Emrah Uslu

'Takıntılar Deryası' Koleksiyoncusu...

'Takıntılar Deryası' Koleksiyoncusu...
A- A+

Şu hayatta herkesin bir takıntısı vardır…benim de var. Neticesinde insanız…Kimi çiçeğe, böceğe takıntılı…kimi dağa taşa …kimi antikaya …kimi temizliğe…bu sön söylediğim bu bölümün konusu sevgili okuyucu…sen şimdi yukarıda ki bu sön e taktın dimi ...bak sen de takıntılısın işte gördün mü…ulan dedin adam yanlış yazmış ..Nasıl olur???yok ben onu bilerek öyle yazdım başında vurucu bir iki atraksiyon yapayım girizgahı sağlama alayım diye…çaktın köfteyi heh afferin. Heyecanlandın dimi…ben heyecanlandım vallahi…ki bu durumda senin de heyecanlanman gerek.. hani şu sinema ve sahne de oyuncu ve yönetmen tribi vardır ya biz gülüyorsak izleyici de güler mevzusu… hah onun yazıda da öyle olduğunu düşünüyorum ondan dedim…buna da takıldın dimi saçma geldi benim düşüncem… takılma boşver koyverdim gidiyor…

Bu takıntı durumu benim küçük yaşlardan beri hayatımın bir parçası oldu maalesef … Ben üç kadınla büyüdüm anne, anneanne, teyze…ve her birinin kendine has takıntıları vardı…ama ben kitabın bu bölümünde sadece birinin takıntısından bahsedeceğim…Annemin…evet ne acıdır ki ben takıntılar deryasında o kadın denen şeytanlar ordusunun üç neferi ile daha şuncaaacıık yaşta tanıştım…ve yine ne acıdır ki o takıntılar deryasının koleksiyoncusu olmuş bir Ananın evladıyım…yahu yazarken acıdım kendime yaşarken ne yapıyordum ben yaaa nasıl geldim bu yaşa??zaman işte geçip gidiyor…neyse darlamayayım şimdi kendimi de seni de… bu kitabı muhabbet olsun gülelim diye yazıyorum ileri ki bölümlerde elbet hüzün yapacak hikayelerim olacak sevgili okuyucu…üç kadınla daha küçük yaşlarda tanışmışım sence hep güldürmüş müdür hayat? …

Temiz olmak zaten bir insan için yaşam şartı bence…Yani ne bileyim gün aşırı yıkanmak, beden temizliği, ağız ve diş bakımı vs…şimdi bunlar normal şartlarda olması gerekenler bir de anormallik derecesinde olmama durumundan devşirme normal gelenler var…anlamadın dimi…ben de…neden böyle bir cümle kurdum ki… silmedim de havalı geldi…neyse takılmayalım şimdi daha açıklayıcı olayım …

Bizim evde de banyo olayında her doksanlar çocuğunun yaşadığı o Pazar ritüelleri oldu tabi…ama inanın o zamanlar bana vız geldi tırıs gitti…bak ciddiyim…ne zaman ki küveti, duşakabini olan bir eve çıktık aha işte o zaman zalimin zulmü başladı…yazınında asıl başladığı nokta burası, yaklaş biraz daha, şimdi sana bornoz, terlik ve annem triosunun anlatılmaz yaşanır derecede ki hikayesini anlatacağım sevgili okuyucu.

*** 

Eve gelmişim dışarıdan…Salondan odama doğru yürümekteyim, arkadan bir ses… Emraaaahhhh üstünü çıkar kirliye at ne varsa, yatağının üstüne koymaaaa…ulan sanırsın Atatürk oto sanayii de motorcu çırağıyım…ne alakası var …bütün gün çekim çüküm işleri sonra Tiyatro oyunu hooop eve…ne kadar kirlenebilirim sen söyle kurban olayım be sevgili okuyucu…üzerimdekileri ağır çekim ile çıkarmaya başlıyorum tabi…ağır çekim, çünkü birinden birini halının üzerine düşürürsem sıçtım…annem için orası artık bir virüs bölgesi ve derhal tebeşirle çamaşırın bulunduğu bölge çizilip çember içine alınmalı ve çamaşır suyu, prill, arap sabunu gömçürmesiyle imha edilip temizlenmeli…şimdi sen yahu bu çocuk hiç birini yere düşürmeden nasıl üzerini değiştiriyor diyorsun dimi…David copperfield halt etmiş… zamanla kendimce bir sıralamaya soktum tabi…orasına hiç girmeyeyim daha fazla acıma bana…

Banyoya girmeden önce yaşanılanlar banyodan çıkış esnasında yerini ikinci taaruza bırakır…Duşumu almışım…bildiğim ne kadar şarkı türkü varsa hepsini bir popstar edasıyla söylemişim…duş öncesinde yaşadığım yoğun balyoz darbeleri yerini ılık ve ıslak bir huzura bırakmış…morluklarım geçmiş, yaralarım iyileşmiş…tam duştan çıkıyorum duşa kabini sürdüm hoooppp ve o ses…ıslatmaaa oralarııııııı ….laaann ne oluyor burası elektrik santrali de ortasında hamam kurnası var ben tam ortasında mı yıkandım ıslak ayakla basarsam kablolara falan deyip ölecekmiyimmm…Banyo burası yahuuuu banyooo…

Duştan çıktın daha ayağını yere basmadan yerde sağda terlikler durur,solda bornoz asılı önce bornozu giy sular akmasın yere sonra terlik ….baş havlusu lavabonun üstünde katlı, çıkmadan başını kurla başından sular sızarsa maazallah kıçına falan kaçar…ve şu bir gerçektir ki o bornozda, terlik ve havlu da hep aynı yerinde olur …kör olsam asla zorluk çekmeyeceğim derecede hem de…

Takıntılar deryasının koleksiyoncusu dedim annem için boşuna mı…

Yine eve gelmişim …evet hala kaçmadım…yorgunum biraz başım ağrıyor öyle doktora gitmeyi falan sevmezdim o zamanlar, ilaç falan da…Dolapta erik var gidip alayım azcık odada yerim…ulan baktım başımda çift kale maç yapılıyor anneme evde ağrı kesici olup olmadığını sorma gafletin de bulundum bir an…ve o ses bu sefer farklı bir tonda…arka arkaya sıraladı;-Neyin var?...başın mı ağrıyor?…tansiyonunu ölçtün mü?…ne yemek yedin en son?…zehirlenmiş olma…kavga falan etmedin dimi…ay dur hastaneye gidelim…yüzün de sararmışşş.ve bende mavi ekran NO SIGNAL…ve bu sinyalsizliğimden faydalanıp beni hastaneye götürdüğünü bir sedyede koluma serum yerken kendime geldiğimde anladım…bayılmışım…hayaller yeşil erik,gerçekler numune…ben o gün neden bayıldım nasıl o hale geldim inanın ömrümü verdim hala çözemedim…Annemin söylediğine göre psikolojik olarak sıkıntı yapmışım tansiyonum yükselmiş…Şu an yüksek tansiyon hastasıyım…buraya kitabın ilerleyen bölümlerinde değineceğim fena hikayeler var…

Bundan iki önceki evimde oturuyorum..bir site böyle güvenlikli falan…bir gün eve geç gelmişim sabaha karşı yattımm…rüyalar görüyorum kıçımın en ücra yerleri açıkta kalmışçasına…ulan gayipten bir ses geliyor…güm güm gümmm…kapı vuruluyor…hafif kendime geldim kafayı kaldırdım baktım cam a sabah olmuş daha doğrusu akşam üstü…o yorgunlukla nasıl uyuduysam artık dana gibi…kalktım kapıyı açtım bir baktım karşımda bizim sitenin yarma güvenlikçisi…

-Amrah böy kuosura bakmıyın rahatsız ediyorm…

-Buyur abi hayırdır

-Annenyiz aradı size uleşamıymış zabahlaylan arıyormiş…bi abkın 

dedi…merak eytmiş…

E tabi ben gece öyle dana gibi yatağa yatmayıp resmen kendimi devirince telefonu şarja falan takmamışım unutmuşum…sonra aradım çözdük mevzuyu…

Bu bir şey mi kendisi yine bana sadece ve sadece yarım saat ulaşamadığı günlerden birinde Show tv nin güvenlikçilerini ve programın rejisini telefon ile istila etmiş biridir…O zamanlar Pazar Keyfi ve Televole ekibinde çalışıyorum yine bir yayın günü ve ben ellerimde kasetler merdivenlerdeyim aşağı stüdyo ya iniyorum …arkamdan bir ses abi Fisun ablayı ara kadın merak etmiş…üzme hemşerimi bizim oralardanmış …hem sen de artık evlen be abi…

Ne Fisun ablası …ne araması…ne evlenmesi…lan..laan…laaaaannn…

Buradan gelecekteki eşime sesleniyorum…bugüne kadar bildiğin kadın triplerini unut…bana bunlarla gelme…fena idmanlıyım …ihtisası sağlam yapmışım daha veletken…gereksiz flasback yaşatma bana…olacaksan da yapacaksan da illa yaratıcı ol…

Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır…herkesi anlayan birileri…ve annemi de aslında o deryalara sürükleyen bir hikaye var elbet…ve anlıyorum onu şimdi daha iyi…adına takıntı,huy yada ne derseniz deyin …hepsi kalbe oturup beyni yakan bir hikayenin ürünüdür geçmişin üretimi olan…bilmem anladınız mı?..ama…

ANLAMAK YETMEZ OLMAK GEREK…

En güzel hikayelerin mutlu sonlu olanlarını layık görsün size mevlam…

Takvimler 1987 yi gösterdiğinde babam imamın kayığına binip gittiği günden beri bana hem ana hem baba olmuş takıntılar deryasının koleksiyonerine bir armağanım, bir saygı duruşu olsun bu yazım…

Seviyorum seni Anam Babam…

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

Yorum yazmalısınız
İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız

Emrah Uslu yazıları

Manşet haberler
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •