Yeni Şafak yazarı Levent Yılmaz, "Görüştüğüm bazı bankacılık kaynakları 'İşletme şimdi mi batsın yoksa bir tur daha dönüp mü batsın' şeklinde karar vermek zorunda kaldıklarını ifade ediyor" diye yazdı.
Sık sık Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in politikalarını eleştiren haberleri manşetine taşıyan Yeni Şafak'ın hedefinde bir kez daha ekonomi var.
Gazetenin yazarlarından Levent Yılmaz, "Krediler, konkordato ve finansal yeniden yapılandırma" başlıklı yazısında, "Reel sektörde işlerin giderek zorlaştığı bir dönemin içindeyiz. Sıkılaştırma programının sıkıştırdığı işletmelerin finansmana erişimi her geçen gün zorlaşırken finansman maliyetleri de astronomik seviyelerde" dedi.

"Bir süredir faiz indirimlerinin etkisi ile gevşeyen faiz döneminde bile finansmana erişimi zorlaştıran makroihtiyati tedbirler bugün artık çok daha ciddi bir engel olarak reel sektörün önünde duruyor" diyen Yılmaz'ın yazısı şöyle:
"Hali hazırda bankaların aylık kredi büyümesi yabancı para tarafında %0,5, KOBİ kredilerinde %2,5 ve diğer ticari kredilerde %1,5. Bankalar bu oranlara uymadıkları zaman oldukça ciddi yaptırımlarla karşı karşıya kaldıkları için bu oranları aşmamak için oldukça ciddi bir mesai harcıyorlar. Diğer yandan işletmelerin de finansmana erişim ihtiyacının şiddeti gün geçtikçe artıyor. Hal böyle olunca da kredi faizleri, politika faizinin ima ettiği seviyelerin de çok üzerinde gerçekleşiyor. Ancak o seviyelerden de kredi bulmak imkansız.
İşletmelerin önemli bir kısmı ekonomide azalan iç talep ve bir türlü düzelmeyen dış talep koşulları ile baş etmeye çalışıyor. Bu arada hemen hemen hepsinin nakit akışlarında da ciddi sıkıntılar var. Aktifi çok güçlü ve iş modeli çok doğru olan işletmeler bile son dönemde hiç beklemedikleri şekilde karşı karşıya kaldıkları yüksek faizin etkisi ile nakit akışlarını yönetmekte zorlanıyor. Eldeki gayrimenkuller de ya bankalarda ipotekli ya da “sat geri kirala” ile bankalarda olduğu için orada da hareket alanı kalmamış durumda.
"BU KEZ BENİM SIK SIK ELEŞTİRDİĞİM BANKALAR DA İYİ DURUMDA DEĞİL"
Bu durum neticesinde pek çok işletme önce bankalarda finansal yeniden yapılandırma şansını deniyor. Herkesin amacı 6-12 ay ödemesiz 36-48 ay vadeli bir kredi bulup kısa vadeli yüksek faizli borçlarını uzun vadeli düşük faizli krediler ile değiştirmek. Ancak bankaların genel tavrı bu konuya uzak. Çoğu zaman da işletmelerin varlık yapısı ve sektörü nedeni ile haklı olarak bankalar finansal yeniden yapılandırma niyetinde olmuyor. Görüştüğüm bazı bankacılık kaynakları “işletme şimdi mi batsın yoksa bir tur daha dönüp mü batsın” şeklinde karar vermek zorunda kaldıklarını ifade ediyor. Yani bu kez benim sık sık eleştirdiğim bankalar da iyi durumda değil.
Nakit akışını yönetmekte zorlanan işletmeler krediye erişemeyince ve finansal yeniden yapılandırma için de uygun görülmeyince maalesef ülkemizde çok kolayca devreye alınabilen konkordato müessesesine başvuruyorlar. Konkordato sonucu söz konusu işletmelerden alacağı olan ve belki de o güne kadar nakit akışı sorunu olmayan işletmeler de alacaklarını tahsil edemedikleri için sorun yaşamaya başlıyorlar. Yani reel sektörde domino etkisi ile sorunlar üst üste geliyor.
"PARA POLİTİKASI TARAFINDA KREDİ BÜYÜMESİNE İYİ GÖZLE BAKILMADIĞINI BİLİYORUM"
Örnekleri detaylandırmak mümkün ancak özetle ifade etmek gerekirse geldiğimiz noktada reel sektörü rahatlatacak bir adıma ihtiyaç olduğu aşikâr. Son dönemdeki gelişmelerden dolayı bir süre daha yüksek kalacağını öngördüğümüz faiz bir yana esas olan şu anda reel sektörün nakit akışını dengeleyecek ve piyasalarda domino etkisi ile oluşacak ciddi sıkıntılarının önüne geçecek bir kredi paketi.
Para politikası tarafında kredi büyümesine iyi gözle bakılmadığını biliyorum. Ancak benim bahsettiğim mesele bir kredi büyümesinden daha çok var olan ciddi nakit akışı problemini hafifletecek bir destek paketi. Reel sektörün kalıcı hasar görmemesi için şiddetle buna ihtiyaç var!"