Sacit Aslan: "Fahrettin Aslan beğenmediği bir haberi gazeteden çıkarttırıyor, gece yarısı matbaa baskısını durdurabiliyordu!"

Sacit Aslan:
A- A+

Sacit Aslan, ‘‘Gazinocular Kralı’’ olarak bilinen Fahrettin Aslan’ın oğlu. Babasının Maksim gazinolarında yıllarca yöneticilik yapan Aslan, son yıllarda bir medya figürü haline geldi. Birçok magazin programına yorumcu olarak katılan eski gazinocu, aynı zamanda sacitaslan.com sitesini yönetiyor ve Youtube’da program yapıyor.

Sacit Aslan, geçtiğimiz günlerde Kırmızı Kedi’den yayınlanan kitabı ‘‘Bir Masada İki Kral Olmaz’’ da kendi kişisel tarihiyle ilgili tanıklıklarına yer verdi. Eğlence dünyasının canlı tanığı Sacit Aslan, yeni kitabını SÖZCÜ’den Gökmen Ulu'ya anlattı...

Sacit Aslan eskiden bir arada uyum içinde yaşama kültürünün çok güzel olduğunu anlattı. “Kimseye sen Rum musun, Ermeni misin diye kesinlikle sorulmazdı” dedi! Aslan, babası Fahrettin Aslan için de; "Beğenmediği bir haberi gazeteden çıkarttırıyor, gece yarısı matbaa baskısını durdurabiliyordu!" diye konuştu.

Sacit Aslan, 1953 yılında Zülfiye Necla Girayer ve Fahrettin Aslan'ın oğlu olarak geldi dünyaya. Babasının sahibi olduğu Maksim Gazinosu'nda çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerini yaşadı; garsonluk, katiplik, müdürlük, patronluk yaparken çarpıcı olaylara tanıklık etti. Farklı karakterlere sahip olduğu, “Gazinocular Kralı” olarak nam salan babası Fahrettin Aslan ile çatışmalı bir yaşam sürdü.

Haksızlıklara tahammül edemediğini belirten Sacit Aslan“Ben de pirüpak bir insan değilim. Sizi şerefim ile temin ederim, hatayı bir defa yaptım, bir daha tekrarlamadım” diyor. En belirgin niteliklerinden biri açık yürekli oluşu. “Bir Masalda İki Kral Olmaz” isimli kitabı bir hayli ilgi çeken Sacit Aslan ile sadece çarpıcı açıklamalarda bulunduğu ve hiçbir tekziple karşılaşmadığı kitabında anlattıklarını değil, daha fazlasını konuştuk.

– Bu kitabı yazmanızda sizi tetikleyen duygu ve düşünce nedir?

Sohbetlerde “Eskiden yoktu böyle şeyler” denir, oysa kapalı kapılar ardında cereyan eden çirkinlikler o zaman da vardı. Hem bunları gün yüzüne çıkarmak, hem de Türkiye'nin nereden nereye geldiğini kendi gözlemlerim ve yaşadıklarım ışığında gözler önüne sermek istedim.

 Şaşırtıcı ve sarsıcı bilgiler veriyorsunuz. Örneğin gazino patronu ile medya patronunun etik dışı davranışları gibi.

Özellikle iddialı konumlarda bulunanların dostlukları suistimale ve çıkarcılığa dönüştüğünde öngörülmeyen felaketlere sebebiyet verebilir. Bunun en bariz örneği Fahrettin Aslan ile Erol Simavi arasındaki ilişkidir. Sadece kendileri ve sahip oldukları kurumlar değil, sanat ve basın kamuoyu, dolayısıyla toplum da zarar görmüştür. Öyle ki, Simavi gazinodaki programa müdahale edebiliyor, sanatçıyı sahneden indirip, kafasına göre bir başkasını çıkarabiliyordu. Bunun karşılığında Fahrettin Aslan da beğenmediği bir haberi gazeteden çıkarttırma cüreti gösterebiliyor, gece yarısı matbaa baskısını durdurabiliyordu. Gazino öylesine popüler bir yerdi ki, Fahrettin Aslan burada sağladığı dostlukları her alanda olduğu gibi siyasette de kullanıyordu. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in yardımı ile koşulları kumarhane ruhsatına uygun olmayan Maksim için 24 saatliğine özel yasa bile çıkarılmıştı.70'LERİN BEYOĞLU'SU NASILDI?

– Sacit Aslan kitabında daha pek çok ilginç kişi ve enteresan olguları anlatıyor. Gazinonun müdavimi tarikat şeyhleri, rüşvetçi emniyet müdürü, kabadayılar, istihbaratçılar, bakanlar, kumarhane belası, sanatçıların yozlaşması, skandallar… Ancak kitaba sığmayanlar da var. Onlardan biri, yönetmenliğini Seren Yüce ve Zeynep Günay Tan'ın, senaristliğini Aysin Akbulut, Rana Denizer, Necati Şahin'in yaptığı “Kulüp” adlı dizi filmde geçen olaylar. Buradan yola çıkarak, Sacit Aslan'a 1950'lerin, 60'ların, 70'lerin Beyoğlu yapısının nasıl olduğunu sordum.

“Evimiz Beyoğlu Çağlayan Sokak'taydı. Madam Eleni vardı, her sabah yardıma gelir, hizmetçi gibi değil evin bireyi gibi muamele görürdü. Öz annem kadar hürmet ettiğim bir hanımefendiydi. Ağabeyi Aleko berberimdi. Allah rahmet eylesin, hasretle anıyorum onları. Yanında çıraklık yaptığım Maksim'in katibi Prodromos vardı, bugün bilgisayarların yaptığı hesapları kafasında çözümleyen bir ustaydı. Gazinonun elektrik işlerine bakan Kosta vardı. Hayko ve Hazaros kalfa vardı, bütün teknik işlere bakan önemli insanlardı. Saz üstadı Paraşko vardı, kemençe çalardı, muhterem bir adamdı. Gece hayatında gayrimüslim yurttaşlarımızın sanattaki yerini hiç kimse dolduramadı. İşlettikleri ya da çalıştıkları yerlerde hiç münakaşa ve hadise çıkmazdı, adeta psikolog ve sosyolog gibiydiler. Müesseseye gelenleri hoşnut ederler, iyi hissettirirlerdi. Adı üstünde, eğlence yerine eğlenilirdi.

Yazının tamamını okumak için tıklayın...

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •