Av. Tutku Sena SÖNMEZ KIRAÇ'ın yazısı…
Geçmişten günümüze “cadılık” kavramı hep kadınlara yakıştırılmıştır. Cadı diye hitap edilen herhangi bir erkek görmeyi bırakın, genelde cadı kelimesi söylendiği anda dahi gözümüzün önüne sivri şapkalı, uzun çeneli ve kötü kahkahalı bir kadın canlanır.
Peki, bu düşüncenin ilk ortaya çıkışını hiç merak etmiş miydiniz?
Cadılık kavramının tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmese de kadınların cadılık ile özdeşleştirilmelerinin ilk olarak batıl inanç ve mitlerle başladığı ve Hıristiyanlık inancı ile geliştiği bilinmektedir. Hukuk tarihindeki ilk görünümü ise Roma İmparatorluğu’na kadar uzanıyor. Roma’da İmparator Sulla döneminde çıkartılan Cadılar ve Katiller Hakkında Cornelia Kanunu kendisinden sonraki dönemler için dahi kaynak kitap olmuş ve çoğunlukla faili kadın olan “cadılık” suçunu düzenlemiştir.
Orta Çağ Döneminde, Cornelia Kanunundan uyarlanan Maleus Maleficarum Türkçe çevirisi ile Cadıların Kafasına İndirilen Balyoz isimli kitap Cadı yargılamalarının nasıl yapılacağını ve yargılama kurallarını düzenlemiştir. Bu kitapta Cadılık suçunun net bir tanımlaması yapılmamış ancak kanıt bulunmasına gerek olmaksızın yalnızca ihbar ile kadınların yargılanması söz konusu olmuştur.
Bu kitaba göre, cadılık suçlamasıyla yargılanan kadın cadılığı kabul ederse cadı, kabul etmez ise cadıların varlığını inkâr ettiği için sapkın olarak değerlendirilerek suçlu bulunmaktaydı. Her ikisinin de cezası ölümdü. Yine aynı kitaba göre, bir kadının cadı olduğuna hükmedilebilmesi için itiraf etmesi şart olduğundan itiraf alınabilmesi için birçok işkence yöntemi kullanılmıştır.
Engizisyon Dönemi kayıtlarında; kıtlık, açlık, veba, savaş, hayvan ölümleri gibi felaketler hep cadı olduğuna inanılan kadınlara atfedilmiştir. Görüleceği üzere yaşanan felaketlerin günah keçisi olmak da yine kadınlara kalmış, korkunç işkenceler sonrası işkenceden kurtulma ümidi ile kadınlar cadı olduklarını itiraf ettiklerinde ölüm ile cezalandırılmıştır.
Keza 1692 – 1693 yıllarında Salem Cadı Mahkemelerinde yalnızca ihbara dayalı bir şekilde akıl ve mantık dışı yargılama ve soruşturma teknikleri sonucu cadı oldukları gerekçesi ile infaz edilen kadınlar herkesin malumudur. Bu konu sayısız film ve kitaba da konu olmuştur.
Cadı yargılamalarının tarihin tozlu sayfalarında kaybolan çok eski tarihlerde olmuş gibi düşünülse de aslında 19. yüzyıla kadar sürdüğü gerçeği eminim birçoğunuzu şaşırtacaktır.
Peki ya günümüzde?
Güçlü ve dik duran, haksızlığa karşı sessiz kalmayan, kendi varlığını başka bir erkeğin varlığına bağlamayan, erkek egemen toplumun dayattığı ahlak anlayışını kabul etmeyen kadınlara genelde “cadoloz” veya “cadı” dendiğine eminim hepimiz şahit olmuşuzdur.
Bunun en temelinde yatan sebep ise kadınların kendilerinden beklenen uysal ve tahakküm altına alınmaya hazır davranışların dışına çıkmaları halinde kontrol edilemeyecekleri kaygısı. Tarih boyunca kontrol altına alınmak istenip, alınamayan ve bu sebeple kurtuluş imkanı olmaksızın hayatını kaybeden tüm hemcinslerimiz gibi…
Cadı kelimesi günümüzde sevimli bir sözcükmüş gibi kullanılsa da geçmişte birçok kadının ölümüne sebep olmuş, varlık gücünü kendisinden alan kadınları toplumdan dışlamak amacıyla kullanılmış bir kelime olması sebebiyle çok da iyi niyetli olmayan bir kelimedir. Nitekim Türk Dil Kurumunun da cadı sözcüğünü “Geceleri dolaşarak insanlara kötülük ettiğine inanılan hortlak.” ve “Kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın” olarak tanımlamayı uygun görmüş olması açık bir şekilde bu yöndeki düşüncemi destekler niteliktedir.
Dolayısıyla halen kullanılmakta olan “cadı” kelimesi aslında cadı yargılamaları son bulmuş olsa bile erkek egemen toplumun dayattığı algıların dışına taşan kadınları toplum nezdinde itibarsızlaştırarak dışlamaya yöneliktir.
Günümüzde cadı yaftalaması ile karşı karşıya kalan kadınlar genellikle kendilerini “feminist” olarak tanımlayan benim, sensin, biziz.
O halde, şayet cadılık ile kastettiğiniz;
Erkek egemen toplumun dayattığı kadınları kısıtlamaya yönelik her türlü eylem ve isteği reddetmek ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmek ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Kadın mağduru suçlayıcı açıklamalara karşı savaş açmak ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Kadının yerinin toplum olduğunu savunmak ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Aynı işte çalışan kadın ve erkeklerin maaşlarının eşit olması gerektiğini savunmak ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Kız çocukları ile erkek çocuklarının eşit koşullarda büyüyebilmesi için ses çıkarmak ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Öldürülen veya şiddet mağduru olan tek bir kadın dahi kalmayana kadar sesimiz kısılana kadar avaz avaz bağırmak ise SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.
Hukuka aykırı bir usul ile feshedilen İstanbul Sözleşmesine sahip çıkmak ise cadılık SUÇLAMALARI KABUL EDİYORUM, BEN CADIYIM.