İYİ Parti Lideri Meral Akşener: "Bana herkes masadan kalktı diyor ama, masa kalktı, masada oturmaya devam ettim!"

İYİ Parti Lideri Meral Akşener:
A- A+

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında açıklamalarda bulundu. Perşembe günü yaşananlarla ilgili, "Herkes bana masadan kalktı diyor ama masa kalktı" ifadesini kullanan Akşener, müzakerelerde böyle şeyler olabileceğini belirtti. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olmak istediğinin belli olduğunu, bunu bildiklerini belirten Akşener, cuma günkü konuşmasını kendi yazdığını ve bilerek sert ve net bir metin kaleme aldığını ifade etti. Akşener, Kılıçdaroğlu'nu seçtirmek için çalışacaklarını bildirdi. Kazanma odaklı olduğunu belirten Akşener, "İmamoğlu ve Yavaş'ın popülaritesi benden fazla" dedi. Akşener, Altılı Masa'nın cumhurbaşkanı yardımcısı olacak beş genel başkanın, milletvekili adayı olmayacağını açıkladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında soruları yanıtladı. Perşembe'den bugüne yaşananları tüm detayları anlatan İYİ Parti Lideri Akşener, şöyle konuştu:

Akşener'in söyleşisinden öne çıkanlar şöyle:

(Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığının açıklandığı anda verdiği görüntü hakkında) "O görüntüleri incelettim, arkadaşlara baktırdım. Tuhaf bir ışık gelmiş, bir tarafım yok gibi görünüyor. Ama sonra diğer fotoğrafta bir sorun yok. Ben aslında mutsuz değildim, öyle bir durum yok. İmza koymuşum ben, öyle bir şey olur mu. Eşim dahil oğlum hariç bana hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz.

"Bana herkes masadan kalktı diyor ama, masa kalktı, masada oturmaya devam ettim"

Bir gece evvel ben hiç uyumadım. İnsanlar geldi gitti evime. Mansur ve Ekrem Bey evime geldi, gece 2:15 gibi. Sıfır uykuylaydım. Hareketleriniz ağırlaşıyor uykusuzluktan. Başka bir şey yoktu. Uzlaşı, mutabakat sağlandı. İki metnin altına biz imza attık. Bununla ilgili mutsuzluk söz konusu değil. Doğru bulmadığımız kararın altına niye imza atasınız. Yemek yiyecektik, Temel Bey'e  'beni affedin, eve gideyim dinleneyim' dedim.

Müzakereye kapalı bir ortam olmuştu. Siz bir teklif ortaya koyuyorsunuz, diğer 5 kişi tek bir konuda karar almış ve geri gitmiyor. Siz de bunun tartışmasını arz ediyorsunuz. Dolayısıyla, bana herkes masadan kalktı diyor ama, masa kalktı, masada oturmaya devam ettim.

"Hiç solcu bir aile olmadık"

Her birimizin hayata bakışı, gördüğümüz problemlere çözüm arayışımız, beğendiğimiz, temsil ettiğimiz kitle farklı. Türkiye'nin büyük bir sosyal ve siyasal alanını temsil etmesi en önemlisi o masanın. Öncelikle farklılıklara saygı duymayı öğreniyorsunuz.  

Hiç solcu bir aile olmadık ama CHP'nin kurucu idaresinin belki kenarında payı olan ailenin çocuğuyum ben. Annemin dayısı Menderes'in İstanbul'un il başkanı. Bu alanın çatışmasını en iyi bilen benim. Bu ülkedeki ucube sistemden kurtulmak için oturup birbirini anlamaya çalışması çok kıymetli. Biz farklılıklarımıza saygı duymayı öğrendik.  

"İsim hiç konuşmadık"

Kemal Bey ile buluşmadık. Toplantının önce gündemini yazıyoruz. Sonra genel başkanları dolaşıyorum. Ekleme ve çıkarma yapılıyor. Sonra kendi arkadaşlarımızla basına söyleyeceklerimizi planlıyoruz. Yazılan metni tüm siyasi partilere yolluyoruz. Geri dönüyor, yeniden düzenleniyor, sonra bizim masada tekrar kontrol ediliyor. Perşembe günkü toplantıda, başkanlık konuşmasını öne almada katkım olduğunu düşünüyorum. Parlamenter sisteme geçişle ilgili yol haritasını yazdık. Sonra ona bağlı olarak kanun ve Anayasa değişiklik metnini yazdık. Şu anda adayımızın elinde her şey var. Bunlar çalışılırken aynı zamanda akademisyenlerin de katkısı var. Geniş kitleye de gitti. Son haline geldikten sonra da tartışmaya açıldı. İsim hiç konuşmadık.

"Ersan Hoca'yı çok severim"

Biz dedik ki, 'seçim tarihini açıkla, adayımızı açıklayacağız' ve öyle de oldu. Erdoğan tarihi ilan etti, biz de adayımızı açıkladık. Kemal Bey'in aday olacağı partisinden gelenlerden dolayı belli oluyordu. Herkesin aday olma hakkı var. Ben 2018'de  bazı olaylar yaşadım dersler çıkardım. Aday olmadığımı ilan ettim, hiç pişman olmadım. 

Perşembe'den Pazartesi'ye taş yağmuruna tutulduysam da 'kendine bir şey yontuyor' duygusunun olmamasını sağlamaya çalıştım, o bir feregâttı.

Ersan Hoca'yı çok severim, değerli bulurum. Kendisinin fikirlerinden yararlanmayı çok istiyorum, ağırlamak istiyorum.

"Evet sertti, sert olmalıydı"

Kendimi şeytan taşlamasında hissettim. O gün Ersan Hoca, bizimle ilgili çok kolay değildi o sözleri söyleyebilmek, çok değerliydi benim için. Fikirlerini alacaktım, konuşacaktım. Daha müzakere sona ermedi. Ersan Hoca aynısını söyledi. 'Ciddi misiniz sözlerinizde' dedim. Herkesin taşladığı bir dönemde, eğri doğru, ipin ucu da kaçarak, evimde yemekte ağırlayıp fikirlerinden faydalanacağım. 

(Basın toplantısındaki sert cümleleri hakkında) Evet sertti, sert olmalıydı. O metni kendim yazdım. Sert olarak algılanabilir ama net olmasına dikkat ettim. Aşırı netlikler sinir bozar. Oradan çıkan sonuç şu: Böyle düşünüyoruz, senin önerilerin herhangi bir takdire uygun değil gibi bir tutum alınırsa, o zaman net olursunuz. Çünkü ben, kişisel olarak hiçbir şeyin talibi değilim. Adaylıktan vazgeçmemiş olsaydım, 5 erkeğin arasında tek kadınım. Bugünkü sistemi oluşturabilmek için bir gayretim oldu.

"13. Cumhurbaşkanı, Sayın Kılıçdaroğlu olacak"

Şu anda Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı. Başından beri destekleyeceğiz orada sorunumuz yok. Ama milletin 'hadi hadi' dediği iki büyükşehir belediye başkanını da onun koşu partneri haline getirdi masa. Bugün itibariyle çok net söylüyorum: 13. Cumhurbaşkanı, Sayın Kılıçdaroğlu olacak. Koşu partneri, üçü birden en önde Kılıçdaroğlu seçtirmek için.

O masada uzunca bir dönem geçtikten sonra adaya yavaş yavaş gittik ama alan sıkışınca şunlar konuşulmaya başladı: "Meral Akşener, birinci Cumhurbaşkanı olmak istiyor." Bu külliyen yalan. Bir kişiyle buna dair tek bir kelime konuşmuşsam, ben politikayı bırakmaya hazırım. "Sayın Kılıçdaroğlu aday olduğu taktirde partisi az oy alıyor, onun için istemiyor." Bu dünyanın en büyük salaklığıdır. Siz kazandığınız zaman oy almanızın önemi vardır ama birinci öncelik Cumhurbaşkanlığını kazanmaktır.  Burada özne Erdoğan değil, bu ucube sistemden kurtulmamız lazım. Başardık çok şükür. Hepimiz adım attık.

İmamoğlu ve Yavaş görüşmesini anlattı

22:30 gibi Ekrem Bey beni aradı, yola çıktım gelebilir miyim, Mansur Bey'i de alacağım dedi. Hay hay dedim. Kemal Bey'in haberi var mı dedim evet dediler. Sonra bir haber çıktı beni değil, iki başkanı rencide eden bir haber. Arkadaş iş çeviriyorlarmış haline getiren. Kendileri talep etti kendileri iptal etti. Sonra dedim ki, ne olur ne olmaz, ben size bir arkadaşımı göndereyim, onun arabasıyla gelin, en azından görünmeyin. 

Geldiler, sonra bazı seçenekler ileri sürdüler. Şu an izin almadığım için söyleyemem. Bu iki arkadaşımızın popülüterliği benden fazla. Bu süreçte aktif olmaları gerekiyor ama belediye başkanı görevi üzerinden yardım etmek başka bir şey, bu kampanyada ve sonrasında taşın altına ellerini ve gövdelerini koyacaklarının da ispatı lazımdı. 

"Amma uzun şeyler yaşamışız, kalbim yoruldu anlatırken. Hakkını helal etsin herkes, iyi bir şey oldu"

Biz önce üçümüz uzlaştık. Konuşurken ortaya çıkan bir şeydi yardımcılık görevi. Sonra gittiler. Saat 9:30'du Kemal Bey beni aradı. 2 arkadaşımız sizi ziyaret edecekler bilginiz olsun diye. Bunun üzerine ben de dedim ki, dün iki başkan sizin bilginiz dahilinde geldiler ve konuşma yaptık. Ben yazıya döküyorum bazı şeyleri. Size iletilmek üzere yazı haline döktüm, bunları gönderdim dedim. Bu bilgiler size geldi mi dedim, evet dedi, benim görüşlerimi getirecekler dedi. 9:30'da onlar geldi eve tekrar, yeniden el sıkıştık, sonra ben partiye gittim.  Perşembe günü GİK'ten şu kişileri şöyle götür dendi, oyladık. 

Önerimizin arkasında durma kararı çıktı. 9:30'daki toplantı sonrası tekrar yetki almam gerekiyordu. Jet hızıyla giyinip, genel merkeze gittim. Bütün arkadaşlar milletvekilleri, GİK üyeleri, divan üyelerini topladık. GİK'le zoom üzerinden kayda alınmak kaydıyla genel sekreterimiz görevlendirildi. Bu yetkiyi bana aldı. Bunu nasıl kamuoyuyla paylaşacağız. İki belediye başkanımız geldiler, son durum oldu. Sonra ben masaya katılacağımı ilan ettim Kürşad Zorlu Beyefendi üzerinden. Amma uzun şeyler yaşamışız, kalbim yoruldu anlatırken. Hakkını helal etsin herkes, iyi bir şey oldu.

"Sayın Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde bana başbakan yardımcılığı teklif edilmiş, kabul etmemişim"

Bu ülkede Tayyip Bey'le benim kapı arkasından görüşmeme ne gerek var. Ben o partinin başlangıçta kurucusuyum. Yürünecek yolu beğenmediğim için ayrıldım. Ben geri zekalı mıyım? Menfaatçi, oportünüst, Makyavelist birisi olsam niye ayrılayım? Ben hep ilkeler üzerinden ayrıldım.

İktidara gelinceye kadar ağzımı açmadım. İktidar olduktan sonra 2007'den beri benim kadar eleştirmiş başka bir şey yok. Ancak ailesi, çoluğu, çocuğu kişiliği benim ağzımdan çıkmaz. Ama onun eylemlerine manevi anlamda mermi atarım. Sayın Davutoğlu'nun başbakanlığı döneminde bana başbakan yardımcılığı teklif edilmiş, kabul etmemişim.

"Tayyip Bey'e de ayıp, en ufak bir görüşme inanın yok"

Para işine dönersek... Eğer ben Tayyip Erdoğan'ın çevresinden ve veya başka bir şekilde bir Allah'ın kulundan bu tarz bir konuyla ilgili 1 lira, 5 lira adını ne koyarsanız, almışsam, ispat etmesi çok zor ama, dünyanın en şerefsiz insanıyım. İstanbul'da oturduğum ev belli. 5 dönem milletvekilliği yapmışım. Eşimin babası, İzmit'in ekonomik durumu iyi bir aileydi. Biz onun üstüne bir şey koyamamışız. Maaşımın dışında hiçbir gelirim olmadı benim. Koray Bey iş adamı. Bunu iddia eden ispatlayamazsa şerefsizdir dedi. Koray Bey evini satar koyar partiye. Trabzonlu, burnu düşse yerden almaz.

Her şeyim açıktır. Bugüne kadar Tayyip Bey benimle konuşmak için hiçbir şey yapmadı. Benim de Tayyip Bey'le gizli saklı hiçbir görüşmem olmadı. Hatta deprem zamanında nasıl görüşme yaptığımı televizyondan anlattım. Bugünün dijital dünyasında gizli bir şey olabilir mi? Olsa söylerim. Böyle bir karar verdim derim, peşimden gelen olur, gelmeyen olur. Tayyip Bey'e de ayıp! en ufak bir görüşme inanın yok. Sanki ben göz kırpıyorum, Tayyip Bey koşuyor, böyle bir durum yok. Hatta en sert kavgayı ikimiz yapıyoruz. 

"13. CUMHURBAŞKANINI SEÇMİŞİZ GİBİ HİSSEDİYORUM"
Allah şahidimdir, küçük memurun kızıyım. Geniş bir sülalenin mensubuyum. İlkokul 3'e kadar okumuş bir ananın kızıyım. Anneannesi lise mezunu. Babamın babası müderris. O göç ne demek? Mübadil bir ailenin kızıyım. Babamın babası müderris, din profesörü ama babam ortaokula kadar okutulabilmiş. Babamın kuzenleri hepsi Galatasaray Lisesi mezunu. Yıllar sonra Galatasaray'ı niçin istedim biliyor musunuz? Robert'i istemedim. Hem devlet okulu hem yarıda kesilmiş bir şey vardı. Atatürk'ün kurduğu bu cumhuriyetin fırsat eşitliğinden eğitim yoluyla yararlanmış bir insanım. Bugün benim şehrimin dağ köylerindeki kızlar bu şansa sahip değiller. Allah nasip eder ödeyebilirim, nasip etmez ölürüm.

Herhangi bir insanoğlundan korkmuyorum, büküleceğim kimse yoktur. Yapmaya çalıştığım bu ülkeye hizmet. 'Ben önde olayım, hizmet ederim' diye durumumuz yok. Bugün itibariyle kendimi iyi hissediyorum. Biz 13. Cumhurbaşkanımızı seçmiş gibi hissediyorum. Çok iyi çalışacağım.

"5 GENEL BAŞKAN MİLLETVEKİLİ OLMAYACAK"
Benim 1. Cumhurbaşkanı Yardımcısı olma istediğim dedikodusu ilk çıkmadı. Sayın Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu, Uysal şahididir. Kendimle ilgili teklif gelse reddedeceğimi söyledim. Böyle bir teklif gelemezdi. Bizim metinde, hepimizin cumhurbaşkanı yardımcısı olacağımız var. Ama biz aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanıyız. Türkiye koalisyonu unuttuğu için. Ben iki koalisyonun içinde yer almıştım. Refahyol'un bakanı oldum. Koalisyonun özelliği şuydu. Tansu Hanım hem Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve parti genel başkanıydı.

Buradaki sistem yeni olduğu için. O dönemlerde unutulduğu için. Bir de Meclis'te çalışacağız. Sayın Kılıçdaroğlu ve iki belediye başkanı aynı tartıda koşu partneri olarak öncelikleri Cumhurbaşkanlığı meselesi olacak.

Şu anda biz Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağımızı söyledik, dolayısıyla milletvekili olmayacağız. Ben kendi adıma söyleyeyim, milletvekili adayı olmaya kalksam bu işe inanmıyorum demektir. Sayın Mansur Yavaş ve sayın Ekrem İmamoğlu'nun yaptığı iş bizden biraz daha farklı. Başkan yardımcılığını sayın Kılıçdaroğlu atayacak. Burada iddialı olduğumuzu ileri sürmenin yolu biz milletvekili adayı değiliz.

"BU PARLAMENTER SİSTEMİ KONUŞTUĞUMUZ SON SEÇİM"
Her partide birçok arkadaşımız milletvekili seçilecek, bazı yerlerde işbirliği yapılacak, mümkün olacak en fazla milletvekilini çıkartmak isteyeceğiz. Ama bizler aday olmayacağız. Bakanlıkları konuşmadık. O kadar insanı bir araya koymuşuz, ben daha büyüğüm, sen daha küçüksün denemez. Bu çok ayıp bir şeydir. Neticede kader birliği yapılmış. Herkesin sosyal çevresi var. Kimbilir ben başka türlü, diğer arkadaşlarımız başka eleştiri alır. Biz her bir siyasi partiye seçim öncesi söz, şu bakanlık değil ama birer bakanlık.

An itibariyle 6 siyasi partinin birer bakanlığı var şu anda. Liderlerin başkan yardımcılığı sayın Fuat Oktay gibi değil. Bir danışma kurulu aynı zamanda. Son aldığımız oy oranlarına göre bakanlık konuşulacak. Oradan koalisyon kurarız. Asıl mesele bizim Cumhurbaşkanlığını kazanmak. Bu son seçim. Parlamenter sistemi konuştuğumuz son seçim. Biz bu cumhurbaşkanlığı seçimini alamazsak, Türkiye ölmeyecek ama velakin bir daha parlamenter sistemini konuşarak seçime girmeyeceğiz.

Özellikle AK Parti'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Sayın Erdoğan'ın son dönemi. Partisinde iki damadının dışında kimse yok. Ama velakin burada da hangi görüşte olursa olsun, seküler kesimden bahsetmiyorum, dindarı seküleri gittikçe nefret duyguları, haksızlığa uğramış, öfke yumağı bir alan doğuyor. Bir daha ki seçimde kesinlikle burası kazanacak. Ucube sistemin başına birini seçeceğiz.

Parti kurulurken İlber hocamın karşısında saygımdan hazırolda duruyorum. Kendisine teklif ettim, uzun konuşmamızın ardından dostluk baki dedi bana. Beni bu işlere katma dedi. İlber Hoca'yı seçin, 1 yıl sonra kafa gider. 36 bin haftada imza atmak zorundaymışsınız, duyduğumu söylüyorum. Şimdi parlamenter sisteme geçeceğiz. Hukuk hakim olacak, hukukun üstünlüğü hakim, denge ve denetleme mekanizmaları hakim. Ben kimim ki intikam alacağım. Hukuk dışılığından elbette hukuk, bağımsız, tarafsız, korkusuz yargı soracak.

6 senedir ifade alınmadan bir mahkeme olabilir mi? Sıradan insanların bile tanıdığı yoksa hakkını arayamadığı adalet sisteminden bahsediyorum. Türkiye'nin kurumları iflas etti. Bunu düzeltmek iddiasıyla geldiğinizde yamuk yapamazsınız. Ben hırsız isem yargı benden hesap soracak. Meral Akşener olarak bir kişiye gıcık olmuşum, 'senii' diyemem ben. Siyasetçi bunları yapamaz. Seçmen velinimet olacak. Bugün seçmeni nereye konumlandırdığının farkında değil.

"BEN BİREYSEL BİR KAVGA VERMEDİM"
Biz 28 Şubat'ları yaşadık. Sizinle de ters düştüğümüz zamanlar oldu. Nasıl güzel bir şeymiş o. Büyük sermaye ile kavga ettim, ters düştük, gazetecilerle oldu, İstanbul sermayesiyle oldu, askeriye, yargıyla da oldu, samimi söylüyorum bugünkü gibi topyekün hukuksuzluk, topyekün korku vallahi, billahi, tallahi görmedim. Daha vicdanlı, daha mert bir kavgaymış. Hukuka gittiğinizde iyi kötü sonuç alıyordunuz. Onun için dediğim şey hukukun üstünlüğü. Adil, tarafsız, objektif yargı.

Ben bireysel kavga vermedim. 'Bana şunu vermediniz, ben yokum' demedim. 'Bu seçimi almamız lazım' dedim ve 'alacağız' diyorum. Ben milletvekili adayı değilim. Bir orta yolda buluştuk, elbette seçimi alacağız."

"HER PARTİ DİĞER PARTİLERİN BİRBİRİYLE İLİŞKİSİNE SAYGI DUYMALI"
Samimiyetle söyleyeyim; Türkiye'de siyasi partilerin birbirleriyle ilişkilerine her bir siyasi parti saygı duymak zorundadır. Biz bugüne kadar buna saygı duyduk. x partisinin y partisiyle ahbaplığına, tutumuna, görüşmemesine saygı duyduk. Kurumsal sistem üzerinden ne AK Parti'yi niçin görüştün demedik, diğer partilere de...

Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu hem MHP hem CHP'nin adayıydı. Onun otobüsünün üstünde konuşmalar yaptım. Selahattin Demirtaş da adaydı. Bir baştka Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'a kendi bütçesinden yardım etmişti. Burada 2014'ün Türkiyesinde MHP'nin adayı olan İhsanoğlu'nun tutumuna kimse bir şey demedi. Herkesin hakkına hukukuna saygı, vatanın birliğine bütünlüğüne saygı, hukukun üstünlüğüne saygı, anayasanın ilk dört maddesine saygı ve Türkiye'deki birlik ve beraberlik vurgusuna saygı.

Atatürk'le insanların derdi olmayacak. HDP'nin yöneticilerinin de, diğer insanların, partilerin düşünmesi gereken o. 2014'de MHP'nin adayı Selahattin Demirtaş'ın bütçesine sembolik yardım yapmışsa, buna sayın Bahçeli dair herkes saygı duymuşsa burada bir şey var demektir. Bugün niye böyle? Türkiye'de siyasi partiler üzerinden ayrışma yerine etnik ayrıştırma oluşturuldu.

Tayyip Bey'in maalesef kavramsal bilgisi eksik. Pratik yanı çok kuvvetli. Ama velakin 100 sayfa tarih, sosyoloji, felsefe, mantık, sosyal bilimlerden bir şeyler okumuş, yanındakiler özet çıkarmış olsaydı bugün Türkiye başka olurdu. Bizim güneydoğuda belediye başkan adaylarımız ve meclis üyelerimiz oldu."

Yeni Şafak gazetesinde bütün kimlikleriyle 29 adayımızın ismi yayınlandı, 'PKK'lı diye yayınlandı'. İkisi hariç, Türk, geri kalanların ortak özelliği Kürt olmaları. kürt olup seçilen belediye başkanlarımızın üçünü de AK Parti bizden transfer etti Muş'ta. Bir tanesi de Süleyman Soylu beyefendinin genel başkanı olduğu dönemde DP'nin belediye başkanı. Sayın Soylu'nun İçişleri Bakanlığı sürecinde kendisinin belediye başkanı PKK'lıymış.

"CHP HDP İLE GÖRÜŞEBİLİR"
Bir Abdullah Uçar vardı. İçim yanıyor. Kemal Bey'le ortak mitingler yaptım. Bursa'dan aday göstermişiz. Abdullah'ı çağırdım, mitinge çıkaracağım. Kemal Bey de yanımda. Başka arkadaşlar da var. 'Abdullah ne diyeceksin oğlum' dedim. 'Abla diyeceğim ki, Kürdüm amma PKK'lı değilim' dedi gözleri dolu. 'PKK ile nasıl mücadele ettiğimi dünya alem bilir' dedim. Dün ile bugün arasındaki fark bu. Abdullah diyor ki, 'Kürdüm amma PKK'lı değilim'. Bu dilin düzeltilmesi lazım.Bu dili başlatan sayın Erdoğan. Bu ucube sistemden kurtulacaksak, herkes bu gerçekliğin farkında olmalı.

Dün kavga edilmeyen konuda görüşme bile problem yaratıyorsa herkesin dikkat edilmesi lazım. O masada defalarca iddia edildiği gibi, o masada HDP yok. Mithat Hoca'nın söylediğine göre kendileri de ikrar ediyor. Zaman zaman HDP yöneticilerinden farklı söylemler oldu. Ben o söylemlerin her birini bu ucube sistem ateşine odun atmaktır dedim. Bu sağduyunun devam etmesi ve derinleşmesi gerekiyor. Bakanlık gibi alışveriş olması mümkün değil. Diyalog başka bir şeydir, CHP diyebilir, anlayışla karşılardım. 'Sizin oy oranınızla HDP'nin oyu farklı hadi size güle güle' deselerdi o masadan kalkardık. Alengirli işe karşıyım, dürüstlük ve açıklıktan yanayım. CHP, HDP ile görüşebilir bu net. Ama bize asla getiremez.

Muharrem Bey'le en küçük incitme yapmadan ne ben onu, ne o beni, hakikaten o dönemle ilgili ben ondan razıyım. CHP ile ilişki biçimlerini bilemem, yorum da yapamam. Ama ben Hüseyin Baş üzerinden deneme yaptım. Sayın Hüseyin Baş'ın sosyal medya üzerinden talebi oldu. Ben de kendisinin teklifini masaya götüreyim dedim. Masada olmayı arzu etti. Hüseyin Baş'ın şahsı, partisi değil. Dolayısıyla bu genişlemenin doğru olmayacağına dair, kimseyi incitmeden sonuç çıktı. Hafiften bir oylama yaptım genel olarak genişlemeye, Hüseyin Baş'a değil. Ben tekrar söyleyeyim, Muharrem Bey'le 2018'de bir tarafıyla rakip, bir taraftan saygı içerisinde götürdüğümüz yarış inanılmazdı. Ben kendisinden razıyım. Şu anda pozisyonu Cumhurbaşkanı adayı olabilir. Partisinin ittifak durumu var mı, yok mu onu bilmiyorum. Dolayısıyla 4 gündür nefes alamadım.

Bir ve beraber yol yürütmeyi isterim, kimseyi incitmemeye çalışırım. Muharrem İnce'ye saygım sonsuzdur.

Partim diyelim ki 1. çıktı. Başbakan partimden başka arkadaş olur. Tayyip Erdoğan olamadı Abdullah Gül oldu ya. Ben fedakarlık ve feragat konusunda uzmanım. Hiç sakıncası yok. Biz milletvekili adayı olmayarak bu işi kazanacağımızı iddia ediyorum. Ben 1. parti olma konusunda iddialıyım. Sonuçta o gerilim çözüldü, en iyi çözüldü. O gerilim ortaya çıkmasaydı, cici cici gezseydim ne olacaktı. Birinin 'Münasebetsiz Mehmet Efendi' olması gerekiyor.

"TEMEL BEY ÖYLE BİR ŞEY DEMEDİ, KILIÇDAROĞLU AYAĞA KALKMADI"
Hayır niye kopun! Ama kopabilirdi de! Kazanılmayacağını düşündüğüm sistemden bahsediyorum. Burada özne sayın Kılıçdaroğlu değil. Bizim bu işi kazanmamız lazım. Bu kazanmaya dair tartışmamız lazım. Sonra buna gerek yok gibi bir şey ortaya çıkınca, sonra benim iddialı cümlem vardı, Noterler Birliği bana kızmış ama, herkesin birbirini ikna etmeye çalışması lazımdı.

Temel Bey öyle bir şey demedi. O yaş grubu sabır konusunda uzman, geldiği gelenek var. Kemal Bey'i de sabırlı insan olarak tanıyorum. Erkekler birbirine karşı inanılmaz saygılı. Sizin bam diye söylediğiniz söz. Kadınlar daha açık. Kimse ayağa kalkmadı. Ben açık net fikirlerimi söyledim. Bir gerginlik yaşandı. Sayın Davutoğlu ve sayın Babacan devreye girip usulet ve suhuletle pazartesiye bırakılma nedeni öyle oldu. 5 kişi imzaladı, ilan edilşine de gidilebilirdi, sonra hep beraber nefes alalım oldu. Sonra geldim arkadaşlarımla konuştuk. Sonra mutlaka kazanma konusunda sonuç çıktı. Aynı yerde kalabilirlerdi. Orada da ben o vebali alamazdım. Dolayısıyla çok iyi oldu. Meral Akşener adına değil bu, herkes adına çok iyi oldu.

(Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısındaki sözleri) Kemal Bey'in zihninde güzel bir şey bu. Masaya kısmı da var, öyle bir yanım var. Mert bulduğunu ifade etmiş, açık olmakla alakalı bir şey. Benim hesabım, kitabım yok. Kemal Bey de diğer arkadaşlar da biliyor. Onun için zaman zaman öyle oluyor.

Şu anda sayın Erdoğan'dan sayın Kılıçdaroğlu ve onunla koşacak olan iki belediye başkanının işi kolay. Sayın Erdoğan seçim beyannamesi hazırlayacak. Bizimkisi hazır. Cumhurbaşkanı sayın Kılıçdaroğlu'nun elinde bu olacak, anlatacak. Beraber çalıştık. Dolayısıyla bize şu anda sadece iletişim teknikleri üzerinden kampanya sistemi lazım. Henüz onu oluşturmadık, muhtemelen arkadaşlar bugün çalışmaya başlamıştır. Kampanya iletişim açısından ajanslar devreye girer bu ay devam eder. İşimiz Tayyip Bey'den kolay.

"TÜM DEPREMZEDE KARDEŞLERİMDEN ÖZÜR DİLERİM"
Sayın Erdoğan'ın çevresinde oluşan duygu düşünce AK Parti ile MHP'nin liderlerinin olan ünsiyeti var. Tekleştikçe sistem de küçülüyor. Sayın Erdoğan'ın bu işi bildiğini ama hakikaten önlem alamadığını düşünyorum.

Bu 4 gün için deprem bölgesindeki bütün kardeşlerimizin hakkında konuşmanın biraz perdelenmesi sebebiyle burada pay sahibi olduğu için bütün kalbimle özür diliyorum. 4 günde onlarla ilgili konuların perdelenmiş olması Türkiye'nin geleceği için önemliydi. Hem Millet İttifakı, hem Cumhurbaşkanı adayımız hem bizler o konuda ciddi çalışacağız.

Mesela Ekrem Başkanın istanbul'da depremde çalıştayı var. O Hatay'dan, Mansur Başkan Kahramanmaraş'tan sorumlu. Ben her gün bir ilimize gittim. 72 saat sonra gittim. Kocaeli'den bilgim vardı. Acı şeyler yaşanıyordu. Eski İçişleri Bakanıyım. DYP milletvekiliydim. Akrabalarımdan birisi enkazın altındaydı. Onu bildiğim için 72 saat sonra gittim, her gün gittim. Cumartesiden itibaren tekrar başlıyorum. Sırasıyla deprem bölgesinde son durum nedir diye bakacağım.

Bir kere deprem meselesinde inanılmaz afet oldu, sayın Erdoğan ve iktidar eliyle afete dönüştü. Sayın Erdoğan bunu kader planı diye söyledi. Dolayısıyla kader planına amenna amma kaderin içinde en önemli konu tedbirdir, hazırlıktır. Siz Kocaeli depreminden sonra Kasım'da olan Bolu depreminden sonra 21 yıldır hiçbir şey yapmamışsanız tedbirsizliktir, kader planı diye tarifleyemezsiniz. Kader planı diye tarifliyorsanız sayın Erdoğan'ın zırhlı araç kullanmadan, korumalarla gezmeden yapması gerekir. Korunmasında bir sorunumuz yok. Böyle ise o zaman bu tedbiri kendine uyguluyorsun vatandaşa niye uygulamıyorsunuz.

"AFAD DARMADUMAN OLMUŞ"
AFAD kavramsal olarak çok iyi kurum. Ama darmaduman olmuş. Kurulmuş bir şey yok. Şimdi İçişleri'ne bağlanmış. Karman çorman bir durum. Bu kurumlarda yönetici ve uzman sayısı azdır. Bakanlığım döneminde sivil savunmanın Türkiye genelinde 6-7 bin personeli ve 35 eğitilmiş kişi vardı.

Şimdi bunu lağvetmişsiniz, AFAD'ı kurmuşsunuz, altına eğitilme alanını koymamışsınız. AFAD'ın sahadaki yöneticilerine söyleyecek sözüm yok, çaresiz. 10 kişi ne yapabilir? 10 kişinin her birinin 15 civarında eğittiği ona bağlı sivil olmalıydı. Bütün kurumlar gitmiş, deprem felakete dönmüş. Biz bunun içinden çıkacağız inşallah.

Şehircilik ve Afet Bakanlığı yaptık biz. İmar Affı'nı kaldırıyoruz. Daha bunları deprem olmadan evvel hazırladık.

An itibariyle 4 gün öncesi başlamıştı. sonra başka odaklaşmamız sözkonusu oldu. Yarın itibariyle parmak boyası demeye başlayacağız. Deprem bölgesinde oy kullanmak başka bir de oradan batıya tahliye olanların oy kullanması. Sayın Şenol Sunat arkadaşımız, diğer partilerle de irtibatını sürdürüyor. Sayın İsmail Tatlıoğlu, Musavvat Dervişoğlu ile CHP'ye gittiler. Bir kanun teklifi ve anayasada değişiklikle, oy birliği ile hızlıca düzenleme yapmayı söylediler.

Bunu düzeltmek için teklif yaptık, CHP ve AK Parti'ye ilettik. Keşke oy birliği ile geçirsek. Batıya gelmiş insanların oy kullanması hem de orada kalanlar. Formülümüz şu; diyelim ki Kahramanmaraş'ta Ankara'ya geldiler, Kahramanmaraş için oy kullanacaklar. Aynı yurt dışındaki vatandaşlarımız gibi.

6'lı Masa'da konuşmadık. Bireysel olarak söyleyeyim, etseniz nedir, etmeseniz nedir diye sonuç çıkıyor. YSK'sı var. Asıl mesele şu; meşhur anayasayı, Türk tipi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değişikliğini hazırlayanı derhal yanından uzaklaştırsın. İnsan geçici bir madde koyardı. İtibar açısından çok pis tartışma olacaktı. O anayasa madde geçecekti. Bu yalap şalap yapılan bir iş. O madde konulsa tartışmayacaktık. Niye koymadınız?

"SAYIN KILIÇDAROĞLU YEREL SEÇİMLERE KADAR PARTİ LİDERLİĞİNDEN İSTİFA ETMEYECEK"
Bakın liyakat, ciddiyet, bilgi yok. Sayın Erdoğan şu anda şahsı üzerinden yapılacak her bir tartışmayı ona bu eksikliği ortaya koyan liyakatsız adamlarla ilgisini kesmeli. Ben üçüncü kez aday olduğunu düşünüyorum, olmaması gerektiğini düşünüyorum. Siyasi olarak bunu söylüyorum. Bütün bunların özü liyakatsızlık, bilgisizlik, eksikliktir. Yazık Türkiye'ye.

Bizim partimiz istifa etmesi gerektiğini düşünüyordu. O masada artılar, eksiler konuşuldu. Ben ikna edildim. Kötü niyetle söylemiyorum. Gerekçeler sunuldu. Bir süre, hiç değilse yerel seçimlere kadar, genel başkan seçilecek vs. iç hareketlilik olmaması açısından. Yerel seçimlere kadar partisinin başında kalmasına dair konsensus var.

"HUKUK DIŞI OLAN HER ŞEY GİDER"
Yerel seçimler 9 ay sonra oluyor. Benim ve partimin öngörüsü hemen olması gerekendi. Mesela benim ve partimin görüşü, Meclis'i aldığımız takdirde, inşallah alacağız, çok erken bir şekilde parlamenter sisteme geçiş, orada uzatmadan. Kimisi 5 ene olsun diyor sahada. Yazılan çizilenleri söylüyorum. Öyle 3-4 yıl kesinlikle olmaz. Çok kötü şeyler yapıldı, aynı hızla temizlememiz lazım. Aynı kötülüklere sebep olabilirsiniz. Onun için yargı. Onun için liyakat.

Hukuk dışı olan her şey gider. Seçim olur iktidar değişir, üst düzey bürokratların tümü siyasiydi, liyakat usülü olsa dahi. Çok enteresan kendileri bakanlığa istifalarını getirirdi, doğrusu budur. Şimdi sarayda bürokratik sistem var. Onlar zaten kendiliğinden gideceklerine dair, sistemden düştüğüne dair bilgim var. Liyakat, şeffaflık, ciddiyet esas mesele. Bilgi, bilgi, bilgi, asıl mevzu bu.

"SEÇİMİ KAZANMA İHTİMALİMİZ YÜZDE 100"
Seçimi kazanmayı yüzde 100 görüyorum. Barometremiz şu anda Perşembe günün sonrasında Cuma günkü konuşmamdan sonra atılan taşların yönü vardı. Bugün itibariyle atılan taşların yönü kendini rahat hissedenlerden geliyor."

Bir tereddütümüz olsa milletvekili adayı olurum, kazanırız, kazanamayız parti olarak söylüyorum. Çok iyi oy alacağımıza inanıyorum. 3 yıldır sahadayım. Dükkan dükkan gezdim. İlk girdiğim dükkanda yüz ifadesiyle, o dükkandaki aynı insanın yüz ifadesi ve söylemler arasındaki farkı biliyorum. Şu anda iddia ediyorum sahayı benim kadar bilen siyasetçi yok.

En ciddiye aldığım konu bu. Bir programınızda söylemiştim. Eskiden devlet vardı, bürokrasinin bilgisi vardı. 40 yaşındayım, üniversite hocasıyım. İçişleri Bakanlığı'na gittim. Kocaeli Üniversitesi'nde hocalık yaparken, Kocaeli Emniyeti'nin meslek içi eğitiminde görev alan birisiyim. Hocam rahmetli Nurettin Tarakçıoğlu'ydu. Aynı zamanda Milli Güvenlik Akademisi'nde ders verirdi. Bir gün bana dediler ki, sayın Bakanım MİT, Jandarma, Dışişleri, Emniyet'ten bir grup sizi bilgilendirmeye gelecek.

Söylenen şey şu: dünyanın her yanında hareketlilik var. Fakir ve sorunlu ülkelerden zengin ülkelere göç var. Afrika, Asya, Ortadoğu. Dolayısıyla Türkiye geçiş yeri. Avrupa ülkeleri, Batı dünyası Türkiye'yi bu hareketlilik esnasında hendek haline getirmek istiyorlar. 'Buna müsaade etmeyin' dendi. 1997 yılında dendi bu. Çok sevdiğim arkadaşım Salih Demirtaş, göçü inceleyendi. Ne kadar kitap varsa getirdi, okudum.

"BU AB'NİN İŞİNE GELİYOR"
Biz bir hendek olduk, bu AB'nin işine geliyor. Suriye, Irak girdi, Afganistan gidi, Asya'da iç savaş,, iklim girdi, fakirliğin dibine vurulmuş dünya girdi. Şimdi buradan geçiş hızlandı. Avrupa buraya yapıştırmak istiyor. Burada taviz verilmesi mümkün değildir.

Sayın Babacan ilk 4 maddeyi kast etmediğini söylemekle birlikte, diyelim ki öyle niyeti var, o zaman sayın Babacan'ın tek başına iktidar olması gerekiyor. Onun için böyle bir durum yok. Sayın Babacan bunu söylemiştir, söylememiştir. Önemli olan sayın Babacan'ın yaptığı işte bu görüşlerin hayata geçirmesi mümkün değil, çünkü buraya imza atıldı. Ayrıca öyle olmadığını biliyorum, masada da söyledi.

Sayın Erdoğan, bugün bir gasp üzerinden, olmayan hakkın gaspı üzerinden tartışılacak. Bu yurt dışında da geçerli tartışma. Bu eksikliği gündeme getiren arkadaşlarını sorgulasın diyorum.

Her zaman dışarıdan bakan olmuştur. Parlamenter sistemde de olmuştur. Bakan olabilirler, bir sorun yok. Önemli olan bizim seçimden birinci çıkmamız. Çözüm üretiriz. İktidar olacağımıza iktidarın paniğinden anlıyoruz. Sayın Erdoğan'la birbirimizi bilir, tanırız. Geçmişte nötr ortamlarda dostluğumuz oldu. O çerçevede baktığında bu gayretlerimin hiçbirinin kişisel olmadığını bilir. Odaklanıldığında, bunu kazanmaya yönelik neyim var neyim yok ortaya koyduğumu bilir.

Çok büyük deprem oldu, çok insan kaybedildi, büyük afet büyük felakete dönüştü. Herhangi operasyona kalkışan manevi anlamda eli kolu gider. Güvenlik güçlerinin bunun farkında olduğunu biliyoruz. İstanbul'da denendi. 800 bin farkla İstanbul'da görev yapan İmamoğlu daha güçlü. Bu ülkede devlet kavramını bilen kişi olarak biliyorum. Devlet dediğimiz mesele ciddiyet meselesidir. İş vatan, birlik, beraberlik noktasına geldiğinde yamukluklara müsaade edilmez. X kurumunun başındaki bir arkadaşımız, sayın Kılıçdaroğlu seçildi, aradı kamuoyuna duyulacak şekilde 'hayırlı uğurlu olsun cumhurbaşkanım' dese ne olur ki, iyi olacağına eminim."

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •