Meral Akşener :"İyi'ler ailesinin temel şiarına uymak istemeyenlerin kutlu yolculuğumuzda yeri yoktur"

Meral Akşener :
A- A+

Akşener'in açıklamasından satır başları şöyle:

"'İyi'ler ailesinin temel şiarına uymak istemeyenlerin kutlu yolculuğumuzda yeri yoktur"

Ama; üzerine basarak vurgulamak isterim ki; bu hassasiyete, 'İyi'ler ailesinin, bu temel şiarına, uymak istemeyenlerin, ve bu ağır yükü taşımaktan, imtina eden yufka yüreklilerin de, kutlu yolculuğumuzda yeri yoktur, asla da olmayacaktır. Çünkü; milletimizin geleceği bizlerin omuzlarındadır. Çünkü; Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi, '1-2-3 yetmez, 4-5-6 olsun' diyenlerin, koltuk sevdasına kurban edilen memleketimizin, 'İyi'lerin güneşi dışında, bir alternatifi yoktur. İşte o nedenle; bizim için de, milletimizi hak ettiği gibi bir Türkiye’ye kavuşturmak için, iktidar hedefinden başka bir alternatif yoktur!

Sezai Karakoç ne diyor? "Her çağda, şartlar ne kadar ağır ve umutsuz olursa olsun, inananlar için, muhakkak bir Nuh'un Gemisi vardır" İşte 'İyi' Parti; O, Nuh’un Gemisidir! 'İyi' Parti; Ülkemizi güzel yarınlara ulaştıracak olan inancın, ta kendisidir! 'İyi' Parti; Gönülleri huzura kavuşturacak olan umudun, yılmaz bekçisidir! Devam eden kongre sürecimizde, en üstten en alt kademeye kadar, göreve talip olan, her bir kardeşimi, sadece bu gerçeğe odaklanmaya, birliğe, beraberliğe ve hakça bir rekabete, davet ediyorum.

Altılı Masa'nın anayasa önerisi

"Biliyorsunuz Pazartesi günü, 6 siyasi parti olarak, geniş bir mutabakat zemininde hazırladığımız, Anayasa Değişikliği önerimizi, milletimizle paylaştık. Kurucu değerlerimize sadık kalarak, meclisi güçlü, yargıyı bağımsız, yürütmeyi de istikrarlı hale getirmek için, ortaya koyduğumuz bu önemli çalışma; ülkemizin kalkınması ve demokratikleşmesi yolunda, atacağımız adımları tariflerken; aynı zamanda, istibdata karşı, hürriyetin sesini savunuyor.

Tabii biz, bu önerimizle; kuvvetler ayrılığının tesisi, Partili Cumhurbaşkanı döneminin sonu, meclisin etkin denetimi deyince; iktidardakileri, hemen bir rahatsızlık alıverdi…

Akademik özerkliğin, hakimlere coğrafi güvencenin geldiğini görünce, rahatsız oldular.

Temel hak ve hürriyetlerin, tüm devlet organlarını, bağlayıcı hale getirildiğini, insan onurunun, anayasal düzenin temeli olarak düzenlendiğini, hürriyeti sınırlamanın, istisna olduğunu görünce, tedirgin oldular.

Sağlık hakkının, çevre hakkının ve elbette hayvan haklarının, ilk kez, anayasal güvence altına alınmasının önerildiğini görünce, mutsuz oldular.

Yurt dışında yaşayan Türklerin, hak ve menfaatlerini korumanın, devletin bir görevi olarak benimsendiğini, ve mecliste, yurt dışındaki vatandaşlarımızın da, temsil edilmesi için, 15 milletvekili ayrıldığını görünce, paniğe kapıldılar.

Elbette bu durumu yadırgamıyoruz. Sayın Erdoğan’ın dediği gibi: "Bunlar daha iyi günleri…" Çünkü, daha yeni başlıyoruz. Bu arkadaşlara daha çok panik atakları yaşatacağız. Durmadan, dinlenmeden, yorulmadan çalışmaya, ve saraydaki sefaya alışanların rahatını, her adımımızla bozmaya itinayla devam edeceğiz. Hiç kusura bakmasınlar.

"TÜİK, çareyi her şeyi gizlemekte buldu"

Ve en sonunda TÜİK de çareyi her şeyi gizlemekte buldu. Mayıs 2022’den beri ayrıntılı veri açıklamayı durdurdu. Şimdi de hummalı bir biçimde baz etkisiyle hesap oyunlarıyla milletimize enflasyon düştü masalları anlatmaya hazırlanıyorlar. Ama yemezler! Milletimiz artık son derece açık ve net bir şekilde görüyor ki; Bu iktidar artık ülkemizi yönetemiyor.

Memleketimizi içine sürükledikleri yangın artık kürsü nutuklarıyla gizlenemiyor. Makyajlı rakamlarla kapanamıyor. Süslü yalanlarla örtülemeyecek kadar açık bir şekilde sokaklarda marketlerde pazarlarda görülüyor.

Milletimiz artık markete gitmek bile istemiyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü parasının yetip yetmeyeceğini bilemiyor. Çünkü kasada mahcup olmaktan çekiniyor. Çünkü aldığı ürünleri iade etmek zorunda kalmaktan korkuyor.

Ama biz bu gerçekleri dile getirdikçe iktidar bize; “Abartıyorsunuz” diyor. “Yaygaracılık yapıyorsunuz” diyor. “Yalan söylüyorsunuz” diyor. O yüzden gelin şimdi hep beraber enflasyon sepetindeki gıda ürünlerinin son 1 yıldaki fiyat artışlarını inceleyelim. Üstelik öyle her marketin değil süper indirimli üç harfli marketlerin fiyatları üzerinden gidelim.

Bakalım yalan mı söylüyormuşuz? Bakalım abartıyor muymuşuz? Bakalım yaygara mı yapıyormuşuz?

Mesela; her evin vazgeçilmezi sütün 1 litresinin fiyatı; 2021 yılının Kasım ayında 713 lirayken 2022 yılının Kasım ayında 15 buçuk liraya çıkmış. Yani 1 yıllık artış oranı yüzde 1174.

Mesela; 1 kiloluk beyaz peynirin fiyatı; 2021 yılının Kasım ayında 3289 lirayken 2022 yılının Kasım ayında 8580 liraya çıkmış. Yani 1 yıllık artış oranı yüzde 1609.

Mesela; 1 kilo yoğurdun fiyatı; 874 lirayken 1798 liraya çıkmış. Yani 1 yıllık artış yüzde 1056.

"İktidarın mumu artık seçime kadar!" 

Yaa bakar mısınız şu işe?... Ne demişler? Yalancının mumu yatsıya kadar… Hal böyleyken iktidarın mumu da artık seçime kadar! Giderayak sönmekte olan iktidar mumunun cılız ışığında; Durmak yok yalana devam Sayın Erdoğan! Durmak yok masala devam Sayın Erdoğan! Durmak yok artık yolun sonu yakın Sayın Erdoğan!

"Bu bunalımın sebebi iktidarın ta kendisidir"

Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde, bu kadar beceriksiz, böylesine ciddiyetsiz bir iktidar daha, görülmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde, Milletimizin taleplerine, böylesine kulak tıkayan, yaşadığı acılara, bu denli göz yuman bir iktidar daha, görülmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinde, Vatandaşın cebine, böylesine göz diken bir iktidar daha, görülmemiştir. Ülkemiz bugün, tarihinde görülmemiş bir bunalımın içindedir. Ve bu bunalımın sebebi de, iktidarın ta kendisidir.

Nitekim; 2023 yılı bütçesi de, bu gerçeği yansıtıyor. Biliyorsunuz bütçe, geçtiğimiz 17 Ekim’de, meclise sunulmuştu. Ben de, 19 Ekim’deki grup konuşmamda, kapsamlı bir bütçe değerlendirmesi yapmıştım.  Konuşmamda, Bay Kriz ve arkadaşlarının, ne kadar öngörüsüz olduğunu, tahminlerinde, tarihi sapmalar yaşandığını, rakamlarla ifade etmiştim.

"Bay Kriz; ülkemize, 2’nci dünya savaşı şartlarını yaşatmayı, başarmış bulunuyor"

Biliyorsunuz; 2022 bütçe harcama büyüklüğünün, 1 trilyon 751 milyar lira olması planlanmıştı. Şimdi ise, iktidar, bunun, 3 trilyon 134 milyar lira olacağını söylüyor. Yani, yıl sonu itibariyle, bütçe; başlangıç miktarının, neredeyse iki katına çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı koşulları altındaki, 1943 yılından beri, böyle bir şey, hiç yaşanmamış. Evet yanlış duymadınız. 79 yıl aradan sonra, Bay Kriz; ülkemize, 2’inci dünya savaşı şartlarını yaşatmayı, başarmış bulunuyor. Bu olağanüstü başarısızlıktan ötürü, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, liyakat abidesi, Ak Parti ekonomi kadrosunu kutluyorum.

2023 yılı bütçesinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeleri, 25 Kasım itibariyle, sona erdi. İYİ Parti grubu olarak, milletimizin farklı ihtiyaçlarının, karşılanması amacıyla, tam 26 önerge verdik. Mesela; EYT sorununun, tüm hak sahiplerini kapsayacak şekilde, çözülmesi amacıyla, 100 milyar liralık, bütçe önergesi verdik. Mesela; İnternet alt yapımızın güçlendirilmesi, ve internet erişimi olmayan, hiç bir hane kalmaması için, 3 milyar lira istedik. Mesela; KOBİ'lere destek ödemesi yapılması için, 10 milyar lira talep ettik. Mesela; Esnaf ve sanatkârlarımıza, aylık 2000 lira destek verilmesi için, 48 milyar lira bütçe ayırın dedik. Mesela; Kaçak göçmen ve sığınmacıların, sınır dışı edilmesi için, geri gönderme merkezleri inşa edilip, gerekli planlama yapılsın diye, 10 milyar liralık bütçe önerdik. Mesela; Köprü ve otoyollardan, garanti geçişler için, yandaş şirketlere ödenmek üzere ayrılan, 53 milyar liranın da, bütçeden düşürülmesini talep ettik. Ez cümle; Sağlık çalışanlarımızdan, öğretmenlerimize kadar, Çiftçilerimizden, şehitlerimize ve ailelerine kadar, milletimizin yaşadığı, birçok sorunun çözümü için, bütçe önergeleri verdik. Tahmin edeceğiniz gibi, istişareden, demokrasiden, nasibini almamış, Cumhur İttifakı milletvekilleri, bu önergelerin tamamını, reddetti.

"Bay Kriz’in tek amacının, ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek"

Tabii, bizim milletimiz için verdiğimiz önergelerimizin, tamamı reddedilirken, KÖİ projeleri için, yandaş müteahhitlere 102 milyar lira, faiz giderleri için de, 566 milyar lira ödenek koyuldu. Miktarını kimsenin bilmediği, kur korumalı mevduat ödemeleri de, aynen devam edecek. İşte size Ak Parti’nin, “millet odaklı” bütçe anlayışı… Gerçekten ibretlik.

Öyle anlaşılıyor ki; Cumhuriyetimizin, 100’üncü bütçesi, Ak Partinin de, “veda bütçesi” olacak. Çünkü bu bütçede, ekonominin sorunlarını, yapısal olarak çözecek hiçbir tedbir yok. Kamu yatırımları için ayrılan kaynak, çok yetersiz. Bay Kriz’in tek amacının, ekonomiyi seçime kadar yüzdürmek olduğu, çok net bir şeklide anlaşılıyor. Israrla ve inatla sürdürülen yanlış politikaların bedeli, vatandaşımıza, yoklukla, yoksullukla, fakirleşmeyle ödetiliyor.

"Bu bütçede, millet yok, millet!"

Bu bütçede, çiftçi yok, emekli yok, memur yok, asgari ücretli yok, öğrenci yok, EYT’li yok… Bu bütçede, millet yok, millet! Mesela; Tarım destekleme bütçesi, enflasyona karşı korunmuyor, çiftçilerimiz mağdur ediliyor. TÜİK’in açıkladığı, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksine göre, tarımsal girdilerde enflasyon, yüzde 138,2’e ulaştı. Ama buna rağmen, 2022 yılında, tarım destekleme bütçesi, sadece yüzde 62,7 artırılıyor. Oysa tarımsal destekleme bütçesi, en azından, tarımdaki girdi maliyetleri kadar artırılmalıydı.

Saçma sapan politikalar nedeniyle, üst gelir grubuna, Kur Korumalı Mevduat kapsamında, bir çırpıda, 300 milyar lira ödemekten kaçınmayan iktidar, milyonlarca çiftçimize, “2023 yılında, sadece 54 milyar lira ödeyeceğim.” diyor. Kamu Özel İş Birliği Projeleri çerçevesinde, “Beşli çeteye, 102 milyar lira ödeyeceğim.” diyen iktidar, çiftçilerimize, sadece 54 milyar lirayı, layık görüyor.

Mesela; Ak Parti’nin veda bütçesinden, öğrencilerimiz de nasibini alıyor. KYK burs ve kredi ödemeleri, düşük artırılarak, ihtiyaç sahibi öğrencilerimiz de, mağdur ediliyor. 2022 yılında, yüzde 85 buçukluk enflasyona karşı, öğrenci burs ve kredileri, sadece yüzde 30 oranında artırılıyor.

"3-4 yaşındaki kadınların kemikleri sayılıyor"

Biz, uzunca bir zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. O evlere giriyorum arkadaşlarımla birlikte. Birçok arkadaşımın kendi imkanları çerçevesinde bir fon oluşturduk, derin yoksulluk fonu. Kitap, kırtasiye eksiği gideriyoruz. Burs vermeye gayret ediyoruz ve o kadar acı ki okul forması alamıyor aileler. Çocuğuna ayakkabı alamıyor aileler. Kırık buzdolaplarının içinde sadece hoşaf buluyorum. Bu ailelerin anneleri, çocukların sabah kahvaltısını, 'uydur kaydır' gıda maddeleriyle yapıyor. Öğle yemeğine bir poğaça, elma koyamıyor. Buradan çok şikâyet aldık. Uzun zamandır derin yoksulluk çalışıyoruz. Bizzat kendim gidiyorum. Bu bilginin bir çıktısı olarak, adına Rüzgar Gülü dediğimiz, öğrencilere ücretsiz sabah kahvaltısı ve öğle yemeği önerisinde bulunduk, 'biz yapacağız ama siz de yapın' dedik. Sayın Erdoğan'a 'siz bunun hayır duasını alın' dedik. Nesli kaybediyoruz. 3-4 yaşındaki kadınların kemikleri sayılıyor. 15 yaşındakilerin çoğu obez protein almadıkları için! Buna kulak tıkadılar! Demre Belediyesi, pilot olarak başladı bu uygulamaya. Kaymakamlık, Demre Belediyesi'nin bu yemek yardımını ortadan kaldırdı, yasaklandı bu! Kimsesizlerin kimiydiniz öyle mi, hadi be!

Yoksullukla mücadele için gelmiştiniz değil mi! Ayrımcılık yapmayacaktınız, yasaklarla mücadele edecektiniz! Siz bugün ayrıcalıklı bir sınıf yarattınız! Enesler, Furkanlar, Haticeler ağlarken, siz 'pudra şekerleri' çeken, acayip arabalara binen, tuhaf pantolonlar giyen, tuhaf ceketler giyen, kocaman zevksiz kolyeler takan, tuhaf tıraşlı gençler yarattınız! Yazıklar olsun size, haram olsun, zıkkım olsun, zehir olsun! 

Adı Enes, Furkan, Ecrin... Bu dönemde doğmuş ama kemikleri sayılan çocuklar... Beslenme çantası olmayan ama iyi kötü bir şey çıkaran diğer arkadaşlarına imrenerek bakan, çeşmeden su içip açlığını gideren çocuklar! Sayın Erdoğan ne yapıyorsun! Sen aç yatmanın ne olduğunu bilirdin, unuttun! Sen gece sofraya tek çeşit yemek koyup kendi çatal-kaşık uzatamamış bir annenin hassasiyetini bilirdin Sayın Erdoğan! Sana ne oldu, sen ne oldun! Saray seni ne hale getirdi! Çocukların yemeğini nasıl iptal ettirirsin! Biz kaç tane ilde söyledik bunu! Oyları sen al, artısını sen al, o çocuklar açlıktan kurtulsun. Bodurluk başladı çocuklarda. Boyları uzamıyor. Anlatamam o girdiğim o evlerdeki durumları. Günahtır ya. Bir tarafta zenginliklen, şımarıklıktan gözümüzün içine sokar gibi davrananlar, diğer tarafta açlık çeken çocuklar... 

"2023 yılı, milletimiz için, daha zor bir yıl olacak"

Mesela; Bu kadar yüksek enflasyon ortamında, maaş ve ücretlerin, altı ayda bir, enflasyon kadar artırılması, çalışanlar ve emeklilerde, büyük bir refah kaybına neden oluyor. Bu kayıp, yıllık bazda, çalışanların cebinden 830 milyar lira alınması demek. Ama maalesef; çiftçinin, çalışanların, öğrencilerin yaşadıkları bu kayıpların hiçbiri, 2023 bütçesinde telafi edilmiyor.

Öyle görülüyor ki; 2023 yılı, milletimiz için, daha zor bir yıl olacak. Ama, kimse endişelenmesin. Şunun şurasında, seçime çok az kaldı… Emin olun, sayılı gün, çok çabuk geçecek. Sandıktan, yetkiyi aldığımızda, Türkiye’yi hak ettiği ciddiyet ve millet odaklı bir anlayışla yöneteceğiz. Bay Kriz ve arkadaşlarının, her saçmalığını, yakından izliyoruz. Ekonomi ekibimizin, süratle enkazı kaldırıp, molozları temizlemek için, planları, programı, yol haritası ve kadroları hazır.

Artık biz varız, artık İYİ Parti var. Bizim için, Türkiye’nin, çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Onlar gidecek, güneş doğacak. Onlar gidecek, kabus bitecek. Onlar gidecek, Türkiye süratle iyileşecek. Ve Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılı, Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye’yi müjdeleyecek. Hiç merak etmeyin; Çok az kaldı!

Konya barınağındaki vahşet 

Uzun süredir, sahipsiz sokak hayvanlarıyla ilgili haberleri, endişeyle takip ediyoruz. Bu mesele, ülkemiz için, artık çok ciddi bir sorun hâline geldi. Bu sorun; gün geliyor, masum çocuklarımızı tehlikeye atıp, canlarına mal oluyor, gün geliyor, sessiz canlarımızın, canice katledilmesine sebep oluyor.

Buradan açıkça ilan etmek istiyorum: Bizim; 11 yaşındaki Mustafa’mızının, hayatını kaybetmesine de; Geçtiğimiz hafta, Konya’daki barınakta yaşanan vahşete de; zerre tahammülümüz yoktur.

Bizim için, buradaki esas mesele; “yaşam hakkının“ ihlalidir. Nasıl ki tüm insanların, onurlu bir yaşam hakkı varsa; O insanlarla aynı dünyayı, aynı toprağı, aynı havayı paylaşan tüm canlıların da, onurlu bir yaşam hakkı vardır.

Dolayısıyla bizim anlayışımıza göre; mesele, 'yaşam hakkı' olunca, devlet de, bu konuya duyarsız kalamaz. Sokaklarımızın, milletimiz için, güvensiz hâle gelmesine de, barınaklarımızın, işkence merkezlerine dönüşmesine de, razı olamaz. Ancak; devlet yönetmekten, bihaber olan bu iktidar, bu konuda da, tüm beceriksizliğini gözler önüne seriyor. Hatırlayın; 18 Kasım’da, Sayın Erdoğan, bir açıklama yapmıştı. Demişti ki; 'Sahipsiz sokak hayvanlarının yeri, sokaklar değil, barınaklardır. Belediyeler, barınaklar inşa ederek, başıboş sokak hayvanlarını toplamalı. Konya Büyükşehir Belediyemizin, çok örnek bir çalışması var.'

"Sessiz hayvanlara işkence eden vicdansızları lanetliyorum"

Bu açıklamadan, tam 1 hafta sonra, Sayın Erdoğan‘ın, örnek gösterdiği, Konya Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkez’inde, korkunç bir vahşetin, görüntülerine şahit olduk. Eminim ki, birçoğunuz, benim gibi, o işkence görüntülerini, izlemekte bile zorlandı. İnsanlıktan nasibini almamış, vicdansız bir caninin, yaptıkları karşısında, hepimizin yüreği sızladı. O sessiz hayvanlara, işkence eden vicdansızları, kendilerine emanet canlıları, açlıkla sınayan kalpsizleri, buradan, bir kez daha lanetliyorum. Allah her birini ıslah etsin!

"Hayvana karşı yapılan o iğrençlik, ilk adım"

Sarıyer'de sosyal medyaya düşen bir sokak köpeğinin üzerine oturup boğazını sıkıp öldürmeye çalışan gençten bir şahsın videosu yayınlandı. Bazı yerlerde 'taciz, istismar' diye geçiyor. Net bir şekilde, kedi ve köpeklere tecavüz eden erkeklerin görüntüleri geliyor. Bunlara baktığımız zaman, o gün o kedi-köpeğe tecavüz eden yaratığın, yarın bizim küçük çocuklarımıza aynı şeyi yapmayacağını kimse söyleyemez. Hayvanlar üzerinde denenen pek çok adiliğin daha sonra çocuklara ve kadınlara uygulandığını psikologlar ve sosyoloji söylüyor. Hayvan, ilk adım. Hayvana karşı yapılan o iğrençlik ilk adım. 

Birincisi, ceza yasasında bunların kabahatler kanunu şeklinden çıkartılıp, ceza yasasına konuşmasıdır. Para verip kurtulacağını düşünmemelidir! Hapis yatacağını bilmelidir, caydırıcılık sağlanmalıdır.  

Biliyoruz ki; Bu caniler için, yürekleri soğutacak bir cezai yaptırım, maalesef kanunlarımızda yer almıyor. Üstelik iktidar da, her zaman olduğu gibi, olay yaşandıktan sonra, “gereken tedbirleri aldık” demenin, ötesine geçemiyor.

"Milletimizi, düşman kamplara ayırıyor"

Hatta; Devlet yönetmenin, gereğini yerine getirerek, bu konuya son verecek netlikle, somut adımlar atacağına; yine, insanlarımızı, birbirinin karşısına dikerek, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Ciddiyetsiz açıklamalar, bilinçsiz yönlendirmelerle, milletimizi, düşman kamplara ayırıyor. Bir yanda; sahipsiz sokak hayvanlarının, saldırısına uğrayan, sevdikleri zarar gören, ve haklı olarak tepki gösteren vatandaşlarımız, hayvan düşmanı ilan edilirken; diğer yanda ise; Hayvanları koruyan, ve onların güvensiz barınaklarda yaşamasına, tepki gösteren, hayvanseverlerimiz de, “hayvanperest” ilan edilerek, hedef gösteriliyor.

Böyle vicdansızlık olmaz! Böyle ciddiyetsizlik olmaz! Böyle devlet yönetilmez!

Ülkemizde yaşanan, tüm sorunlara olduğu gibi, bu soruna da, aklın, bilimin, hukukun, ve vicdanın çerçevesinde, çözüm bulmak zorundayız. Nitekim biz, İYİ Parti olarak, sorumlu devlet anlayışımız gereği; Hem sahipsiz sokak hayvanlarının korunması, Hem de, sokaklarımızın güvenliğinin sağlanması için, bir çalışma yaptık.

Bu doğrultuda, İYİ Parti iktidarında; sahipli hayvanların olduğu kadar, sahipsiz hayvanların da, yaşam hakkını destekleyeceğiz.

"Kısırlaştırma yapılmadığı için inanılmaz bir popülasyon artışı var"

Ekonomik durumu iyi olan aileler çocuklarına oyuncak alır gibi yavru köpek alıyorlar. Genelde cins ve küçük ırk oluyor. Yazlık dönemi bitiyor ve onları sokağa bırakıyorlar. Bir derin sorunumuz da budur. Öyle bir yasa yapılmalı ve uygulanmalı ki, satın alma halinden sokağa bırakılma haline kadar olan süreç kayıt altında olmalı. Sorumluluğu üzerine alıp hayvan sahiplenen kişilerin sağlık, ekonomik dışında sokağa salmasının imkansız hale getirilmesi ve bunu yaptığı takdirde ceza görmesi gerekiyor. 

Beykoz ormanlarına atılan hayvanlarla ilgilenen bir vatandaşım. Sokaktan toplanıp belediyeler tarafından atılanlar var, o köpeklerin içine kediler atılıyor, küçük ırk hayvanlar atılıyor. Lüks arabalar yolda duruyor, köpeği atıyor ve gidiyor. Hayvan bekliyor. Sonuç olarak o kalabalığın içine girince önce dayak yiyor, gönüllüler gecikirse, büyük köpekler küçük köpekleri yiyor. Kısırlaştırma yapılmadığı için inanılmaz bir popülasyon artışı var. Kötülüğün karşısında iyi insanların elinden gelen çaresizlik halinde tezahür ediyor. 

Saldırganlık geçmişi olan, engelli, ya da güçten düşmüş hayvanların, yerel yönetimlerce kurulan, veya izin verilen hayvan bakımevlerine, insancıl yöntemlerle, naklini sağlayacağız.

"Hayvanla başlayan eziyet denemedir, sonrası insanlar üzerindedir!"

Hayvan üretimi var illegal, daha önemlisi, köpek dövüşü var bu ülkede. Bunlara en ağır cezaların verilmesini sağlayacağız. Ben takip edeceğim. Bir sektör halinde! Bizim kangallarımızın halini bir görseniz... Derin internet dedikleri alanlardaydı eskiden, o kadar büyük bir rahatlık var ki şimdi sosyal medyadan bunların dövüş tarihleri, yerleri ilan ediliyor, bahisler açılıyor. Bugün bunu yapan yarın çocuklarımızı dövüştürür, çocuklarımız üzerinden bahis açar. Kızlarımız üzerinden bahis açar. Hayvanla başlayan eziyet denemedir, sonrası insanlar üzerindedir! 

Hayvanların; fizyolojik, sosyal, psikolojik, çevresel ve davranışsal gereksinimlerini, karşılamak için, barınaklarımızı, evrensel standartlarda, geliştireceğiz. Özellikle, bugün yaşadığımız acıların, bir kez daha tekrarlanmaması için; saldırganlık geçmişi olan hayvanların, dünya standartlarında, bir rehabilitasyon programına alınarak, iyileştirilmelerini sağlayacağız.

"Düzenli ve disiplinli bir kısırlaştırma programını, hayata geçireceğiz"

Ayrıca; barınaklardaki hayvanlarımızın, kontrolsüz nüfus artışını önlemek için de, düzenli ve disiplinli bir kısırlaştırma programını, hayata geçireceğiz. Şu anda, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanun’a ek olan, “Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği Kapsamında, Geçici Bakımevi Şartlarının” içeriğinde; bir barınağın, nasıl olması gerektiğine dair, her türlü detayı içeren, kapsamlı bir mevzuat bulunuyor. Ama; mevzuatta bulunan maddeler, bugün; maalesef ne uygulanıyor, ne de denetleniyor. Yani; barınakların koşulları ve hayvanların kaderi, tamamen oralarda çalışan personelin, inisiyatifine bırakılıyor. İşte bu yönetimsizliğin, acı sonuçları da; Konya’da olduğu gibi, karşımıza çıkıyor. Sessiz dostlarımız, kafeslerin içinde; Aç kalarak, sevilmeden, koşup oynamadan, hatta çoğu zaman, kötü muameleye maruz kalarak, yaşam mücadelesi veriyor.

Bir belediyenin barınağının önünde bir kız çocuğu, küçüklü-büyüklü köpekler ve bir anne köpek yavrusunu alıp ağzında o kız çocuğuna uzatıyor. Anne çocuğunu kurtarmak istiyor. O çocuk orada kaldığında muhtemelen ölecek. Bunu alın diyor. Bu barınağın içindeki iğrençliği size anlatamam. Barınaklara hayvanseverlerin canları istediğinde girip çıkmasını sağlamak zorundayız, biz bunu yapacağız. O kadar çok kaynak lüzumsuz yere dağıtılıyor ki, hayvanseverlerin, derneklerin, gönüllülerin, barınakların içine girip çıkmasının sağlandığından itibaren bu gönüllülerin ortaya koyduğu kaynaklar daha fazla garibana ulaşacak hale gelir. 

"Biz; barınakların evrensel standartlara göre ruhsatlandırılmasını ve düzenli olarak denetlenmesini sağlayacağız" 

Aslında, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sorumluluğunda olan, ama her işi olduğu gibi, bu işi de, eline yüzüne bulaştıran iktidarın aksine; biz; barınakların, evrensel standartlara göre ruhsatlandırılmasını ve düzenli olarak denetlenmesini sağlayacağız. Hayvanseverlerin duyguları üzerinden kaynak oluşturmaya çalışan, denetlenemez, lüzumsuz, bu işten rant sağlayan durumlar var. Bu şeffaflık sağlandığında buradan rant sağlayan, hayatını bu tür işlerle insanları çarparak götürenlerin de önüne geçilmiş olur

Ayrıca; rehabilite edilen ve eğitilen hayvanlarımızın, doğru ailelere sahiplendirilmesi için, düzenli ve etkili kampanyalar yürüteceğiz.

Bunun yanında ise; milletimizi, evcil hayvan sahipliğinin, sorumlulukları konusunda bilgilendirecek, hayvanları terk etmenin etkileri, ve sonuçları konusunda, farkındalık çalışmalarını artıracak, cezai yükümlülükleri de ağırlaştıracağız. Şüphesiz ki; Sahipsiz sokak hayvanları meselesinde, atılması gereken en önemli adımlardan biri de; merdiven altı ve kayıt dışı üretimin engellenmesidir. Bu doğrultuda, İYİ Parti olarak biz; sorunun köküne inecek, hayvan üretimine, belirli standartlar ve caydırıcı vergiler getirerek, hayvan nüfusu artışını, kontrol altına alacağız. Mutlaka kısırlaştırma yapılması gerekiyor.

Ve son olarak da; 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun, caydırıcılık konusundaki yetersizliğinin önüne geçen, ek düzenlemeler getireceğiz. Hayvanlara karşı, sokakta, evde, ya da barınakta işlenen suçların, idari para cezasıyla geçiştirilmesine, asla izin vermeyeceğiz. Cezaların, suçun ağırlığına göre, sınıflandırılmasını sağlayacağız.

"Hem çocuklarımız güvenli sokaklara kavuşturacak hem de tüm canlılarımızı onurlu bir yaşam hakkına kavuşturacağız" 

Bizler, Allah’ın yarattığı ve bizlere emaneti olan kuşlar, aç kalmasın diye, medreselere ve camilere, “kuş köşkleri” yapacak kadar, zarif bir medeniyetin evlatlarıyız. Bizim şanlı töremizin ve görkemli medeniyetimizin, düşkün ve başıboş hayvanlara karşı gösterdiği, şefkat ve merhamet, batıda bile, takdirle karşılanmıştır. Fransız şairi Lamartin, bu takdirini şöyle ifade eder: “Türkler, kuşlara, köpeklere, velhasıl Allah’ın yarattığı her şeye, hürmet ederler. Bizim memleketlerde, başıboş bırakılan, veya eziyet edilen bu zavallı hayvan cinslerinin, hepsine, şefkat ve merhametlerini, teşmil ederler.

İşte o nedenle, 'İyi' Parti iktidarında; milletimizin mayasında olan, şefkat ve merhamet duygusunun sarsılmasına, asla müsaade etmeyeceğiz. Bu sorunu, devlet geleneğimize ve törelerimize yakışır biçimde, ivedilikle çözeceğiz. Hem, çocuklarımız güvenli sokaklara kavuşturacak, hem de, memleketimizde nefes alan, tüm canlılarımızı, onurlu bir yaşam hakkına kavuşturacağız. Emin olun, çok az kaldı!

Bildiğiniz gibi, 30 Eylül 2022 tarihli, Genel İdare Kurulu toplantımızda, 3 Ekim itibariyle, il ve ilçe kongrelerimizin, başlatılması kararlaştırılmıştı. Buna göre, ilçe kongrelerimiz devam ediyor. Yarın itibariyle, 763 ilçemizin kongresi tamamlanmış olacak. Ardından, 24 Aralık 2022’de, il kongrelerimiz başlayacak. Tüm kongrelerimizi de, Allah’ın izniyle, 29 Ocak’ta tamamlayacağız.

"Bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara karşı kutlu hedefimiz etrafında sımsıkı kenetlenmeliyiz"

Buradan, tüm teşkilat mensuplarımıza, partililerimize, ve tüm dava arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: Yaklaşan seçimler, ülkemiz için, hayati bir önem taşıyor. Bu seçim, milletimiz için, ya köprüden önce son çıkış, ya da, devam eden yıkımın, son halkası demektir. Böylesine önemli bir süreçte, bizi birbirimize düşürmeye çalışanlara, dayanışma ruhumuzu, hedef alanlara, yolumuza, tuzaklar kuranlara karşı, birlikte ve dimdik durmalı, kutlu hedefimiz etrafında, sımsıkı kenetlenmeliyiz.

Merhum düşünce insanımız, Galip Erdem’in dediği gibi; 'Türk milletini sevmekte birleşenler, birbirlerini sevmekte birleşmeye mecburdurlar.' Herkes bilmelidir ki; hiçbir kardeşimizin, bir diğerinin kalbini kırmaya, hakkı olmadığı gibi, kaybedeceğimiz, ya da vazgeçeceğimiz, tek bir dava arkadaşımız da yoktur.



 

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •