Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı suç işlemek amacıyla örgütsel faaliyet yürütüldüğü, bünyesindeki şirketlerin dolandırıcılık ve kaçakçılık gelirleriyle finanse edildiği gerekçesiyle Can Holding'e operasyon düzenlemiş ve birçok isim hakkında gözaltı kararı vermişti. Gündeme bomba gibi düşen soruşturmayı köşesine taşıyan SABAH Gazetesi yazarı Dilek Güngör konuyla ilgili olarak; "Can'ların kara para hikâyesinin nasıl başladığına bakalım. Uluslararası kaçakçılıktan elde edilen gelirle eğitim sektörüne girerek itibar elde ettiler. Sonra "Yıllık gelirim 875 bin TL" diyen Kemal Can, 575 milyon dolara Ciner Medya'yı aldı. Garip değil mi?" ifadelerini kullandı.
Güngör'ün “Küresel baronların karanlık serveti! Bir kaçakçının anatomisi…” başlıklı yazısı şöyle;
Son 72 saatte Türkiye'nin gündemine oturan Can Holding dosyasını aralamaya devam ediyoruz. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma önümüzdeki günlerde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na devredilecek. Eminim, Akın Gürlek başkanlığında yürütülecek çalışmalar, sigara ve makaron kaçakçılığından elde edilen servetin, eğitim ve medyada nasıl aklandığını daha net ortaya çıkaracaktır.
Şimdi gelin Can'ların 'kara para' hikâyesinin nasıl başladığına bakalım.
Dün de yazdım. Can Holding adını birçoğunuz Ciner Medya Grubu satın almasıyla duydu. Fakat Can'ların asıl gündeme gelişi 2000'lerde başlıyor. 2002'deki Duman Operasyonu, Can Ailesi'nin erken dönem faaliyetlerini açığa çıkardı. O dönemde 8 trilyon TL değerinde kaçakçılık ağı ve 4 milyon paket sigara ele geçirildi.

Zamanhan Can ile oğulları Kemal ve Mehmet Şakir Can, hem Türkiye'de hem uluslararası operasyonlarda sigara kaçakçılığı suçlamalarıyla gözaltına alındı. 2016'da 11 ülkede yürütülen operasyonlarda "küresel baronlar" arasında anıldılar. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında hapis cezası aldılar, milyonlarca liralık adli para cezası ödediler. Bu gelirleri daha sonra kara para aklama mekanizmalarıyla sisteme soktular. Savcılığın MASAK raporlarına dayandırdığı rakam 88 milyar TL. Bugünkü kurla 2 milyar dolar…
Parayı iştirakler üzerinden sisteme aktardılar. Örneğin, Enerji Petrol ile akaryakıt istasyonları kurdular. Awox, Seikon, Telefox, Energia markalarıyla dayanıklı tüketim grubunda Çerkezköy, Lüleburgaz ve Mersin'de fabrikalar açtılar. Arkasından itibar edinimi için eğitim sektörüne girdiler. 2019'da Amerika'da halka açık olan Laureate International'dan Bilgi Üniversitesi'ni, 2022'de Doğa Koleji'ni aldılar. Bu satın almalar, prestij kazanımı sağlarken aynı zamanda kaçakçılıkla edinilen servetin "yasal" zemine taşınmasını kolaylaştırdı.

Sonra da Aralık 2024'te Turgay Ciner'den Habertürk, Show TV ve Bloomberg HT medya grubunu aldılar. Başına da birilerinin bugünlerde 'ağabey' diyerek kurtarmaya çalıştığı, Can'larla aile bağları olan Kenan Tekdağ'ı geçirdiler. (O dönemi hatırlıyorum. Rekabet Kurulu'ndan uzun zaman Can Holding'in medya satın almasına onay çıkmadı. Can Holding, Ciner Medya Grubu'nun hisselerini 575 milyon dolara satın alacağını kuruma beyan etti. Holding adına satın almayı yapacak Kemal Can ise yıllık gelirini 875 bin TL olarak kayda geçirtti. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
Öyle ya… 875 bin TL'lik yıllık gelirle 575 milyon dolara devralacaklarını söyledikleri bir gruba talip olmak… Garip değil mi? Öğrendiğime göre, o para da ödenmemiş durumda… Cüzi bir miktarın ödendiği, büyük ödemenin mayısta olacağı iddia ediliyor. Ciner'i ticari hayattan tanıyanlar 'Bir malın parasını almadan devretmez' diyor. O zaman medyayı nasıl devretti, muamma tabii!)
Neyse devam edelim…
2025'te ise bu kez Türkiye'nin en köklü inşaat şirketlerinden Tekfen Holding'de ortaya çıktılar. Rekabet Kurulu'ndan izin alamasalar da yüzde 40'ın üstünde bir oy oranıyla genel kurulda tüm yönetim kurulunu ele geçirdiler. Can'ların hikâyesi aslında Türkiye'nin son 30 yılda yeni sermaye gruplarının yükselişinde kaynağı belirsiz para girişlerinin ve gri ekonomi ilişkilerinin nasıl belirleyici olduğunu çarpıcı biçimde gösteriyor.
Peki şimdi ne olacak?
El konulan 121 şirketten bir kısmı kağıt üzerinde… Şimdi hepsi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kontrolüne geçti. İlk incelemelerde şirketlerin birçoğunda bilgi, belge bulunamadı. Hatta muhasebe kayıtları da… Bilgi işlemciler el konulan şirketlerde şifreleri kırmaya başladı. Muhtemelen, diğer kara paracı şirketler gibi Can Holding'in verilerinin de yurtdışında saklandığı önümüzdeki günlerde ortaya çıkarılacak.

Bana kalırsa üzerinde durulması gereken bir konu da Can ailesinin operasyonu önceden haber alıp almadığı meselesi… Malum, aile üyeleri firar etti. Operasyonu önceden haber alıp sağı solu aşındırdıkları, beklediklerini bulamayınca gözaltı kararı öncesinde kaçtıkları söyleniyor. Muhtemelen tam da operasyona saatler kala hastaneye yatan Kenan Tekdağ'a da 'birileri' bu aklı verdi.
Belli ki, savcılık dosyaları, Can Holding'in büyüme zemininde sistematik kara para aklama, devlet regülasyonlarının esnetilmesi, siyasi-hukuki bağlantıların rol oynadığı iddialarını da gündeme taşıyacak.
Merakla bekliyorum…
Kaynak: SABAH- Dilek GÜNGÖR