Kürtaj anayasal bir hak mı? Kürtaj ve Kadın...

Kürtaj anayasal bir hak mı? Kürtaj ve Kadın...
A- A+

Av. Tutku Sena SÖNMEZ KIRAÇ'ın yazısı…

Amerika Birleşik Devletleri’nin Supreme Court olarak adlandırılan yüksek mahkemesi yaklaşık yarım asırdır süre gelen kadınların kürtaj hakkına anayasal güvence getiren içtihadından vazgeçti. 

İçtihattan vazgeçilmesine gerekçe olarak ise anayasanın açık olarak atıf yaptığı kürtaja ilişkin herhangi bir hak bulunmadığı ve kürtaj ile ilgili konularda halkın ve halkı temsil için seçilmiş kişilerin düzenleme yetkisi olduğu belirtildi. 

Bu içtihattan vazgeçilmesi kadınların yüzyıllardır sürdürdükleri var olma mücadelesine vurulan korkunç bir darbedir. Zira Amerikan Supreme Court’u temel hak ve özgürlüklerin yorumlanmasında her zaman öncü olarak kabul edilir ve anayasa yargısı anlamında en güvenilir kaynaklardan birisi olarak değerlendirilir. İlgili karar karşısında kadınların kendi bedenleri üzerinde karar verme haklarının artık anayasal bir güvencesi olmadığını söylemek durumundayız. 

Peki, Türkiye açısından kürtaj meselesinde neredeyiz? 

Türkiye’de kürtaj konusunda kadının medeni haline bağlı olan ikili bir ayrım söz konusudur. Şayet kadın evli ise eşin onayı olmadan kürtaj işleminin gerçekleştirilebilmesi mümkün değil. Bekar kadınlar açısından ise partner onayı aranmıyor. 

Buna en büyük gerekçe olarak aileyi tamamladığına inanılan çocuk konusunda kadın ile erkeğin aynı görüşte olarak karar vermeleri gerektiği inancı. Ancak kadın eşinin onayı olmasa dahi kimseye herhangi bir açıklama yapmaksızın gebeliği sonlandırabilmelidir. 

Herkesin malumu olduğu üzere, gebelik ilk anından son anına kadar kadının hayatını etkilediği kadar erkeğin hayatını etkilememekte, çocuğun doğması sonrasında da çoğu kadın kariyerine yetişemediği ve yetersiz kreş hizmetleri, izin mevzusunda sorun yaşanması, çocuğu emanet edebilecek kimsesinin bulunmaması gibi sebeplerle işini bırakmak zorunda kalmaktadır. İş bırakma aşamasına gelindiğinde ise toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanamadığından ev geçindirmek erkeğin görevi olarak addedilip tüm evin geçimi erkeğe yüklenerek kadın evde bakım sunmak üzere geri çekilmektedir. 

Buradan anlaşılıyor ki, çocuk sahibi olmak ile ilgili kararlar annenin hayatı üzerinde daha fazla etki yaratmaktadır. Kadının hayatı üzerinde böyle büyük bir etki yaratmasına rağmen kadınların eş onayı ile gebeliği sonlandırabilmesi yönündeki uygulama son derece hatalıdır.

Bununla da bitmiyor süreç, kürtaj işlemi tamamlandıktan sonra çoğu kadın hastanelerde ayrı bir bölüm bulunmaması sebebi ile kadın doğum servisinde yeni doğum yapmış kadınlar ile aynı katta kalmak zorunda bırakıldığı da biliniyor. 

Tek başına dahi son derece travmatik olan bu süreç kadınlar için uygulamada daha da travmatize edici olaylarla kadınları son derece etkiliyor. Uygulamanın düzelmesi için dünya çapında çalışmalar yapılması gerekir iken bu konuda geriye doğru gidildiğini görmek son derece üzücü. 

Medeni durumu fark etmeksizin kadının bedeni üzerinde söz hakkı kadına aittir. Bu konuda ne eşin ne seçilmişlerin ne ailenin ne dediğinin hiçbir önemi yoktur. Kadınlar gebeliği sonlandırma hususunda özgür olmalıdır. 

Bir hukukçu olarak kadınlara istemediği gebeliği zorla devam ettirmeye yönelik tavırlarda bulunan kişilerin bu tavrının da insan hakları ihlali olduğu kanaatindeyim.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •