Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, "Devam etmekte olan 17 milyar dolarlık programımıza ek olarak, önümüzdeki üç yıl içinde Dünya Bankası Grubu Yönetim Kurulu'na 18 milyar dolarlık yeni operasyonlar hazırlamayı ve sunmayı öngörüyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Türkiye ekonomisinin 3 yıllık yol haritası niteliğindeki Orta Vadeli Programı (OVP) açıkladı.
Bu hafta Dünya Bankası'nın mevcut 17 milyar dolarlık desteğine ek olarak 18 milyar dolar daha desteğini harekete geçirmek üzere Türkiye hükümetiyle görüştüğü haberleri gündemde yer aldı.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Bankanın Türkiye'nin ekonomik politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
'DOĞRU YÖNDE ATILMIŞ ADIMLAR OLDUĞUNA İNANIYORUZ'
Soruları yanıtlayan Lopez'in yanıtlarından öne çıkanlar şöyle:
"Geçtiğimiz 20 yıl boyunca Türkiye'nin ekonomik performansı çok iyiydi ve bu durum nüfusun yaşam standardında önemli iyileşmelere yol açtı. Ancak, yüksek enflasyon oranları, aşırı değerli döviz kuru ve 6 Şubat depremleriyle ilgili harcama ihtiyaçlarından kaynaklanan mali baskılar bu sicili riske atmaktadır. Bu bağlamda, Merkez Bankası tarafından uygulanmakta olan para politikasının sıkılaştırılması, bozucu mali düzenlemelerin gevşetilmesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından mali açığı azaltmaya yönelik mali gelir tedbirlerinin doğru yönde atılmış adımlar olduğuna inanıyoruz. Liradaki değer kaybı nedeniyle kısa vadede enflasyonun arttığını görmek mümkün olsa da uzun vadede yüksek büyümenin sağlanması için enflasyonun düşürülmesi kilit önem taşımaktadır.
MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ ARTIŞ KARARI
Bizim görüşümüze göre, Merkez Bankası tarafından uygulanmakta olan kademeli yaklaşım uygundur. İkiz açıklar, negatif reel faiz oranları ve yüksek enflasyon gibi makro dengesizlikler, özellikle döviz ve finans sektörlerindeki çarpıklıklar ve enflasyon beklentilerinin kontrol altına alınmasına karşı aşırı değerli bir para birimi için döviz kuru dengesinin yeniden sağlanması gibi çelişkili politika hedeflerinin birleşimi göz önüne alındığında, piyasaların ve daha genel olarak ekonominin yeni politika önlemlerinin uygulanmasına nasıl tepki verdiğini test etmeye olanak tanıyacağı için kademeli bir ardışık yaklaşım doğru yaklaşım olarak görünmektedir. Bu görüş sadece faiz oranlarındaki ayarlamalara değil, aynı zamanda makro istikrarı güçlendirmek ve para politikası müdahalelerinin etkinliğini artırmak için kritik öneme sahip olan bozucu makro ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasına yönelik çabalara da atıfta bulunmaktadır. Görünen o ki piyasalar da bu görüşe katılıyor zira Merkez Bankası'nın birkaç hafta önce açıkladığı faiz artışının ardından ülkenin risk primi Eylül 2021'den bu yana en düşük seviyeye geriledi ve 5 yıllık CDS'ler şu anda 370 baz puan civarında.
35 MİLYAR DOLARLIK MALİ PAKET
Gerçekten de ekonomiyi istikrara kavuşturacak politikaların uygulanmasında Türkiye'ye eşlik etmeye kararlıyız. Devam etmekte olan 17 milyar dolarlık programımıza ek olarak, önümüzdeki üç yıl içinde Dünya Bankası Grubu Yönetim Kurulu'na 18 milyar dolarlık yeni operasyonlar hazırlamayı ve sunmayı öngörüyoruz. Bu miktar hükümete doğrudan kredi verilmesini ve özel sektöre destek verilmesini kapsamaktadır. Türk özel sektörüne yönelik destek, doğrudan yatırım, garantiler ve yaklaşık 5 milyar dolarlık ticari finansmanın harekete geçirilmesi yoluyla bunun üçte ikisi kadar olabilir. Dolayısıyla, Banka Grubu İcra Direktörlerinin farklı operasyonları onaylamasına bağlı olarak, tüm finansman araçları dikkate alındığında bu, yaklaşık 35 milyar dolarlık geçici bir toplam mali paket anlamına gelmektedir. Bu paket, yönetimin makroekonomik istikrarı yeniden tesis etmek için gösterdiği güçlü kararlılığa ve daha da önemlisi attığı adımlara karşılık vermektedir. Ve bu paket, Dünya Bankası Grubu'nun özel sektör kolu aracılığıyla kaynakları harekete geçirme kabiliyetinden yararlanmaktadır. Dünya Bankası programı açısından, halihazırda aktif olduğumuz öncelikli alanlara ve özellikle de bu yaz yaşanan rekor sıcaklıkların da gösterdiği üzere çok güncel bir sorun olan iklim değişikliğine katılımımızı sürdürmeyi öngörüyoruz."