Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan, "Büyük oranda tepki çekecek bir şey söyleyeceğimin farkında olarak söylemek istiyorum. Ayasofya’nın ağzına kadar cemaatle dolmasıyla Aksa’nın özgür kalması arasında anlamlı, nesnel bir bağ kuramayız."düşüncesini dile getirdi. Kılıçarslan, "Göstergesel dindarlık' arttıkça geri kalma oranımız da artmış"görüşünü savundu.
Kılıçarslan yazısında, "O esnada Ayasofya’da namaz kılan birinin Aksa için ettiği dua ile Aksa’nın kurtulması arasında kuracağımız bağ dünyanın en anlamlı bağıdır. Bundan hiç şüphem yok. Ancak 'Müslümanlar göstergesel olarak daha dindar olursa Aksa da daha rahat kurtulur' tezinin her bakımdan tuhaf bir tez olduğunu düşünüyorum. Üstelik bizim Aksa’yı fethetmemiz için önce Aksa’nın bizi fethetmesi de gerekmez. Yine üstelik bunu böylece söyleyen insanların samimiyetinden de zerrece, ama zerrece şüphem yoktur. Sadece politik bilinçlerinin zedelenmiş, yaralanmış bir politik bilinç olduğunu görerek üzülüyorum. Şöyle bir yerden devam edeyim. Müslümanların geri kalmasının 'göstergesel dindarlıkla' ilgisinin olduğuna şüphe yok. Yani şu: 'Göstergesel dindarlık' arttıkça geri kalma oranımız da artmış. Ne demek istiyorum? Şunu: Müslümanların zayıflığı, politik bilinçlerinin zayıflığı ile ilgili bir meseledir. Bu politik bilinç, namazı, orucu, haccı, cihaddan, savaştan, mücadeleden ayırmaya başladığı dönemlerde zayıflamış, yaralanmıştır." ifadesini kullandı.
Kılıçarslan şunları kaydetti:
"Dolayısıyla “önce Ayasofya’yı tüm vakitlerde ağzına kadar dolduracağız ki Aksa özgür kalsın” cümlesi bu politik bilinci yaralamaktan başkaca işe yaramaz. Derdimi tam olarak anlatmak için örneği yine Ayasofya’nın ağzına kadar dolmasından vereceğim. Ayasofya’yı ağzına kadar dolduran insanların arasından bir yazılım mühendisi çıkacak ve İsrail’in demir kubbesini etkisiz hale getirecek bir kod yazacaksa Ayasofya’yı ağzına kadar doldurmanın bir anlamı var Aksa bakımından. Zira savaş parayla, askerle ve savaş teknolojisi ile kazanılan bir şey. Filistin’de eksik olan şeyse asker değil; para ve savaş teknolojisi. Kalıp sloganlarla, kadim ezberlerle olmaz. Filistin mücadelesinin neye ihtiyacı olduğunu analiz etmeden, savaşın seyrini süzmeden olmaz.
“Göstergesel dindarlığımızda zaaf var da Mescid-i Aksa o yüzden esir” söylemi romantik olmasının yanısıra tehlikeli de bir söylemdir. Zımnen İsrail’in galibiyetini kabullenme amacına hizmet eder istemeden de olsa. Zira bu söylem “biz kendimizi düzeltemiyoruz da o yüzden Aksa esir” gibi bir “yenilgi kabullenişi” oluşturur zihnimizde. Kulun kendini dünyada “yüzde yüz düzeltmesi” imkân dışı olduğu için “eh, ne yapalım, biz kendimizi düzeltemedik, Aksa da esir olsun” mu diyeceğiz? Olur mu öyle şey? Son olarak şunu da söylemek isterim: Aksa bu terörist İsrail’den kurtulduğunda Aksa’yı ağzına kadar elbette dolduracağız. Dolduracağız ki dost da düşman da bizdeki politik bilincin keskinliğine şehadet ede. Yoksa “Aksa tam dolmadan Doğu Türkistan kurtulmaz” demek için değil. Bilmem aradaki o incecik meseleyi kırıp dökmeden, bir hata etmeden anlatmayı başarabildim mi?"