Uzman Psikolog Esra Tanrıverdi yazdı…
Psikolog Gözüyle Dijital Romantizmin Düşüşü
Sevgili okurlar,
Geçtiğimiz yazıda sanal cinsel yaşamın bireylerin ilişkilerine etkilerini ele almıştık. Şimdi ise dijital romantizmin bir başka boyutuna odaklanıyoruz: Flört uygulamaları. Tinder, Bumble, Hinge gibi platformlar, ilişkilerin dijital bir dünyada başlamasını vaat ediyor. Ancak bu hızlandırılmış ilişki arayışı, gerçekten insan doğasının temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu? Yoksa bizi daha yalnız ve bağsız mı bırakıyor?
Dijital Çekim: Kolaylık mı, Yalnızlık mı?
Flört uygulamaları, aynı anda birçok kişiye ulaşma olanağı sunarak cazip bir alternatif gibi görünebilir. Ancak bu kolaylık, insan ilişkilerinin en temel unsurlarını göz ardı ediyor: zaman, sabır ve emek. Tıpkı sanal cinsel yaşamda olduğu gibi, flört uygulamaları da kısa süreli bir tatmin sağlarken, derin bağlar kurma ihtiyacını karşılamıyor. Beyin, bu “anlık ödül” döngüsüyle tatmin olamadığında hayal kırıklığı ve tükenmişlik hissi kaçınılmaz oluyor.
Flört uygulamalarındaki algoritmalar ise bizi “mükemmel eşleşme” vaatleriyle cezbetmeye çalışıyor. Ancak insan doğası bu kadar mekanik çalışmıyor. Aşk ve bağlanma, bir fotoğraf kaydırarak ya da eşleşme oranlarına göre oluşan bir süreç değil. Bu mekanikleştirilmiş yaklaşım, güven ve aidiyet duygusunu tetiklemekten oldukça uzak.
Ayrıca, dijital platformlarda insanlar genellikle “en iyi versiyonlarını” sergileyerek gerçek benliklerinden uzaklaşıyor. Bu durum, gerçek bağlar kurmayı engelliyor ve ilişkilerde yabancılaşmayı artırıyor.
Yüzeysellik ve Psikolojik Etkileri
Flört uygulamalarında yaşanan yüzeysellik, bireylerde yalnızlık ve güvensizlik duygularını artırıyor. Sürekli “daha iyisini” arama dürtüsü, mevcut ilişkilerde tatminsizlik yaratıyor. Bunun yanı sıra, istismar edici mesajlar ve sahte profiller bireylerde kaygı bozukluğu ve depresyona yol açabiliyor. Dijital reddedilme hissi bile, gerçek hayattaki kadar güçlü duygusal tepkilere neden olabiliyor.
Sanal dünyadaki cinsellikte olduğu gibi, flört uygulamalarında da eksik olan bir şey var: Gerçek bağlar. İnsan beyni, göz teması, ses tonu ve fiziksel yakınlık gibi unsurlarla ilişki kurar. Bu unsurlar eksik olduğunda ilişkiler yüzeysel kalmaya mahkum oluyor.
Pandemiyle birlikte artan dijitalleşme, insanlarda gerçek bağlara olan özlemi daha da artırdı. Bu özlem, flört uygulamalarının neden kullanıcı kaybetmeye başladığını açıklıyor. İnsanlar artık ekranlardan uzaklaşıp gerçek dünyada bağ kurmak istiyor.
Peki Ne Yapmalı?
Dijital romantizmle dengeli bir ilişki kurmak mümkün mü? İşte bu konuda birkaç önerim:
1. Gerçekçi Beklentiler Belirleyin: Dijital ortamın gerçek hayattaki ilişkilerin yerini tutamayacağını kabul edin.
2. Sosyal Becerilere Yatırım Yapın: Gerçek dünyada iletişim kurmaya ve sosyal etkinliklere katılmaya özen gösterin.
3. Güvenliğe Öncelik Verin: Sanal ortamda karşılaştığınız olumsuz durumları görmezden gelmeyin ve gerekli önlemleri alın.
4. Kendinize Zaman Ayırın: Dijital dünyada kaybolmadan önce kendinizi tanıyın ve ne istediğinizi belirleyin. Herakleitos’un şu sözünü hatırlayın: “Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.”
Unutmayalım ki, insan ilişkilerinin özü olan sevgi, bağlılık ve güven yalnızca bir ekranın ötesinde, gerçek dünyada anlam bulabilir. Aşk, hızla kaydırılan bir fotoğraftan değil, dikkatle bakılan bir çift gözden doğar. Belki de ekranı kapatmanın ve dışarıda gerçek bir “merhaba” demenin zamanı gelmiştir.