"Korkuyorum" deyip veda etmişti..." Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay'ın 'Nuray Mert' isyanı!

A- A+

Gazeteci Nuray Mert, hakkında "terör örgütüne üye olmak" suçundan açılan dava nedeniyle köşe yazarlığına veda etti. Mert'in veda yazısı ardından Yeni Şafak yazarı ve AK Parti'nin eski basın sözcüsü olan Yasin Aktay, "Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz" sözleriyle duruma tepki gösterdi.

Hakkında "Terör örgütüne üye olmak" suçundan dava açılan gazeteci ve akademisyen Nuray Mert, 10 Nisan 2025 günü Medyascope'taki köşesine veda etmişti. Bu durum ardından Yeni Şafak yazarı ve AK Parti'nin eski basın sözcüsü olan Yasin Aktay, bugünkü köşe yazısında Mert'e destek verdi.

Aktay, "Nuray Mert ve 'terör örgütü üyeliği" başlıklı yazısında Mert'in yaşadığı durumu "Bugün Nuray Mert'i siyasal konularda yazıp konuşmaya 'veda etmeye' sevk eden ortamı göz ardı edemeyiz" ifadeleriyle eleştirirken, şu ifadelere yer verdi:

"Geçtiğimiz hafta içinde Nuray Mert hakkında “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla bir dava açılmış olduğunu duyduğumdan beri Türkiye’de yaşadığımız son 40 yıl önümde defalarca seyrettiğim bir uzun film şeridi gibi geçip duruyor. Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Haberi birçok arkadaşa yolladım ve aynı soruyu sordum, ne oluyoruz? Eski ortak arkadaşlarımızın çoğu benden duymuş oldu haberi. Onlarda da bir şaşkınlık.

Nuray Mert’e birçok şey söylenebilir, neticede çok keskin ve çok kişiyi rahatsız edecek fikirleri ve duruşları olan biri. Ama ona isnat edilemeyecek, yakıştırılamayacak, hatta yapışmayacak belki tek şey bir “terör örgütü üyeliği” veya hatta herhangi “bir örgüte üyelik”. O hiçbir örgüte üye olamayacak kadar bağımsız düşünebilen, özde muhalif bir kişiliğe sahip çünkü. Bildiğim kadarıyla katıldığı bütün zeminlerde, kendi doğrularına göre yanlışları söylemekten hiçbir zaman geri durmayan, belki bu yüzden hiçbir yapı veya örgüt içinde bir yer edinemeyecek bir duruşa sahip.

“Hep muhalif olmak” hayatında tarz-ı siyasetini belirleyecek kendisini ifade edecek bir söz sorduğunuzda duyabileceğiniz belki ilk tanımdır. Nitekim bu başlık altında bir kitap da yayınlamıştır. Şahsen hiç katıldığım bir tarz-ı siyaset değil elbet. Bir tartışmada İslamcılıktan da hep muhalif olmayı bekleyenlere bütün teorik altyapısıyla İslamcılığın referansı olarak Peygamberin hiçbir zaman muhalif kalmayı bir ideal belirlememiş olduğunu, bilakis Mekke tecrübesi kadar Merdine tecrübesinin olduğunu da hatırlatmaya çalıştım. Her neyse, bu benim kendi şahsi görüşüm tabii, ama bu görüşe hiç kimse katılmak zorunda değil, Nuray Mert hiç değil. Bu farkı zikretmemin sebebi de onu bu konuda eleştirmek veya kendi haklılığımı ispat etmek değil, ona bir örgüt üyeliği isnat etmenin ne kadar akıl-dışı bir şey olduğunu anlatmak.

Açıkçası bugün Nuray Mert’i siyasal konularda yazıp konuşmaya “veda etmeye” sevk eden ortamı göz ardı edemeyiz. Elbette bu ortamın tek başına iktidar çevresince oluşturulduğunu söylemek mümkün değil. Nitekim Nuray Mert bugün deyime itiraz etse de adeta “dokuz köyden kovulmuş” durumda. Aslında bu durumdan rahatsız olmadığını düşünerek kendisine ayrı bir saygı duymuşumdur hep. Dışlanmayı, bedel ödemeyi göze alarak ve ödeyerek kendi doğrularının peşinde ısrarlı bir insan, ne olursa olsun saygı uyandırır. Kendi doğrularında ısrar eden bir insanın herkes tarafından kabul gördüğü nerde görülmüştür?

...

Gerçi bugün konuşmamızı engelleyen, üzerimizde baskılar uygulayan, linç hışmını tahrik eden tek bir merkez tek bir iktidar da yok. Her grubun kendine göre oluşturduğu bir âlem var ve her âlemde ayrı bir iktidarın otoritesi, baskı, aforoz, dışlama mekanizmaları çalışıyor. Ama kuşkusuz belki diğer köylerin veya iktidar merkezlerinin hiçbiri diğerlerine karşı iktidarın “yargı” gücünü işletebilecek konumda değil ve tam da bu vicdan sahibi herkesi başka türlü ilzam eden ciddi bir ahlaki durum oluşturuyor.

11 sene önce, yani 2013 yılında başlayan “Çözüm Süreci”nde pek çok gazeteci gibi, PKK mensupları ile görüşmeler yapmış, bunları da kamuoyu ile paylaşmış Mert. O dönemde oluşan atmosferde suçun tanımı da, niteliği de, o atmosfere göre yeniden şekillenmiştir ve Mert bu ortamda Türkiye’de oluşan o sürecin atmosferine güvenerek biraz daha cesur davranmış, bir nevi elini taşın altına koymakta öne çıkmış. Nitekim, yine bu gerekçe ile açılan bir soruşturmadan, “Barış süreci kapsamında” olduğuna işaret eden bir beraat kararı da çıkmış. Buna rağmen bugün bu olay dolayısıyla “terör örgütüne üye olma” ithamıyla Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacak.

Bunu iktidarın muhaliflerini susturma çalışması kapsamında ele almanın daha karmaşık bir sorunumuzun teşhisini daha da zorlaştırdığını biliyorum. Nereden biliyorsun diye soracak olursanız, 22 yıllık iktidar döneminde Ergenekon’dan Balyoz’a oradan da FETÖ davalarına ve bilahare başka davalara kadar yargının nasıl çalıştığını artık az çok biliyoruz: Türkiye’de ciddi bir yargısal akıl sorunumuz var.

Elbette iktidarla ve genel olarak siyasetle karmaşık ilişkiler içinde şekillenen ve çeşitlenen bir sorun bu. İktidara selam durur görünürken dönüp bir oldubittiyle iktidarı da siyaseti de belirleyen bir yargı tipik bir sorundur. İktidarla ilişkiye de indirgenemeyecek bir sorun. Yargı her zaman kendi ideolojisini, özerk iktidarını ve davranışını yaratıp işleyen bir güç.

Asıl büyük hedefe odaklanırken araya takılan küçük kurbanları teferruat sayıp küçümsemek, kurunun yanında yaşın yanmasını normal görerek başlayan bir dikkatsizlik, özensizlik adaletin en büyük katili. Verilen haklı mücadelelerin kurunun yanında yaşları yakmayı haklılaştırdığı düşüncesi ne yazık ki bütün bu davalarda kraldan fazla kralcıların, yargı üzerinden kendi iktidarlarını kurmaya çalışanların önünü açıyor, telafisi imkânsız vahim yargı cinayetleriyle karşı karşıya bırakıyor. Adalet kurunun yanında yaşı yakmanın değil, her şeye rağmen kuruları yaştan ayırmak için işleyen kılı kırk yaran bir hassasiyetin adıdır"

YASİN AKTAY KİMDİR?

AK Parti'nin eski Dış İlişkilerden ve İnsan Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. TBMM 25. ve 26. dönem AKP Siirt Milletvekili olan Aktay bir dönem başdanışmanlık görevini yürütmüş ve parti sözcülüğü yapmıştır. Aktay ayrıca Adalet ve Demokrasi Vakfı'nın dört kurucusu arasında yer almaktadır.

NE OLMUŞTU?

Gazeteci - yazar Nuray Mert hakkında Mart 2025 tarihinde "terör örgütüne üye olmak" suçlamasıyla dava açıldı. 2014'te Suriye'nin Kürt bölgesinde çekilen bir fotoğrafa dayanan olaya ilişkin açılan dava ardından Mert, Medyascope'taki köşesinde bir veda yazısı yayınlayarak siyasi yazılarını bitirme kararı aldı.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •