15 Temmuz gazisi emekli Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, dün yaşamını yitiren Sezai Karakoç'u yazdı.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün önünde FETÖ’cülere direnirken tankın üzerinden açılan ateş sonucu gazi olan eski Emniyet Müdürü Mehmet Fatih Eryılmaz, kendi sitesinde “Sezai Karakoç ile geçen bir yılım!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Eryılmaz, dün hayatını kaybeden Sezai Karakoç'la tanıştığı Polis Akademisi 3. Sınıf öğrencisi olduğu 1994 yılını şöyle anlattı:"Sene 1994. Polis Akademisi 3. sınıf öğrencisiyim. Akademinin Gölbaşı yerleşkesinde eğitim alıyoruz. Akademi yatılı ve hiyerarşik düzende bir eğitim veriyor. Eğer ceza almadıysak Cumartesi- Pazar günleri izne çıkıyoruz. Günde 3 etüd ve 8 ders saati sınıftayız. Dersler sözel, geneli de hukuk dersleri olduğundan derslerle ilgili bir sorunum yok. Günde 11 ders saati kitap okuyorum. Ertesi gün 11 ders saati okuduklarımın özetini çıkarıyorum. Arkadaşların tabiriyle deli gibi kitap okuyorum ve okumaktan delireceğim. Kalan zamanımda Fettullahçılarla savaş halinde geçiyor. Hafta sonlarım da arkadaşlarla rahmetli Muhsin Başkanı ziyaret ediyor sonra kitapçı, kitapçı geziyoruz.""SİYASİ LİDER DEĞİLDİ"Diriliş Partisi'nde Sezai Karakoç'un kendisine nasıl anlatıldığını paylaşan Eryılmaz şunları söyledi:"İzin dönüşlerimiz Akademi'nin Anıttepe'deki yerleşkesinden servislerle yapılıyor. Bir Cumartesi akşamı servislere yetişmek için hızlı adımlarla Anıttepe yerleşkesine doğru koştururken Menekşe Sokak'ta eski bir binanın son katında Diriliş Partisi tabelasını gördüm. Üstad Sezai bey benim için siyasi bir lider değildi, ama okuduğum Çağ ve İlham serisini, İslam toplumunun ekonomik strüktürünü, İslam'ın dirilişini yazmış değerli bir fikir adamı ve daha önemlisi Hızır’la kırk saati, Mona Roza'yı yazmış büyük şairdi. Ertesi gün izne çıktım. Öğleye doğru yanımda bir arkadaşla Diriliş Partisinin kapısını çaldım. Arkadaşım, Reis bu ne partisi diye sordu. Bizim zaten bir fikrimiz ve partimiz var. Derdimiz parti değil Sezai Karakoç dedim. Kapıyı sanki bu dünyada yaşamayan bizim yaşlarımızda bir arkadaş açtı. Tanıştık adı Yüceldi. Yücel’le 3/4 saat oturduk. Yücel yeni tanıştığı bizlere makinalı tüfek gibi aralıksız Sezai beyi, Dirilişi anlattı. Sezai beyden şiirler okudu. O saf heyecanını bölüp, Yücel kardeşim biz Üstadın okuyucularıyız, Üstadı görmek istiyoruz diye araya giremedim."EL YAZISI İLE MONO ROZAEryılmaz, Karakoç ile yüz yüze tanışacağı zaman yaşadığı heyecanı şöyle anlattı:
"Biz orada iken kapı bir kez bile çalmadı. Sanki keşfedilmemiş bir adada yalnız yaşayan Robinson gibi idi Yücel. Biz gelince yüzyıllık suskunluğunu bozup bir anda üzerimize tüm diriliş külliyatını boca ediyordu. Tabi bende Sezai beyin iyi bir okuru olduğumdan ne dediğini anlayan birini bulmanın coşkusunu da yaşıyordu. Biz belki Üstad buradadır umuduyla boş odalara doğru bakıyorduk. Şanslıydık kimse de yok. Üstad ile güzel bir sohbet ederiz diye düşünürken Yücel sustu ve Sezai bey İstanbul’da ikamet eder. On beş günde bir Cumartesi günleri Ankara’ya gelir. Burada konuşma yapar dedi. Ve önümüzdeki hafta Cumartesi burada olacağını söyledi. Mekan küçüktü ve Sezai bey burada konuşacaktı. Büyük ihtimal yer sıkıntısı oluyordu. Önemli değildi ayakta da dinlerdik. Biz yerimizi garanti altına almak için Yücel’e haftaya mutlaka geleceğimizi defalarca söyleyerek ayrıldık. Ertesi hafta Üstadı dinleyecek olmanın heyecanıyla her gün 11 ders saatini Sezai Karakoç okumalarına ayırdım. Arkadaşlara Sezai bey okuması yaptırdım. İlk başlayanlara o zamana kadar Üstadın kitap olarak bastırmadığı ve hakkında bin türlü efsaneler anlatılan, ajandama el yazısı ile yazdığım Mona Roza şiirini okutuyordum. Cumartesi saat 17:00 da yanımda 2 arkadaşımla beraber Menekşe sokağa Diriliş partisi genel merkezine gittik. Merdivenleri çıkarken kimseleri göremedim. Acaba konuşma yer sıkıntısından dolayı başka bir yere mi alındı, galiba öyle ki merdivenlerde kimse yok. İnşallah yakın bir yere alınmıştır, konuşma başlamadan yetişiriz diye düşünüyordum. Birde arkadaşlara öyle anlatmışım ki mahçup olmaktan korkuyorum. Tabi ki öncelikle nereye alındı onu öğrenmem lazımdı. İnşallah Kapıyı açan olur umuduyla çaldım. Yücel kapıyı açtı. Bizi görünce çok sevinmişti. Yüzünden okuyabildiğim kadarıyla bir sorun yoktu. İçeri buyur etti, geçtik. Yücelin sessiz, fısıldayarak konuşmasından Üstadın içeride olduğunu anladım. Ama bir sorun vardı. Üstad, Yücel ve 3 kişide biz olmak üzere toplam 5 kişiydik."
İLK GÖRÜŞME HEYECANI
Siyaset ile değil şiirle ve fikirle ilgili olduğunu belirten Eryılmaz "Sezai beyin odasının kapısı kapalıydı. Belki de içeride kurmay heyetiyle toplantı yapıyordu. Biz sonuçta işin siyaseti ile değil şiiriyle, fikriyle ilgiliydik. Ev sahiplerine rahatsızlık vermeden Üstadı dinlemeliydik. Odaya kulak kesiliyordum. Ama hiç ses yoktu. Acaba bu şairane insanlar konuşmadan mı anlaşıyor diye düşünmeden edemedim. Konuşmanın başlayacağı saate kadar kendi aramızda dahi konuşmadık, belki bir kaç kelime fısıldaştık. Çay demleyen Yücele sessizce yardım ettik. Arkadaşların aklından “yahu Reis bu adam madem çok büyük birisi neden kimse yok” sorusunun geçtiğini tahmin ediyordum." ifadelerini kullandı.
"TOPLUM ADINA UTANDIM"Kıymet bilmezlikten dem vuran Eryılmaz şöyle devam etti: "Saat 18:00 gibi Üstad odasından çıktı. Toplantı odası olarak düşünülmüş ve odaya göre büyük bir masanın bulunduğu salona geldi. Masanın başında durarak bizi başıyla selamladı. Biz zaten askeri bir disiplin içinde esas duruş vaziyetinde idik. Konuşmaya başladı 10/15 dakika sonra kapı çaldı ve 2 kişi daha geldi, Üstad ile beraber 7 kişi olduk. Birilerinin geldiğine hem sevinmiştim, hem de ulan madem Sezai beyi dinlemeye gelecekseniz, konuşması başlamadan gelip adamı bölmeyeceksiniz dercesine baktım gelenlere. Tabi onlar Sezai beyle önceden tanışıyorlardı. 7 kişi yaklaşık 2 saat Sezai beyi dinledik. Aslında çok sorularım vardı. Ama hiçbirini soramıyordum. Şehre bir şair gelmiş, hem de Sezai Karakoç. Ama kimsenin umurunda değil. Bu kıymet bilmezlikten, bu kimsesizliğinden tüm toplum adına çok utanmıştım. Adıyla, şiiriyle, diriliş ekolüyle efsane olmuş bu adam niçin ve nasıl bu kadar yalnız olabilirdi."
Bir dahaki ziyaretlerde en az 10 arkadaşını yanına alıp görüşmelere gittiğini aktaran Eryılmaz "Konuşması bittikten sonra müsaade isteyerek ayrıldık. Yücel bizi kapıya kadar geçirdi. Kapıdan çıkarken birazda yalvaran gözlerle, fısıldayarak bir daha ki konuşmaya gelecek misiniz diye sordu. Elini kuvvetlice sıktım ve tabi ki geleceğiz dedim. O yıl boyunca Sezai bey Ankara’ya her geldiğinde, en az 10 arkadaşımı alarak konuşmasını dinlemeye gittim. Zamanla biraz da ev sahibi gibi olduk. Artık biz ona, oda bize karşı rahattı. Bizim haricimizde yaklaşık 10 kişi daha oluyordu." diye ekledi.
"İÇİMİZDEKİ "CIA" DEDİ" Karakoç'un FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'e "İçimizdeki CIA" dediğini anlatan Eryılmaz sözlerini şöyle bitirdi:
"Konuşmalar gündelik siyasetin üzerindeydi ve bu beni daha mutlu ediyordu. Ankarada Fatih kitabevinin sahibi Fatih bey konuşmaları bant kaydına alıyordu. Bizim daha çocuk yaşta kim olduğunu gördüğümüz ve mücadele ettiğimiz Fetullah, o yıllarda herkesin Hoca efendi diye taptığı taptığı biriydi. Bir akşam Üstad konuşurken Fettullah Cemaati ile ilgili fikrini sordum. İçimizdeki CIA dedi. Kestirip attı. Bant kaydı yapan teybe keyifle baktım. Çıkınca arkadaşlara bugün tarihi bir hizmet yaptık. Fetullah’ın CIA köpeği olduğunu Sezai beyin sesiyle kayıt altına aldık dedim. Kahkahalarla güldük. 16 Kasım 2021 günü saat 18:00 gibi sosyal medyaya bir göz atmak için telefonu elime aldığımda Sezai beyin vefatını öğrendim. Tüm medya ve sosyal medya mecraları Sezai beyin şiirleriyle birlikte verilen ölüm haberleri ve taziyelerle doldurulmuştu. Ölüm haberlerini ve şiirlerini ağır bir hüzün içinde okudum. Sezai beyle geçen bir yılımızı düşündüm. Konuşmalarını dinlemeye birlikte gittiğimiz 3 arkadaşla telefonlaşıp o günleri yad ettik. Aklımdan geçen cümleyi bir arkadaş söyledi; "Sezai bey bedenen bugün öldü. Herhangi bir partinin ilçe başkanının boş boş konuşmalarını dahi 50/100 kişi ile dinleyip alkışlayan bu toplum Sezai beyi 28 yıl önce zaten öldürmüştü. Ölümüyle birlikte yayınlanan mesajlar kadar okuyanı olsa bu toplum böyle tefessüh etmezdi” dedi. Sezai beyin ölümüyle bir devir kapandı. Allah rahmet eylesin."