözleşmeyle ilgili hiçbir şey bilmediğini görüyoruz. Cevapta kısaca 'gizlilik vardır, bunu paylaşamayız, çok arzu ediyorsanız, hukukçu yollayın size gösterelim' deniyor"
"FEDERASYON BAŞKANINA YAZIN SORDUM..."
"Yaz aylarında sayın başkanla konuşurken 'Süper Kupa ne olacak?' demiştim. Kendisi bana yurt dışında oynatmayı düşündüklerini Almanya, İngiltere, Azerbaycan, Katar yanılmıyorsam ve Suudi Arabistan'ı söyledi. Şahsen Almanya'nın çok iyi fikir olduğunu düşündüm. Orada yaşayan vatandaşlarımız, pek de Almanların izin vereceğini tahmin etmiyordum. Nitekim de öyle oldu. Sonra en iyi teklif Suudi Arabistan'dan geldi. Bütün dünyanın gözü Suudi Arabistan'da. Müthiş yatırımlar yapılıyor. Dünya Kupası'na talipler, alacaklar. Müthiş futbolla ilgili enerji, dinamizm, heyecan var"
"100. YIL ÖZELİNDE SUUDİ ARABİSTAN KARARININ HATALI OLDUĞUNU GÖRDÜK"
Futbol açısından o dönemde herhangi 100. yıl hassasiyeti yok. Almanya olmayacaksa Suudi Arabistan'ın uygun olacağını düşündük. Bize böyle söylendi, biz de 'doğru olur' dedik. 100. yıl özelinde hatalı düşünce olduğunu gördük. Özellikle bunu isteme sebeplerimizden biri, Fenerbahçe olarak özellikle iki sebeple ısrar ettik Suudi Arabistan'da oynanması. Biri, maç takviminin cilvesi diyelim, 5 gün önce Fenerbahçe-Galatasaray derbisi olacaktı. Yıllardır biz taraftar götürmüyoruz. İstanbul'da maçta ne cereyan edecek o da belli değil. Gergin tansiyonu düşünerek Olimpiyat Stadı'nda 40 bin Fenerli, 40 bin Galatasaraylı olarak sıkıntı olabileceğini düşündük. Hatta Federasyon Başkanı 'Atatürk Olimpiyat Stadı'nda oynayamayız' dedi.
"YURT DIŞINDA OLURSA YABANCI HAKEME SICAK BAKTIK"
Yurt dışında oynanırsa yabancı hakem kadrosu ihtimalinin yüksek olabileceğini söyledik. Federasyonumuz sıcak baktı, rakibimiz sıcak bakmadı. Onu sonra öğrendik. İngiltere hariç nerede ise herkes devre arasında. Fenerbahçe'nin hakkı o kadar çok yeniyor ki. Bari bu tek maçta, telafisi olmayan maçta yabancı hakemler olsun istedik. 20 Ekim'de Federasyon açıkladı. Büyük tepkiler oluştu. Siyasi seviyede, taraftar seviyesinde tepkiler oluştu. 100. yılımızda oraya gidiliyor olması. Ülkemizde olsun düşüncesi hakimdi. Demin söylediğimiz sebeplerden dolayı zikzak çizmedik, sağlam durduk. Yüksek Divan Kurulunda orada oynanmasın diye tavsiye kararı çıktı; zira Galatasaray'da da benzer karar çıktı. Tahmin edersiniz ki, büyük baskı oluştu.
"Önümüzdeki 5 yıl kimin şampiyon olacağı bilinmiyordu. Federasyon bizimle istişare etti. Kesinlikle federasyonun kendi başına aldığı karar değil. Galatasaray ve Fenerbahçe baskı olmasına rağmen projeye devam ettik. Hatta Galatasaray Kulübü federasyona bir yazı yolluyor oynanmasın diye. Federasyon başkanı bizleri çağırdı 'ne düşünüyorsunuz' diye. Biz aynı noktada durduk. 'Biz oynamayız demiyoruz ama amir olarak senin olarak karar vermen lazım' dendi. Federasyon bu maçın Riyad'da oynanacağını açıklandı. 30 Aralık'tı, kulüplerin ricasıyla 29 Aralık'a alındı. Futbolcularımız aileleriyle yılbaşını geçirsin diye.
“MAÇA ATANAN HAKEMDEN RAHATSIZ OLDUK”
Yabancı hakemler konusunda o kadar ısrarlıydık ki. Bu konuyu satın almıştı federasyon. Yumruk olayından sonra bu konuda başkanda 180 derece dönüşüm oldu. Konu rafa kalktı gibi oldu. U 19'la gittik, vize işlemleri yaptık diye yanımızda götürdük. Maça A takımla çıkacaktık. Maça atanan hakem olacak iş değil. Söz konusu hakemin hangi takıma ne kadar yakın olduğu, geçmişi, gençliği bilinen bir şey. Bu işten çok rahatsız olduk. Oraya gitmişken yabancı hakemle oynama fırsatı varken bir yumruk ile talihsiz bir gece yaşandı futbolda. Federasyonun 180 derece dönmesine anlam veremedik.
"PLANLAMA ÇOK HATALI YAPILMIŞ"
Hadisede çok hatalı planlama yapılmış. Sayın Ömer Çelik de değindi. Bazı doğru tespitleri var. Bazı sözleri de yanlış bilgilendirildiği için doğrular ı yansıtmıyor. Tutanak, 16 Kasım'da federasyonda Galatasaray-Fenerbahçe toplantı yapılıyor. Bir sürü konu konuşuluyor. Kime ne kadar koltuk, loca, kura çekimi, kim hangi otelde kalacak vesaire, vesaire.
"BİZE BİLGİLENDİRME YAPILMADI"
Bir bilgilendirme yapıldı, tamamen taraftara yönelik. Suudi Arabistan'da nasıl davranmalısın, sokakta bağırmamalısın diye. Taraftara yönelik bilgilendirme yapıldı. Kulüplerimize yönelik 'şöyle protokol var, bunlara izin veriyor, vermiyor' diye bir şey söz konusu değil. Taraftarlara yapılan kuralları iki kulüp de sitesine koydu. Ama kulüplere gelen hiçbir bilgilendirme yok. Burada 11 maddelik tamamen organizasyonla ilgili belge. Tek imzaladığımız bu. Etrafta kabul edilen protokol, sözleşme, vekalet bunların hiçbirisi yok. TFF'de bir protokol var ama biz bilmiyoruz. İstedik, 'gizlidir veremeyiz, gelin gösterelim' dendi.
Maç günü bizim yetkililerle Suudi yetkililer arasında yazışmalar oldu. Ben esas o yazışmaların bir şekilde ortaya çıktığı zaman işin aslı astarı nedir net bir şekilde belli olacaktır. O yazışma ortada olmadığı için şu an soruyoruz.
"FEDERASYON SORUMLULUĞU ÜSTÜNDEN ATMAYA ÇALIŞIYOR"
Biz şunu istedik, ayın 2'sinde, biz de işin dibine inmek istiyoruz. Büyük bir fiyasko oldu. Bu nasıl oldu? Bunun dibine inmek istiyoruz. Protokol var, kulüpler dayatmaya çalıştı diye federasyonun sorumluluğu üstünden atması için kurgulandığı bir senaryo bu.
"PANKART VE TİŞÖRTÜ MAÇ GÜNÜ BİLDİRDİĞİMİZ BİLE OLDU!"
Ben Fenerbahçe adına konuşabilirim. Futbolda teamüller var. TFF liderliğinde olan bir organizasyon bu. Aynen lig, kupa maçları gibi. Maç haftası varsa pankart, tişört sahaya çıkacağınız onlar size cevap verir. AÇEV, LÖSEV, şehitlerle ilgili mesajları veririz cevap gelir. Hatta maç günü bile oldu. En son derbi maçında şehitlerimiz oldu. Allah bir tane bile şehit göstermesin. Tişörtle çıkmak istediğimizi söyledik onayı aldık. Biz Çarşamba günü sabah yazı yazdık. Dedik ki 'ısınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız'. Cevap alamadık. Ertesi gün uçağa binerken bir daha sorduk.
PANKART MESELESİNİ ANLATTI…
Savaşa dikkat çeken bir şeydi. Ondan evvel Ukrayna-Rusya savaşında da aynı pankartı kullandık. Barıştan bahsediyoruz. Yerel otoritenin buna hassasiyet göstermesi. Yurtta Sulh Cihanda Sulh atamızın etkileyici bir söylem. Ama bu pankart üzerinde ısrar etmedik. Zaten federasyonumuz bize iki tane resmi yazı yazdı. Şu pankartla çıkacaksınız diye. Federasyonun yazdığı bize ilk gelen 14 Aralık'ta yazı geldi. Bu maça çıkacağımız pankart resmi bir yazıyla geldi. Şanlı Cumhuriyetimizin 100. Yılı Kutlu olsun pankartıyla çıkacaklardır diye yazı.
"DEMEK Kİ SON DAKİKADA PANKART KABUL EDİLEBİLİYORMUŞ"
28'inde yanılmıyorsam bir yazı daha geldi. O da şehitlerimizle ilgili pankart. 18 Aralık'ta beyaz renkli tişörtleri planlamaktayız, sizler için uygun ise göreceğiniz formayı çocuklara hediye edeceğiz dendi. Çocuklarımız sahaya önde 100. yıl logomuz arkada Atamızın sloganıyla çıkacaktık. Bize diyorlar ya sözleşmenin dışında hareket edemezsin demek ki son dakika şehitlerimizle ilgili pankart kabul edilmiş.
“27'SİNDE YAZIMIZI GÖNDERDİK, CEVAP GELMEDİ”
27 Aralık'ta gönderiyoruz yazımızı. Cevap gelmedi. Üstüne gittik. Federasyon 'Dışişlerinden cevap bekliyoruz' dedi. Uçağa bindik, bir daha sorduk.
"CUMHURBAŞKANININ ADI GEÇMEDİ"
Bizim olduğumuz toplantılarda Cumhurbaşkanının adı geçmedi. Uçaktan iniyoruz orada da soruyoruz. Sözleşme nasıl kim neye karar vermiş, bilmiyoruz.
"Bizim son dakika dayatmamız söz konusu değil. Her şey normal seyrinde devam ediyor diye biliyoruz. Bize bir kere deseler şu, şu, Suudi tarafından kabul edilmiyor. Ona göre organize oluruz veya orada maçı oynamayız. Biz bunu maça saatler kala öğrendik. Veya sıkıntının farkında oraya gider çözeriz, maçı oynarız düşüncesi bende olası. Cuma günü pankart bastırdılar. Her şey önceden planlanmışsa niye ihtiyaç var. Yine bize yazıyla gelen çocuklarımızın çıkacağı tişörtün programdan kaldırıldığını öğrendik. Üç 'Parla' şarkısı, Norm Ender değerli rapçimiz. Çok tutuldu, çok sevildi. Federasyon organizasyona bunu da ekledi. Sonra Allah'ın işi, o gün televizyon kanalına demeç veriyor Norm Ender, 'Parla marşını söyleyeceğim' diyor. Suudi Arabistan'a indik. Her şey yolunda. Otellerimize geçtik. Benim ve Selahattin Bey'in Suudi işadamlarında yemeğimiz vardı. Ekstra bilet ve loca peşindeyiz. Bize çok sınırlı bilet verildi çünkü.
O toplantıda genelde kulüplerin profesyonelleri, stattan, akreditasyondan sorumlu ekip ve federasyon ekibi ve Suudiler var. Fakat orada ilk defa bizim pankartımızın, ısınma tişörtlerimizin kabul edilemeyeceği ifade ediliyor Suudi yetkililer tarafından. İstiklal marşı Suudi Arabistan milli marşı orada gündeme geliyor.
"İSTİKLAL MARŞI KRİZİ YAŞANMADI"
Onların marşı da var. Bizim İstiklal Marşımızda sıkıntı yok. O krizde değil. Parla marşı iptal edilince sanki İstiklal Marşı iptal edilmiş anlaşıldı. Fenerbahçe tişörtle ısınmaya çıkacak. Sanki biz son dakika formayı değiştiriyormuş gibi intiba yarattılar, bilerek ya da bilmeyerek. Federasyon yetkilisi buna üst düzeyde karar verilecek diyor. Kesip atılmıyor. Ertesi gün oluyor biz hala bilet peşindeyiz. Federasyon yetkililerini arıyoruz. Bir loca daha alabilir miyiz diye. Ben A Spor'a röportaj veriyorum. Barış olsun dünyada, insanlık kazansın diyorum.
"O PANKART BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZ DA DEĞİL"
Özellikle Filistin'de kardeşlerimizin yaşadıklarına istinaden. Hiçbir normal insanın kabul edemeyeceği görüntülere sahne oluyor dünya. Atamızın sözünü gündeme getiriyorum; 'Yurtta sulh cihanda sulh'. Hatta o pankartı İngilizce çıkmak istiyoruz. Bizim için o pankart olmazsa olmaz da değil, işin ekstrası. Ben ve yöneticilerim Suudi Arabistan'ın eski federasyon başkanının evine yemeğe gidiyoruz, öğle yemeğine. Biz orada iken telefon geliyor. Sayın Büyükekşi'den telefon geliyor. Federasyonun kaldığı otele gelmemizi istiyor. Toplantıya 17.30'da toplantıya oturuyoruz. Maç 20.30'da.
Otele gidiyoruz. Kat tıklım tıklım. Tek gireceksiniz deniyor. Masada Gençlik ve Spor Bakanımız, sayın Dursun Özbek var. Odaya gidiyoruz. Oturuyorum masaya. Bir de Sayın Bakanımızın iki danışmanı var. İlerleyen saatlerde Sayın Kasapoğlu da toplantıya katılıyor. Eski spor bakanı. Birkaç danışmanı yanında. Spor Bakanımız da orta yolu bulmaya çalışıyor. Aklı selimle orta yolu bulup maçın oynanması için. Ben oraya oturuyorum, sessizlik var. Bir kağıt alıyorum. Sayın Başkan 'Her şey yolunda maç başlayacak, gösteri, ışık, alev, şehitlerimiz için 1 dakika saygı duruşu olacak, milli marşlar çalınacak' diye programı anlatıyor"
"BİZ 100. YIL FORMASIYLA ÇIKMAK İSTEDİK"
"Diyorlar ki, 'Sizin pankart ve tişört'. 'Bizim pankartla derdimiz yok' diyoruz. Fenerbahçe'nin tişörtte ısrarının sebebi 100. yılın formasını bir kere kullandık. 29 Ekim'de maçımız vardı. Biz Süper Kupa maçında 100. yıl formamızla çıkamayacağımız için ısınmaya tişörtle çıkmak istedik. Bize anlatılan etkinlikler, planlanan gösteriler, görseller onlar bunlar içinde böyle bir formayla çıkmanın sıkıntı olacağı aklımızın ucundan geçmiyor.
"GALATASARAY DA O GÜN PANKART BASTIRMIŞ"
Bize bunun sıkıntı olduğu söylendi. Anladığım kadarıyla Galatasaray da o gün pankart bastırmış 'Ne Mutlu Türküm Diyene' diye ve ısınma formalarının üstüne Atamızı bastırmışlar.
"ATATÜRK'SÜZ 100. YIL KUTLAMASI OLMAZ!"
Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı TFF'nin 100. yılı. Atatürksüz, Cumhuriyetsiz kutlama aklımızın ucundan geçmedi. Meğerse Suudi yetkililer talepleri reddetmiş. Federasyondan bahsediyorum. Bu maç günü falan da olmadı. Maça gelen günler içinde oldu. Yola çıkmadan bile sıkıntılar vardı. Bu taraflarını söylemiyorlar. Bunlar gizli kalmaz, er ya da geç çıkacak. Pankart, şanlı Cumhuriyet 100. yılı, marş, çocuklarımızın tişörtler ve bir de ledlerde Atatürk'ün posterini kaldırıldığını biliyoruz.
"EN AZ SIKINTILI TARAF SUUDİLER"
Burada işi deştikçe, dibine indikçe bu süreçte en az sıkıntılı taraf Suudiler. Bizim anladığımız kadarıyla maç gününden çok önce programla ilgili sıkıntılar ortaya çıkmış zaten.
Suudilerin çok toleranslı davrandıklarını söyleyemem. Burada hassasiyetler varsa biz bunu maç günü mü öğreneceğiz"
"SORUMLULUK FEDERASYON'DA"
"Ömer Çelik Bey çok güzel konuşmuş. 'Burada planlama hatası yapılmış' demiş. Sonuna kadar haklı. Belki de hiç planlama yapılmamış. Sorumluluk net olarak Federasyon'da"
"DURSUN BEY İLE HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRI OLARAK BİRE BİR AYNI NOKTADAYDIK"
Dursun Bey de biz de hayatın olağan akışına aykırı olarak bire bir aynıydık. İkimiz de benzer sıkıntılarda bire bir aynı noktadaydık. Onun için çıldırıyoruz. Niye herşey Fenerbahçe'ye, bırakın Fenerbahçe'ye Ali Koç'a bağlanıyor?
"POLİSLER, SOYUNMA ODASINA GİRDİ, PANKARTI ALDI"
Biz hemen oynamayız demedik, bu maçı oynamamız lazım dedik. Bir deneyelim. Isınmaya bu formalarla çıkmayı deneriz dedik. Stattaki federasyon yetkililerinden garip mesajlar gelmeye başladı. Soyunma odalarına polis girdi. FIFA kurallarına göre soyunma odalarına polisin girmemesi gerekir. Pankartı aldılar, maçtan sonra vereceğiz dediler. İş gerilmeye başlayınca iki kulüp de 18.35 gibi oteli arayıp takımlara 'bekleyin' dedi.
"MAÇA ÇIKARKEN FUTBOLCULARIN ÜSTÜ ARANACAK' BİLGİSİ GELDİ"
Sayın Bakan aradaki sıkıntının giderilmesi için samimi bir çaba sarf etti. İstenilen noktaya gelinemedi. Bu arada Türkiye'de yer yerinden oynuyor, iş bambaşka yere çekiliyor. Biz 17.30'dan sonraki süreçte Türkiye'den fazla bilgi alamadım. Ama WhatsApp grubunda bize destek veren 18 kulüp yek vücut oldu. Stattan bir haber daha geldi. 'Buraya gelindiği takdirde sahaya çıkarken futbolcuların üstünü arayacağız' dendi.
"İŞ ARTIK İNATLAŞMAYA BİNMİŞ VAZİYETTE"
Suudi yetkilinin, federasyon yetkilisine söylediği biz toplantıda iken bize iletiliyor. Personelimiz de bunu söylüyor bize. İş artık inatlaşmaya binmiş vaziyette. Oraya gidelim bakalım deneyelim fikrinden vazgeçiyoruz. Sıkıntı olsa şehrin dışına yemeğe gider miyiz şehirden iki saat uzağa. Ekstra bilet peşinde koşar mıyız? Sayın başkanla ayrı otellerde kaldığımız için ilk toplantımız 17.30'da. Sayın Özbek 1 saat önce gelmişti. Oraya geldiğimizde öyle bilgi kirliliği vardı ki, Parla marşı, İstiklal Marşı oldu. Doğru dürüst planlamayla iş bu noktalara gelmezdi. Onu anlatmaya çalışıyorum. Misafir olarak gittiğimiz ülkenin hassasiyeti varsa bunu bize söyleyeceksiniz.
İbrahim Bey, Suudilere yazdığı cevabı anlatıyor. Atatürk'ü, Parla marşını, 100. logosunu anlatıyor. 'Onların yazdığı mektubu bize göster' dedik. Dedi ki 'yanımızda yok' İki mektubu görürsek işin aslı astarı ortaya çıkar. Söylediği gibi Fenerbahçe ve Galatasaray'ın sözleşmeden haberi var, imzayı attılar, vekalet verildi, her şey normal seyrinde iken son dakika Fenerbahçe ve Galatasaray geldi talep dışı davrandı, bunun uzaktan yakından alakası yok.
"MAÇA ÜÇ SAAT KALA FEDERASYON'DAN DUYUYORUZ Kİ MAÇIN OYNANMASINI ENGELLEYECEK SIKINTI VAR"
Kim nerede, hangi yönetici kiminle konuştu, yazışmalar, oradaki insanlarla konuşuyoruz. Orada da tanıdıklarımız var. İş dönüyor dolaşıyor, Federasyon farkında. Kendi elemanları var sahada. Bunlar konuşuluyor, görseller, sahada ne olacak, ne edilecek? Burada sıkıntı Federasyon çalışanlarına söyleniyor. Bunu yokmuş gibi varsayıp, hepimizin uçağa binip maça 3 saat kala federasyonumuzun ağzından duyuyoruz ki, maçı oynanmasını engelleyecek sıkıntı var.
"NET ÇİZGİLERİNİ EN BAŞTAN ÖĞRENSEK GİTMEZDİK!"
"Galatasaray, Fenerbahçe sahaya çıksaydı, Federasyonumuz çıkmayın demezdi. Üçlü alınan bu şartlarda oynanmayacağına dair karar var. İki alternatif var. Doğru dürüst planlanmamış, iletişim kurulmamış, organizasyonun bütün detayları paylaşılmamış, evraka dökülmemiş, yolda kervan düzülüyor. Veyahut bunların hepsi yapılmış Suudi yetkililer arıza çıkarmış, ikisinden biri. Ben ikinciye inanmıyorum. Çünkü Suudiler bir gram esnemediler. Başından beri çizgileri var demek ki. Biz bunu baştan bilseydik ya ona göre giderdik veya gitmezdik. 101. yılı orada oynardık veya."
"VİCDANIM KALDIRAMIYOR"
"Burada benim Federasyonla ilgili vicdanımın kaldıramadığı konu çıkın 'öyle sözleşme yok, Fenerbahçe çarşamba günü talepler getirdi' diye niye söylemiyorsun. Bugün federasyon başkanına mektup yolladım. Sayın İbrahim Burkay'la görüştük birkaç defa. İki mektup yolladık. Niye burada asli suçlunun federasyon olduğunu anlattığım mektup var. Sayın bakanımız FIFA kurallarına göre oynanacağı kararlaştırıldı diyor, tamam. Sözleşme var deniyor ama biz sözleşmeyi bilmiyoruz. Siz iptal edilen konuları haber vermediniz mi diyoruz. Sayın Büyükekşi toplasanız 5 dakika konuştu. Bu projenin sorumlusu sayın İbrahim Burkay konuştu."
"KEŞKE BU OLAY YAŞANMASAYDI"
"Ali Koç neymiş yahu! Milleti Riyad'a götürüyor, kendi başına karar veriyor, bir eliyle maçı iptal ediyor. Böyle bir şey olabilir mi? Siyasi operasyonu yapanlar bizim orada siyasi operasyon yaptığımızı iddia ediyorlar. Keşke bu olay yaşanmasaydı. Bunu ülkemizde hepimiz ideolojimiz, eğitimimiz ne olursa olsun bazı şeylerin altında birleşebiliriz. Bu kurucumuz, ulu önderimiz, bayrağımız, istiklal marşımız. Bunlar bizler için tartışmaya mahal verilmeyecek şeyler. Fakat bir baktık ki bu tatsız konu siyasi rekabetin malzemesi haline geliyor"
"DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDAN GELEN BİR ŞEY YOK"
Dışişleri Bakanlığı'ndan bize 'bunu yapmayın, bunu yapın' diye bir şey yok. Ama federasyon yapmak istediklerini karşı tarafa sorduğumuz zaman anladığımız kadarıyla politik k onular var Dışişleri'nden bize gelsin deniyor, ama bu teyide muhtaç. Dışişleri'nden bize gelen bir şey yok. Dolayısıyla Dışişlerimizle federasyonumuz arasında veya spor bakanlığımız arasında veya oranın spor bakanlığında yazışmalar oldu mu bilmiyorum. Bizim bildiğimiz Perşembe 9.30'da sıkıntılar başlıyor, ertesi gün içinde bir şey söylenmiyor. Biz daha sonra krizin boyutunu anlıyoruz.
"SOYUNMA ODALARINDAN TATSIZ HABER GELİNCE OTOBÜSÜ DURDURDUK"
O kadar plansızız ki. Millet statta. Soyunma odalarından tatsız haber gelince takım otobüsünü durdurduk. Sayın başkana söylüyorum. Konuyu çözmeye çalışıyoruz. Benim burada bir sürü mesajım var. Çocuklar rahatsız, tekrar yemek yiyorlar. 18.38'de başlıyor yazışma. 'Takımı tutun bizden direktif bekleyin' diyorum.
MESAJLAŞMALARI AN BE AN ANLATTI…
"Lütfen bekleyin, Galatasaray da bekliyor diyorum. 18.51'de 'Biz de haber bekliyoruz' diyorum. 19.00'da 'Galatasaray da bekliyor, yalnız işler karışmaya başladı, polis soyunma odasına girmiş pankartları almış' diyorum. 19.19'da sportif direktörüm 'Oynamama riski var mı' diye soruyor. 'Ne yazık ki büyük risk var' diyorum. 19.43'de 'Lütfen oyuncularımıza söyleyin sosyal medya paylaşımı kessinler' diyorum. Yerli oyuncularımız için. 19.45'te çok duygusallaştı futbolcular deniyor. Galatasaray havaalanına yola çıkmış diye haber geldi deniyor. 21.20'de 'Ne yazık ki maç oynanmıyor eve dönüyoruz' diye yazıyorum. 'Uçağa öne çekebilir miyiz' deniyor. 18.39 ile 22.30 arasında sportif direktör ile yaptığımız yazışmalar burada. Takım da çok hazırdı. Maçın oynanmamasının bizim için dezavantaj olduğunu düşünüyoruz. Galatasaray da böyle düşünebilir.
"FEDERASYON NEREDE DERSE ORADA OYNARIZ"
Federasyonumuz nerede karar verirse bu maçı oynarız. Büyük ihtimalle, konuşmalara bakılırsa Samsun veya Ankara deniyor. Nerede söylenirse orada oynarız. Ocak ayında oynanacak denilirse 'hayır' deriz çünkü 7-8 maç var. Muhtemelen seçimlerimizin olduğu hafta maç yok, belki onun Cuması olabilir. Tabii ki bu federasyonumuzun yapacağı iş. 1.3 aldığımızı biliyorum, bir 3 daha üstüne gelmiş olabilir. Tabii ki bizim hakkımız değil o para. Federasyon isterse iade edeceğiz. İsteyecektir muhtemelen geri iade etmek için. Bizim federasyonla yaptığımız bir sözleşme var. Suudi tarafıyla Federasyon arasında var. Hak ve hukuk olarak aldığımız parayı iade etmeliyiz diye düşünüyorum. Sürece boyunca TFF şeffaf davransaydı sürecin sonunun böyle olmayacağını düşünüyorum. Bu kararın siyaset, diplomasiyle, komplo teorisiyle yakından uzaktan alakası yok ama bizim de kırmızı çizgilerimiz var. 100. yılda Cumhuriyetimizin, Atatürksüz Süper Kupa finalini kabul edemeyeceğimizi bir şekilde anlattık. Federasyonun Atatürk, Cumhuriyet'le ilgili görsel, şov, ışık olur, bayrak, tişört olur. Bunu biz yapıyoruz siz geç kaldınız deselerdi saygı duyardık. Bizim anladığımız Cumhuriyet ve Atatürk'le bir şey olmayacaktı.
"SPORUN SİYASETLE NE ALAKASI VAR?"
100. yıl itibariyle yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Ama Suudi Arabistan'da 5 yıllık İtalyanlar, İspanyollar gibi müthiş organizasyon yapma fikrini Türkiye'nin marka değeri açısından değerli buluyorum. Yan faydalarını bile aramızda konuştuk maçın. Transfer olur diye düşündük. Bile bile lades olur mu? Yıllar sürmüş iki ülkenin ilişkisini tekrar normal seviyeye getirmek. Biz diplomatik krizin kaynağı niye olalım ki? Sporun siyasetle ne alakası var. Cumhurbaşkanımızın hiçbir alakası yok. Böyle bir hava yaratılıyor, yok. Tanıdığım kadarıyla Cumhurbaşkanı 'Kulüpler kabul ederse gidin oynayın, niye bana soruyorsunuz' derdi.
"FENERBAHÇE VE GALATASARAY HAKSIZLIĞA UĞRADI"
Fenerbahçe, Galatasaray, özellikle Fenerbahçe bu maçın oynanmamasından dolayı büyük haksızlığa uğradı. Siz Fenerbahçe'nin 10 yıl şampiyon olmamasını tesadüf miü zannediyorum. Şunu söylüyorum Ali Koç'la Fenerbahçe bu ligde hiçbir zaman şampiyon olmaz. Benim Fenerbahçe başkanlığımın Fenerbahçe'ye belli kesimlerde zarar verme noktasına geldik. Fenerbahçe, Galatasaray, Federasyon karar alıyor, tek suçlusu Fenerbahçe oluyor.
MAYIS AYINDA ADAY OLACAK MI?
Aday olmayı planlamıyorum. Allah'ın izniyle o gün geldiğinde. Arzumun şu an 2. dönemin sonunda başkanlığa devam etmemek. Ama asla ve asla dememeyi öğrendim. Bizim otobüsümüz kurşunlanmış. Hala faili meçhul. 3 Temmuz'da maddi manevi öyle hırpalandık, hasar gördük ki, yıllar sonra ne olduğu çıktı ortaya ve kimse bizimle helalleşmiyor. Fenerbahçe camiası Aziz başkanın liderliğinde bu terör örgütüne ilk dik duran ve duvar olan kulübüz biz, camiayız. 10 senedir şampiyon olamıyoruz biz"
"FENERBAHÇELİLERİN ARTIK UYANMASI LAZIM"
Türkiye'de niye yabancı hakem olsun istiyoruz. 100. yılda bütün baskıya rağmen yurt dışında oynamayı istiyorum ki, küçük ihtimal yabancı hakemle olur. Söz konusu hadiseden sonra 180 derece dönüyorlar. Fenerbahçelilerin artık uyanması, anlaması lazım. Hepimizin camia etrafında bütünleşmemiz lazım. Futbolu federasyon yönetiyor. Siyaset bizim önümüzü kesmiyor ki. Ama devletimiz Fenerbahçe'ye yapılanların 3 Temmuz, otobüsümüzün kurşunlanması, bir şey yapması lazım. Yapmıyorsa bunu kabulleniyor demektir. Böyle bir şey nasıl faili meçhul olur bu devirde. Otobüsün kurşunlanmasından bahsediyorum.
Fenerbahçe tek başına ayakta durdu. Örgütün en kuvvetli olduğu dönemde. Bu örgütün o zaman kullanılmaya elverişli olan medya mensubu ve sosyal medyadaki insanlar şimdi başka yere çalışıyor. Bunlar Türkiye'de itibar görüyor. Devletimiz nereden döndü. 15 Temmuz'u hepimiz yaşadık. Cumhurbaşkanımızın ailesi risk altındaydı. Gerçekten bazı insanların Türkiye'de hala söz sahibi olmalarına anlam veremiyorum.
Otele gittik, eşyalarımızı aldık, havaalanına geçtik. Bu siyasi rekabetin malzemesi haline getirildi, özellikle muhalefet tarafından. Bu bizim duruşumuzu, iki kulübün oradaki haklı duruşu, saygı duyulacak duruşuna büyük zarar verdi. İstemeyerek almak zorunda olduğu karara büyük zarar verdi. Siyasetin öbür tarafı da, iktidar demek istemiyorum, iktidarın en dibinde, istediği zaman gündemi değiştirebilen, kullanılmaya elverişli bazı isimler işi yine siyasete çevirdiler. Ali Koç planlayarak oraya gitti, zaten Gezi'yi de o yapmıştı, FETÖ. Sen kimsin FETÖ ile Ali Koç'u bağdaştırıyorsun, Fenerbahçe'yi bağdaştırıyorsun. Çok ciddi davalar açıyoruz. İnşallah hukuk işler. Bunlar belli merkezden çalışan insanlar. Bunlar o zaman örgüte hizmet ediyorlardı, şimdi başka yere, yarın da başka yere hizmet edecekler. R asim Ozan Kütahyalı diye adam çıktı, Mehmet Baransu çıktı, yönlendirmeler yapıyordu. Ali Koç CHP'nin başına geçecekmiş. Benim siyasetle uzaktan yakından ilişkim olmayacağını anlattım. Belediye encümeni bile olsam yüzüme tükürün dedim.
"SİZİN ALİ KOÇ'LA NE DERDİNİZ VAR?"
"Sizin Ali Koç'la, Fenerbahçe ile ne derdiniz var? Federasyon planlayamamış, oturtamamış. Biz kabul etmeyince kötü kişi biz oluyoruz. Samimi şekilde yanlış yazabilir. Yanlış bilgi almış olabilir. Ama bunlar art niyetli insanlar. Belli merkezden düğmeye basılıyor. İtibar suikastı yapılıyor. Bu bizim rekabetteki durumumuzu da etkileyecek. Göreceksiniz maçlar başlasın. Federasyon iki üç defa açıklama yapsaydı, iş bu noktalara gelmezdi. Şimdi günah keçisi aranıyor. İşi Ali Koç'a yıkalım, nasıl olsa tutar.
Döndükten sonra sayın Özbek'le konuşmadık. Ne diyecektim, 'Sayın başkan size saldırmıyorlar bize mi saldırıyorlar' diyeceğim. Fenerbahçe ve Galatasaray ülkemiz, cumhuriyetimiz, Atatürk konusunda gözü kapalı aynı noktadadır. Sayın Cumhurbaşkanımıza mektup yazdım. Devletimizin, hükümetimizin bizi yönetenlerin gerçekleri bilmesini olmazsa olmaz olduğunu düşündüğümüz için konuyu bizim tarafımızdan izah ettik. Özel kalemi aradım 'lütfen biz ve paydaşları çağırın lütfen bizi arayın' dedim. Başka ne yapabilirim ki, kapıda yatacak halim yok.
"BİZİM SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZLA SIKINTIMIZ YOK"
Bizim sayın Cumhurbaşkanımızla sıkıntımız yok. Cumhurbaşkanımızın bizimle ilgili sıkıntısı olduğunu görmüyorum. Sağ olsun açılışlarda her zaman yanımızda oldu. Bizi kafa kafaya getirmek isteyen bir katman var işin içinde. Koç Grubu, Fenerbahçe, Ali Koç neyse artık. 1 milyar erişim 5 günde kendiliğinden olur mu? Bizim aleyhimizde yapılan. Zavallı Ali Koç tek başına ne güçlüymüş ki bütün her şeyi o organize ediyor, komployu o yapıyor vesaire vesaire. O gün zor şartlarda aldığımız karara bu işin siyasileştirilmesi zarar veriyor. İsterdik ki iki kulüp sahiplenebilsin ve sahiplenilsin.
"TFF BAŞKANI İSTİFA ETMELİDİR"
Biz dünyanın en büyük spor kulüplerinden biriyiz. 3 kulüp Cumhuriyetten önce kurulmuş kulüpler, genç Cumhuriyette sporu yayması istenmiş kulüpler. Sayın Başkanın yüzüne söyledim, bu konu bizim için hassas dedim. Biz 3 Temmuz'u yaşamış camiayız. Yarın bir gün akrabanız üzerinden baskı yapılabilir. Rekabeti etkileyebilir endişesinden dolayı söylüyorum dedim. Muhtemelen siz yine başkan olursunuz, belki çıkışımızdan dolayı aile ferdiniz rahatlar. Ama sonra ben insanların niyetine bakarım. Yapısal sorunlarla ilk yıl mücadele etti. İyi niyetle mücadele etti. Tekrar seçildi, sonra yavaş yavaş sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı. Çok zikzak yapılıyor. TFF Başkanı istifa etmelidir evet. Benim kopuş sebebim, artık inancımın kalmamasını sebebi gözlerimin içine bakılarak gerçek olmayan şeyler ifade ediliyor. Federasyon başkanımız ne yazık ki son 3 ayda özellikle olduğu yerden hiç istenmediği noktaya geldi futbol açısından. Bu olayda hiçbir dahli yokmuş gibi davranmaları.
"KIZIMA 'BABAN HAKKINI KORUYOR' DEDİM"
Kızım programa çıkmamı istemedi, 'Ne gerek var siyasileşiyor' dedi. 'Kızım sen sınav haftasındasın' dedim. 'Baban hakkını koruyor' dedim.
O veya bu sebeple yaşananlar bu işin kulüplere bağlanması, halbuki federasyon iki kulüp bakanlığımızın nezdinde bu kararı aldık. Tek sorumlu olarak bizim gösterilmesi haksızlık, iftira. Dinimizde en büyük günah iftiradır. TFF süreci daha sağlıklı, şeffaf yönetseydi bu noktaya gelinmezdi. Biz değişkenleri ortaya koyarak bütçemizi yaparız. Bunlar anlaşılan hiçbir senaryo yapmamışlar.
Bu sürecin siyasete alet olması, önce muhalefet tarafından sonra iktidara yakın medya tarafından hiç arzu etmediğimiz konu. Bunun siyasetle, diplomatik krizle, komplo teorisiyle alakası yok. Önceden planlanan bir şey yok. Dezenformasyon sistematik, planlı, kurgulu dezenformasyonla bu iş buraya geldi.