Bir süredir hayatımızda Salih Bademci fırtınası esiyor. Canlandırdığı birbirinden farklı karakterlerle izleyiciyi büyülüyor; “İnandıklarımı seyirciye yansıtmaya çalışıyorum, yaptığım şey aslında biraz Ay gibi olmak. Güneş’in ışığını alıp Dünya’ya yansıtıyorum” diyor. Kanal D’de yayımlanan ‘Dilek Taşı’ dizisinin başrolü Bademci ile buluşuyoruz. Evliliğini, babalığı, oyunculuğu ve hayatında değişen şeyleri konuşuyoruz: “Övgüden çoğalmayacak, yergiden azalmayacak, devam edeceksin.” Hürriyet'ten Hakan Gence'nin röportajı şöyle;
Yeni projesi için koşturmaca içindeyken izin gününde yakalıyoruz Salih Bademci’yi. Onu yıllarca hafızalara kazınan, güçlü rollerde izledik. Ama son iki senedir yıldızı öyle bir parladı ki herkes ondan ve oyunculuğundan bahseder oldu. Ama Salih aynı Salih. Neşeli, çevresine karşı çok nazik ve eğlenceli. “Sonuçta ben birinin canını kurtarmıyorum ki. En fazla bir ürün sunup insanların birkaç saatini tiyatro veya ekran karşısında mutlu geçirmesini sağlıyorum” diyor. Birlikte birer filtre kahve alıyoruz, başlıyoruz muhabbete...
İki senedir ekranda, sahnede Salih Bademci rüzgârı esiyor. Nasıl hissediyorsun?
Çalışmaktan o esintinin tadını alamıyorum. Çok haberim de yok açıkçası. Sevdiğim işleri, işin ehli insanlarla yapıp kenara çekiliyorum, gerisi halkın takdirine kalıyor. Ama sana bununla ilgili bir şey anlatabilirim.
Tabii...
İşleri ayrı zamanlarda çekiyoruz ama bazen üst üste yayına girebiliyorlar. Bağdat Caddesi’nde bir pano vardır. İki sezondur o panoya rol aldığım dizilerden birinin afişi konuyor. Sonra başka bir işim girdi ve onun afişini astılar. Küçük kızım da beni orada görmeye alışmış. Görmediği zaman “Baba burada resmin yok, neden kaldırdın” diyor. Onları benim fotoğraf çerçevem zannediyor, acayip canı sıkılıyor (gülüyor).
Harika hikâyeymiş. Yan ve güçlü rollerde karşımıza çıkan adamken artık süperstar Salih oldun. Peki, bu billboard’lar, afişler seni nasıl etkiliyor? Değişiklik var mı hayatında?
Estağfurullah, süperstar Salih demeyelim, ben yine çok çalışıyorum, yani değişen bir şey yok.
Senin için yan rol, başrol ayrımı var mı?
Rolleri bu şekilde nitelendirmiyorum çünkü yan rollerimde de çok sıkı çalışıyordum. Sağ olsunlar senaristler hiç boş bırakmıyordu, insanlar da seviyordu o rolleri.
O yüzden kendi adıma fark ettiğim bir değişim yok.
39 yaşındasın, bu şöhret için geç kaldığını düşünüyor musun?
Hayır, iyi ki böyle oldu.
Neden?
Genç yaşlarda başrol oynayan birinin daha sonra yan rol oynadığını görmeyiz, sanırım genç yaşlarda böyle şeylere daha çok takılıyorlar. ‘Başrol oynadım, yan rol oynamam’ diye düşünüyorlar. Hayattaki birçok güzel yolculuğu kaçırıyorlar. Benim şansıma o yolculuk ufak adımlarla güzel güzel başladı, öğrene öğrene gittim. O yüzden de şu an olduğum yerde, gerçekten biriktirdiğimi fark ediyorum ve bir daha yan rol oynamam gibi şeyler de yok.
Senin böyle egoların yok mu yani? Bir filmde beş dakika görünecek olsan da kabul eder misin?
Yok vallahi, ben rolümü seviyorum, gerisi geliyor. Beş dakika görünecek olsam da kabul ederim. Hangi işte oynadığım, kimlerle çalıştığım, gerçekten buna değip değmediği önemli olan.