Oyuncu, müzisyen ve komedyen Ata Demirer, senaryosunu yazdığı 'Bursa Bülbülü' filmini T24'ten Muammer Brav'a anlattı. Filmin izleyenleri 80'li yıllara götüreceğini belirten Demirer, "Gerçeklik olgusu sinema anlayışımın temelini oluşturuyor. Bu benim en gerçekçi filmim, yarattığım karakterlerin gideceği dünya yalan bir dünya olmamalıydı" dedi.
Yapımını BKM’nin üstlendiği, Hakan Algül’ün yönetmen koltuğunda oturduğu ve senaryosunu Ata Demirer’in yazıp aynı zamanda başrolünde yer aldığı ‘Bursa Bülbülü’, 13 Ocak Cuma günü Disney Plus'ta izleyiciyle buluşuyor.
"Ben hikayelerimi kendi hayatımdan çıkarıyorum"
Demirer, filmin hikayesinde izleyiciyi neler beklediğini ve kendisi için ne ifade ettiğini şöyle açıkladı:
"Ben kendi hayatımdan çıkarıyorum hikayelerimi. Beni yaratan ve oluşturan renkleri anlatmak istediğimde beni direk 12-13 yaşındaki halime götürüyor. Maradonalı 86 Dünya Kupası, Çernobil, müzisyen ağabeylerim, o renkler, konservatuvara girmemi sağlayan o müzisyen aile. Ben geriye dönüp baktığımda bir film yapacaksam, çocukluğumun Bursa'sıyla ilgili bir film olsun dedim. Tarkovski'nin dediği gibi 'Sinema zamanı durdurma, kısıtlama, hapsetme sanatıdır'. O zaman dilimizi o şekilde hatırlayalım, bu şekilde hapsedelim iyi gelir hepimize diye düşündüm. Çünkü pandemi şartlarında yazarken çok iyi geldi. Bir ahde vefa mı denir buna, geçmişe olan özlem mi denir, derinlemesine düşünmedim ama saati geldi, bir şey 'yap' dedi, yaptım."
"Ayının 40 tane hikayesi var 40'ı da armut üzerine"
"Filmin çekimlerinin sağlık münasebetiyle ertelenmesi hayırlı oldu. Çokça okuma provaları yaptık. Sete geldiğimizde herkes hazırdı" diyen Demirer, çekimlerin Çanakkale dışında bir mekanda çekilmesiyle ilgili de konuştu. Demirer, bu konuyu esprili bir dille şöyle anlattı:
"Aslında ben Çanakkale'de bir tane Eyvah Eyvah yazdım. Film çok tutulunca, karakterler de çok sevilince iki tane daha yazdım. Bu sefer bütün filmleri Çanakkale'de yapıyormuşum gibi tuhaf bir şey çıktı ortaya. Oysa ki Olanlar Oldu Sığacık'ta. Ayının 40 tane hikayesi var 40'ı da armut üzerine. Bu sefer ama elmaya gittik. Bu sefer Bursa'ya gittik."
"Bu filmin dozu daha da gerçekçi"
Demirer, "Gerçeklik olgusu sinema anlayışımın temelini oluşturuyor. O yüzden ben absürd yazamıyorum. Bu filmin dozu daha da gerçekçi. Ben benzetsem hayata benzetirdim. Bu benim en gerçekçi filmim. Karakterlerimin gideceği dünya yalan bir dünya olmamalıydı, hayatta olduğu gibi olmalıydı diye düşündüm. Benim finalim bu. Filmdeki karakterler benim çocukken gördüğüm insanlardı, onların finali neyse filmin finali de onlarınki oluyor" dedi.
"Sinemayı Koruma Kanunu bir daha gözden geçirilmeli"
Dijital platformların sinema sanatını ve sinemaları yok etmeyeceğini düşünen Demirer şöyle konuştu:
"Müzikler hikayeyi anlatmak için var, boşa yok. İyilerini tenzih ediyorum, bazı kötü diziler izliyoruz , tutamayacağı da belli ama tutturmak için kadının telefon konuşmasını altına bir Ahmet Kaya şarkısı koyuyor. Bir bakışa Sezen Aksu koyuyorlar falan. Biz hiçbir şekilde öyle kullanmadık müziği. Bizim hikayelerimizin getirdiği müzikler var. Hatta bir kısmını kendimiz yaptık."
"Sinema sanatı kolay kolay yok olacak bir sanat değil. Dijital platformlara sinema için bir kaynak, ekstra güvenlik, ekstra bir lüks olarak görüyorum. Bu pandemide sinema yüzde 60'a yakın seyirci kaybetti. İki üç hafta da 3 milyonlara gelen Avatar gibi filmler hâlâ 1 milyonlarda falan. Bu platformlar bir fırsat. Öyle düşünmek istiyorum açıkçası. Televizyonun icadı bile sinemayı bitirememiş... Sinemayı Koruma Kanunu'nun bir daha gözden geçirilmesi iyi olur. Bunu bu film münasebetiyle çıktığım her yerde dillendireceğim."