İYİ Parti lideri Akşener: "Bu iki arkadaşımızdan biri gösterilirse ‘evet’ diyeceğiz..!"

İYİ Parti lideri Akşener:
A- A+

İYİ Parti lideri Akşener, katıldığı canlı yayında yaptığı dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmasıyla ilgili konuşan Akşener, "Mansur Bey’e de Ekrem Bey’e de tüm seçmenlerin sevgisi, saygısı var. Masadaki arkadaşlara da söyledim. Eğer bu iki arkadaşımızdan biri gösterilirse ‘evet’ diyeceğiz" dedi.

İYİ Parti lideri Meral Akşener, Habertürk TV'de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un sorularını yanıtlayan Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"CHP SEÇMENİ KENDİ PARTİSİNİ AŞIRI ELEŞTİREN SADIK BİR SEÇMEN"

CHP seçmeni şehirli, sorgulayıcı, seküler, orta sınıf seçmen. Çok sorgulayıp, takip eden seçmen. Kendi partisini aşırı eleştiren seçmen. Sabit ve sadık bir seçmen. Bu iktidarın mutlaka gitmesini isteyen bir seçmen. Her yeni kurulan partiyi çok alkışlayan bir seçmen. Çok iddialı bir şey söyleyeyim size; bir akademisyen, bilim insanı olarak konuşuyorum, siyasetçi olarak söylüyorum. Hep denir ki, 'CHP seçmeni HDP baraj altı kalmasın diye HDP'ye oy veriyor'. 'Yeni kurulan partiye verebilirim' diyor. Ama iş sandığa gidildiği zaman kendi partisine oy veriyor. İddia ediyorum; HDP'den CHP'ye oy geçer. Çünkü HDP'nin seçmeni SHP'nin seküler seçmeni. HDP'de geçmişte SHP'nin seçmeni olanlar var. CHP'den batı illerinde, Akdeniz'de, Trakya'da ise ANAP ve DYP'nin seküler seçmeni CHP'ye gitti. Bu anlattıklarım tamamen bilimsel.

"BİZ BİRBİRİMİZE DÜŞERSEK SEÇMEN SAÇIMIZI BAŞIMIZI YOLAR"

Birisi bir söz söylüyor, bir bakıyorum genelleme haline gelmiş. Hikmet Sami Türk beyefendinin zamanında üst düzey Adalet Bakanlığı görevlisinden dinledim. Sayın bakana 17 bin kadar faili meçhul dosya var. İçinde bunların ekonomiye dair dosyalar var. 1 sene sonra herkes 17 bin 500 faili meçhul var diye konuşmaya başladı. Bir Allah'ın kulu bunu düzeltmedi. Ben İçişleri Bakanı olduğum zaman, terörle mücadelede harcanan bir miktar vardı. İktidar değişti, bir iktidar daha değişti, o dönemin Adalet Bakanı birden bilmem kaç milyar dolara gidene bir rakam ortaya çıktı. O da yanlış. Şimdi dönersek o masanın karar vereceği kişi herhangi bir siyasi partinin genel başkanı olursa o partinin oylarının uçacağına dair kanaat oluştu. Bu durup dururken. Buna dair bir araştırma görmedim. Benim işim gücüm çalışmak. 2,5 yıl esnaf gezdim. Hangi insan bu kadar sürekli yapabilir. Bütün projelerin tamamı oralardan alınan verilerin ışığında hazırlanmış projeler. O masanın seçmeni, eğer biz birbirimize düşersek, inatlar uğruna yanlış olursa, o zaman hepimizin saçını başını seçmen yolar!

Akşener:

"Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi"

“Bizim üzerimizde şöyle bir şey var. Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi. Muhalefetin insanı olduğunu iddia eden kanaat önderleri diyelim adına. Bize akıl fikir verenler, Allah razı olsun her birinden. Bu arkadaşlarımız her dakika benim hemen kalkıp, gideceğimizi düşünüyor. Seçmeni en sadık parti biziz. Çok sorgulayıcı şehirli, milliyetçiliği olan seçmen. Hem muhafazakar hem sekülerlerin birarada bulunduğu bir seçmen kitlesi. Biz de muhafazakar değerler üzerinde hayat kurmuş seçmenler de var. İki tarafın da istediği bir şey var; makul. Makul bir dil, makul çözümler, makul duruş. Muhtemel olarak gidermişiz gibi hava estiriliyor. O seçmeni de hiç çalışmadıkları için sıfır bilgi olduğu için seçmene hakaret diyorum. Diyelim ki, Akşener gider, seçmen kalır, böyle bir durum yok. Kimine göre 16,5, kimine göre 18,5 isek, batı illerinde çok yüksek isek. Biz niçin davet ediliyoruz? Bu seçmen için davet ediliyoruz. O seçmenin yerinde kalacağını söylemek ahmaklık. İster yüzde 16 diyelim, ister 18.7'yi baz kabul edelim. Yüzde 9 puanlık oyun hakkında konuşmak yanlış. Bu seçmene saygısızlık.”

"Biz o masadan kalkmayacağız"

"Biz o masadan kalkmayacağız. Sayın Erdoğan'ın davetine 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017'den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan'ın nice icabet etmiyorum? Bir sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum, sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor ben halkın kamil olmasını istiyor. Sayın Erdoğan istibdattan yana ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ben demokrasinin varolduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Enes, Ecrin, Furkan'ların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından başkasının olmadığı evlerin olmadığı, tuhaf arabalı, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15 .1 milyon öğrencinin yemeklerinin devlet tarafından ücretsiz verilmesini istiyorum.

Belediyenin tablet dağıttığını ama yandaşların çocuklarına verildiğini söyleyen Oktay'lar gördüm. Ağrı'dan, Aydın'dan, Van'dan bahsediyorum. Bütün evlere internetin bedavadan verilmesi gerektiğine inananlardanım. Birilerinin uçtuğu, semirdiği birilerinin açlıktan nefesinin koktuğuna inanıyorum. Benim tabirimle kumar masası gibi düşünürsek, sayın Erdoğan şuraya sürüyor. Sayın Erdoğan beni kumar masasına davet ediyor demiyor. Ben Cumhur İttifakı'nın oluşturduğu birlikteliği bir anlayış olarak kumar masası diyorum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

Sayın Erdoğan'ın bana özel birini gönderdiğini söylemiyorum. Olsa söylerim. Böyle bir durum yok. Ama diyelim ki x kişi 'arkadaş bunların ikisi yanyana gelsin Türkiye'ye ferahlık gelecek' diye vazife edinen insanlar var. Bir Cumhurbaşkanının bir siyasi parti genel başkanıyla kamuoyuna açık, şeffaf biçimde görüşmeyi talep etmesinin sakıncası yok. Sadeci bizim değil bütün partiler liderleri açısından. Sayın Erdoğan'ı çok eleştiriyorum ama netice itibariyle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Keşke bizlerin de Cumhurbaşkanı olabilse. Ama Cumhurbaşkanı makamının saygı değer olduğunu düşünenlerdenim. O gün Başkanlık Divanı yapmıştık. İki binamız vardı. O binada odası olan arkadaşlarla yaptık. Yoksa Başkanlık Divanı ile çektirirdik.

Bizim partimizin hiçbir üyesi bir televizyona çıkarken beni arayıp, bırakın izin almayı, söyleyeceğiniz bir şey var mı sormaz. Her birimiz başka alanlardan geldik. Bulunduğumuz siyasi partilerde nereye kafana göre çıkacaksın, sizin yaptığınız televizyona çıkma teklifini dahi sormak mecburiyetindeydik. Bu travmatik nedenlerden dolayı bizim partimizin özelliği, insanların partinin genel çerçevesinin dışına çıkmadan kendi fikirlerini söyleyebilme özgürlüğü. Yavuz Bey kendi fikrini söylemekte özgürdür. Bugüne kadar onu hep yaptı. Sadece Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili değil. Her konuda, beni de eleştirir televizyonda sayın Ağırailoğlu. Kendi fikridir, bu fikirler İYİ Parti'nin görüşleri olarak serdedilemez.

Engin Altay'ın da konuşmasını yanlış buldum. Yavuz Bey'i tanıyorum. Keşke yapmasaydı diyorum. Paylaşmıyorum. Bu kadar önceden bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum. O fikirlerini ben söyletmedim, o fikirlerini söylemiş olmasının benim açımdan kendi fikri olmasında bir sakıncası yok. CHP'de de fikir serdeden çok kişi var. Bizde de konuşulur. Ama sayın Kılıçdaroğlu'nun kulağını çekmesi istenmez. O yüzden Engin Bey'in yaptığı yanlış. Biz bir siyasi partiyiz, geçmişteki uygulamaları beğenmediğimiz için siyasi parti kurduk.

"SAYIN ERDOĞAN HABİRE DAVET EDİYOR BİZİ"

Bizim üzerimizde şöyle bir şey var. Sayın Erdoğan habire davet ediyor bizi. Muhalefetin insanı olduğunu iddia eden kanaat önderleri diyelim adına. Bize akıl fikir verenler, Allah razı olsun her birinden. Bu arkadaşlarımız her dakika benim hemen kalkıp, gideceğimizi düşünüyor. Seçmeni en sadık parti biziz. Çok sorgulayıcı şehirli, milliyetçiliği olan seçmen. Hem muhafazakar hem sekülerlerin birarada bulunduğu bir seçmen kitlesi. Biz de muhafazakar değerler üzerinde hayat kurmuş seçmenler de var. İki tarafın da istediği bir şey var; makul. Makul bir dil, makul çözümler, makul duruş. Muhtemel olarak gidermişiz gibi hava estiriliyor. O seçmeni de hiç çalışmadıkları için sıfır bilgi olduğu için seçmene hakaret diyorum. Diyelim ki, Akşener gider, seçmen kalır, böyle bir durum yok. Kimine göre 16,5, kimine göre 18,5 isek, batı illerinde çok yüksek isek. Biz niçin davet ediliyoruz? Bu seçmen için davet ediliyoruz. O seçmenin yerinde kalacağını söylemek ahmaklık. İster yüzde 16 diyelim, ister 18.7'yi baz kabul edelim. Yüzde 9 puanlık oyun hakkında konuşmak yanlış. Bu seçmene saygısızlık.

"BİZ O MASADAN KALKMAYACAĞIZ"

Biz o masadan kalkmayacağız. Sayın Erdoğan'ın davetine 20 yıldır davet ediliyorum. 2001 yılında sayın Erdoğan beni davet etti. Bir yol gitmeye kalkıştık, baktım ki benim prensiplerimle uyuşmuyor, ayrıldık. Sonra yine davet edildik, hayır dedim. Partimizi kurduk, 2017'den beri zaman zaman davet ediliyoruz. Sayın Erdoğan'ın nice icabet etmiyorum? Bir sayın Erdoğan yandaş zengin ediyor, ben milletin zengin olmasını istiyorum, sayın Erdoğan tek adam sistemini istiyor ben halkın kamil olmasını istiyor. Sayın Erdoğan istibdattan yana ben hürriyetten yanayım. Ben sizlerin her kelimeyi düşünerek konuşmanızı istemiyorum. Ben demokrasinin varolduğunu, bizim gibilerin eleştirilebildiği, oradan kendini düzelttiği bir Türkiye istiyorum. Enes, Ecrin, Furkan'ların 3 yaşında, 4 yaşında kemiklerinin sayıldığı, kapağı kırık buzdolaplarının içinde hoşaf ya da mercimek çorbasından başkasının olmadığı evlerin olmadığı, tuhaf arabalı, tuhaf ayakkabılı o gençlerin olmasını istemiyorum. Ben devlette okuyan öğrencilerin, 15 .1 milyon öğrencinin yemeklerinin devlet tarafından ücretsiz verilmesini istiyorum.

Belediyenin tablet dağıttığını ama yandaşların çocuklarına verildiğini söyleyen Oktay'lar gördüm. Ağrı'dan, Aydın'dan, Van'dan bahsediyorum. Bütün evlere internetin bedavadan verilmesi gerektiğine inananlardanım. Birilerinin uçtuğu, semirdiği birilerinin açlıktan nefesinin koktuğuna inanıyorum. Benim tabirimle kumar masası gibi düşünürsek, sayın Erdoğan şuraya sürüyor. Sayın Erdoğan beni kumar masasına davet ediyor demiyor. Ben Cumhur İttifakı'nın oluşturduğu birlikteliği bir anlayış olarak kumar masası diyorum. Bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

Sayın Erdoğan'ın bana özel birini gönderdiğini söylemiyorum. Olsa söylerim. Böyle bir durum yok. Ama diyelim ki x kişi 'arkadaş bunların ikisi yanyana gelsin Türkiye'ye ferahlık gelecek' diye vazife edinen insanlar var. Bir Cumhurbaşkanının bir siyasi parti genel başkanıyla kamuoyuna açık, şeffaf biçimde görüşmeyi talep etmesinin sakıncası yok. Sadeci bizim değil bütün partiler liderleri açısından. Sayın Erdoğan'ı çok eleştiriyorum ama netice itibariyle bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Keşke bizlerin de Cumhurbaşkanı olabilse. Ama Cumhurbaşkanı makamının saygı değer olduğunu düşünenlerdenim. O gün Başkanlık Divanı yapmıştık. İki binamız vardı. O binada odası olan arkadaşlarla yaptık. Yoksa Başkanlık Divanı ile çektirirdik.

"PARTİMİZİN HİÇBİR ÜYESİ TELEVİZYONA ÇIKARKEN BENİ ARAMAZ"

Bizim partimizin hiçbir üyesi bir televizyona çıkarken beni arayıp, bırakın izin almayı, söyleyeceğiniz bir şey var mı sormaz. Her birimiz başka alanlardan geldik. Bulunduğumuz siyasi partilerde nereye kafana göre çıkacaksın, sizin yaptığınız televizyona çıkma teklifini dahi sormak mecburiyetindeydik. Bu travmatik nedenlerden dolayı bizim partimizin özelliği, insanların partinin genel çerçevesinin dışına çıkmadan kendi fikirlerini söyleyebilme özgürlüğü. Yavuz Bey kendi fikrini söylemekte özgürdür. Bugüne kadar onu hep yaptı. Sadece Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili değil. Her konuda, beni de eleştirir televizyonda sayın Ağırailoğlu. Kendi fikridir, bu fikirler İYİ Parti'nin görüşleri olarak serdedilemez.

Engin Altay'ın da konuşmasını yanlış buldum. Yavuz Bey'i tanıyorum. Keşke yapmasaydı diyorum. Paylaşmıyorum. Bu kadar önceden bunların konuşulmasını doğru bulmuyorum. O fikirlerini ben söyletmedim, o fikirlerini söylemiş olmasının benim açımdan kendi fikri olmasında bir sakıncası yok. CHP'de de fikir serdeden çok kişi var. Bizde de konuşulur. Ama sayın Kılıçdaroğlu'nun kulağını çekmesi istenmez. O yüzden Engin Bey'in yaptığı yanlış. Biz bir siyasi partiyiz, geçmişteki uygulamaları beğenmediğimiz için siyasi parti kurduk.

Adayların bu kadar konuşulmasını doğru bulmuyorum. Çünkü o masada adaylarla dair tek kelime yok. 6 siyasi partinin genel başkanlarının, yöneticileri, o partinin mensuplarını hepimizin Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bu normal. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, sayın Babacan'ın, sayın Davutoğlu'nun, sayın Uysal'ın, sayın Karamollaoğlu ve benim aday olmamı isterler. Bu normal. Cumhur İttifakı sürekli olarak masayı adaylık için dürtüp duruyor. Önce güçlendirilmiş parlamenter sistemini çalıştık. Bunu kamuoyuyla paylaştık. Geri bildirimlerle yeniden düzenliyoruz. Sonra dönüldü, bunun anayasaya uygulanmış haline çalışıldı. Bir şey daha çalışılıyor. Biz adayı gösterdiğimiz gün.

"PAZARTESİ SEÇİM KARARI ALSINLAR, SALI GÜNÜ ADAYIMIZI AÇIKLAYALIM"

Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; pazartesi seçim kararını alsınlar salı günü adayımızı açıklayalım. Biz İYİ Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Bizim çalışmalarımız aday göstereceğimiz arkadaşımızın da elinde. O da imzasını atacak. Diyelim sizi aday gösterdik. Siz bizim sizden ne istediğimizi bilerek geleceksiniz. Bir sistem bozukluğu üzerinden biraraya geldik. Ortak olduğumuz noktalarda birleşebiliyoruz, farklılıklarımıza saygı duyuyoruz. Ekonomist arkadaşlarımız 9 madde ile başladı 72 konu başlığına dönüldü. Aday olacak arkadaşımızın seçim bildirisini, vaatlerini, programını, projelerini hazırlıyor. Aralık ayın sonunu bulur herhalde. Dediğim çalışmada, bizim de ve diğer partilerin ekonomi, eğitim, hukuka dair ortak görüşleri var. Herhangi partinin değil hepimizin.

"DEVA PARTİSİ'NDEN ÇOK SAYGI DUYDUĞUM ARKADAŞIMIZ 'EĞER HÜSEYİN BAŞ GELİRSE PARTİDEN İSTİFA EDERİM' DEDİ"

İYİ Parti başta olmak üzere ekonomi, istihdam, tarım, eğitim ve hatta göç meselesine dair yaptığı çalışmalar var. Yarın sayın Kılıçdaroğlu bir vizyon belgesi açıklayacak. O da CHP'ninkisini açıklayacak. O da CHP'nin olacak. Onun içinde de muhtemelen çalışmanın içerisine girecek ortak noktalar vardır.

Macaristan seçimlerinde partiler ayrı bir yol tuttular. Seçilen arkadaş partilerle başka yerlere serpildi. O ayrı bir şey anlattı, partiler ayrı bir şey anlattı velhasıl kelam iş çorba oldu ve kaybettiler. Biz buradan ders çıkardık.

DEVA Partisi'nden çok saygı duyduğum arkadaşımız 'Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim' dedi. Saygı duydum, ağzımı açmadım. O masaya ben Hüseyin Baş beyefendinin teklifin ilettim. Çok hoş bir şey çıktı. 'Biz çalışıyoruz, sıfırdan bir arkadaşımızın olması problem yaratabilir, ama arkadaşlarımızın başka partilerle işbirliği yapabilir' dendi.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde ilk bizlerle ilgili irtibata geçen sayın Davutoğlu'ydu. Gelip bizlerle konuştu. Benimle, sayın Kılıçdaroğlu ile ayrı ayrı, sonra üçümüz birlikte yemek yedik, kamuoyuna açık şekilde. Sayın Kılıçdaroğlu bu sefer 6 siyasi partiyi davet etti.

İstanbul'un alınması benim için özel hedefti. Bursa'nın alınması da öyle. Ekrem Bey'in adaylığından hiç haberim yoktu. Kendisini tanımıyordum. Sonuç itibarıyla kesinlikle alacağımızı, kendisine de söyledim. Bu arada gazetecilerle, CHP'lilerle de iddiaya girdim. Ben kazanılacağına inandım. 13. Cumhurbaşkanı 6'lı Masa'nın aday gösterdiği kişi olacak. Bunu bir kenara koyduk. Kemal Bey bizi davet etti, oturduk, bakıldı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çıktı. Kemal Bey bana dedi ki, 'Meral Hanım siz yapın' dedi. Ben de 'Bu bir hiyerarşi doğurur. Harf sırasına göre yapalım' dedim. CHP teklifin sahibi. Sonra DEVA, Demokrat Parti, İYİ Parti ve Saadet Partisi.

"İKİSİNDEN BİRİSİ GELİRSE EVET DİYECEĞİZ"

6'lı Masa'nın Cumhurbaşkanı'nı seçme eylemini Kemal Bey koydu. 6'lı Masa'dan bu adayın çıkacağı tutumunu veya sözünü veya duruşunu Kemal Bey koydu. Eylül 2021'de Halk TV'de 'Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim' dedim. 6'lı Masa'da her bir şahsın aday olma hakkı, heyecanı var. Bunun adı feragattır. Ama 31 Mart'ta o masaya oturup bu büyükşehirlerin alınması için 'Burası sizin olsun' diyebilmek bir fedakârlıktır. Ama benim 'Cumhurbaşkanı adayı değilim' demem feragattır. Mansur Bey’e de Ekrem Bey’e de tüm seçmenlerin sevgisi, saygısı var. Masadaki arkadaşlara da söyledim. Eğer bu iki arkadaşımızdan biri gösterilirse ‘evet’ diyeceğiz.

Partimiz beni Cumhurbaşkanı adayı etmek için kurulmadı. Türkiye'de en büyük zorluklarla, demokrasi için engelleri yıka yıka, canımız yana yana, elimiz ağzımız burnumuz kanaya kanaya parti kurduk. 2017'deki referandumda birey olarak nasıl çalıştık biliyor musunuz? Herkes kendi cebinden harcayarak. O referandumda ne söylediysek keşke yanlış çıksaydı. Her şey gerçekleşti. Bu parti Meral Akşener'i Cumhurbaşkanı seçme partisi değil. Bu ülkeyi 'Biz daha iyi yönetiriz' diyerek kurulan bir siyasi partidir.

Adayların bu kadar konuşulmasını doğru bulmuyorum. Çünkü o masada adaylarla dair tek kelime yok. 6 siyasi partinin genel başkanlarının, yöneticileri, o partinin mensuplarını hepimizin Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterler, bu normal. Sayın Kılıçdaroğlu'nun, sayın Babacan'ın, sayın Davutoğlu'nun, sayın Uysal'ın, sayın Karamollaoğlu ve benim aday olmamı isterler. Bu normal. Cumhur İttifakı sürekli olarak masayı adaylık için dürtüp duruyor. Önce güçlendirilmiş parlamenter sistemini çalıştık. Bunu kamuoyuyla paylaştık. Geri bildirimlerle yeniden düzenliyoruz. Sonra dönüldü, bunun anayasaya uygulanmış haline çalışıldı. Bir şey daha çalışılıyor. Biz adayı gösterdiğimiz gün.

Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sesleniyorum; Pazartesi seçim kararını alsınlar Salı günü adayımızı açıklayalım. Biz İYİ Parti olarak Macaristan seçimlerini de çalıştık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Bizim çalışmalarımız aday göstereceğimiz arkadaşımızın da elinde. O da imzasını atacak. Diyelim sizi aday gösterdik. Siz bizim sizden ne istediğimizi bilerek geleceksiniz. Bir sistem bozukluğu üzerinden bir araya geldik. Ortak olduğumuz noktalarda birleşebiliyoruz, farklılıklarımıza saygı duyuyoruz. Ekonomist arkadaşlarımız 9 madde ile başladı 72 konu başlığına dönüldü. Aday olacak arkadaşımızın seçim bildirisini, vaatlerini, programını, projelerini hazırlıyor. Aralık ayın sonunu bulur herhalde. Dediğim çalışmada, bizim de ve diğer partilerin ekonomi, eğitim, hukuka dair ortak görüşleri var. Herhangi partinin değil hepimizin.

"DEVA Partisinden çok saygı duyduğum arkadaşımız 'Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim' dedi"

"İyi Parti başta olmak üzere ekonomi, istihdam, tarım, eğitim ve hatta göç meselesine dair yaptığı çalışmalar var. Yarın sayın Kılıçdaroğlu bir vizyon belgesi açıklayacak. O da CHP'ninkisini açıklayacak. O da CHP'nin olacak. Onun içinde de muhtemelen çalışmanın içerisine girecek ortak noktalar vardır.

Macaristan seçimlerinde partiler ayrı bir yol tuttular. Seçilen arkadaş partilerle başka yerlere serpildi. O ayrı bir şey anlattı, partiler ayrı bir şey anlattı velhasıl kelam iş çorba oldu ve kaybettiler. Biz buradan ders çıkardık.

DEVA Partisi'nden çok saygı duyduğum arkadaşımız 'Eğer Hüseyin Baş gelirse partiden istifa ederim' dedi. Saygı duydum, ağzımı açmadım. O masaya ben Hüseyin Baş beyefendinin teklifin ilettim. Çok hoş bir şey çıktı. 'Biz çalışıyoruz, sıfırdan bir arkadaşımızın olması problem yaratabilir, ama arkadaşlarımızın başka partilerle işbirliği yapabilir' dendi. 

Sayın Kılıçdaroğlu'nun ev sahipliğinde ilk bizlerle ilgili irtibata geçen sayın Davutoğlu'ydu. Gelip bizlerle konuştu. Benimle, sayın Kılıçdaroğlu ile ayrı ayrı, sonra üçümüz birlikte yemek yedik, kamuoyuna açık şekilde. Sayın Kılıçdaroğlu bu sefer 6 siyasi partiyi davet etti.

İstanbul'un alınması benim için özel hedefti. Bursa'nın alınması da öyle. Ekrem Bey'in adaylığından hiç haberim yoktu. Kendisini tanımıyordum. Sonuç itibarıyla kesinlikle alacağımızı, kendisine de söyledim. Bu arada gazetecilerle, CHP'lilerle de iddiaya girdim. Ben kazanılacağına inandım. 13. Cumhurbaşkanı 6'lı Masa'nın aday gösterdiği kişi olacak. Bunu bir kenara koyduk. Kemal Bey bizi davet etti, oturduk, bakıldı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çıktı. Kemal Bey bana dedi ki, 'Meral Hanım siz yapın' dedi. Ben de 'Bu bir hiyerarşi doğurur. Harf sırasına göre yapalım' dedim. CHP teklifin sahibi. Sonra DEVA, Demokrat Parti, İyi Parti ve Saadet Partisi.

6'lı Masa'nın Cumhurbaşkanı'nı seçme eylemini Kemal Bey koydu. 6'lı Masa'dan bu adayın çıkacağı tutumunu veya sözünü veya duruşunu Kemal Bey koydu. Eylül 2021'de Halk TV'de 'Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim' dedi. 6'lı Masa'da her bir şahsın aday olma hakkı, heyecanı var. Bunun adı feragattır. Ama 31 Mart'ta o masaya oturup bu büyükşehirlerin alınması için 'Burası sizin olsun' diyebilmek bir fedakârlıktır. Ama benim 'Cumhurbaşkanı adayı değilim' demem feragattır.

Partimiz beni Cumhurbaşkanı adayı etmek için kurulmadı. Türkiye'de en büyük zorluklarla, demokrasi için engelleri yıka yıka, canımız yana yana, elimiz ağzımız burnumuz kanaya kanaya parti kurduk. 2017'deki referandumda birey olarak nasıl çalıştık biliyor musunuz? Herkes kendi cebinden harcayarak. O referandumda ne söylediysek keşke yanlış çıksaydı. Her şey gerçekleşti. Bu parti Meral Akşener'i Cumhurbaşkanı seçme partisi değil. Bu ülkeyi 'Biz daha iyi yönetiriz' diyerek kurulan bir siyasi partidir."

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •