Malatya’da 14 yıl önce 1’i Alman uyruklu 3 Hristiyan misyonerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi Katliamı davasının, FETÖ kaynaklı ‘kumpas organizasyonu’ döneminde FETÖ’cü yargılamada gizli tanıklık yaparak, ulusalcı asker ve kişilere komplo kurulmasının en önemli ayaklarından biri olduğu ortaya çıktıktan sonra bu kez ‘kumpas’ sanığı olarak yargılanan İlker Çınar, Zirve Yayınevi FETÖ Kumpas Davasına bakan Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştırdığı dilekçesinde Zirve Yayınevi cinayetlerinin ABD istihbaratının FETÖ ile birlikte işlediğini ileri sürdü.
Malatya’da 18 Nisan 2007 tarihinde meydana gelen ve 1’i Alman uyruklu 3 misyonerin öldürüldüğü Zirve Yayınevi davasında FETÖ silahlı terör örgütün adına jandarma personeline ve bazı sivil isimlere kumpas kurarak davaya dahil edilmelerine ve yaklaşık 4 yıl tutuklanmalarına neden olan 1’i tutuklu, 5’i yurt dışında firar olan toplam 10 sanıklı Zirve Yayınevi FETÖ Kumpas Davasında yargılama süreci Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. 1 Kasım’da yapılacak olan 5. Duruşmada Cumhuriyet Savcısı esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunacak. Davada Zirve Yayınevi Davasını gizli tanığı olan İlker Çınar tutuklu olarak yargılanıyor.
Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’nden Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe göndererek ifade veren İlker Çınar, mektubunda Hristiyan olduğu dönem de ABD’li misyonerlerin desteği ile Tarsus’ta Protestan Kilisesini kurduğunu söyledi.
-“Amerikalı misyonerlerin desteği ile kilise kurdum”-“Cinayetlerin arkasında ABD var” iddiasıEski gizli tanık, halen tutuklu sanık İlker Çınar şu ifadeleri ileri sürdü:Sanık İlker Çınar, “1987 yılında Hristiyanlık dinini tanıdım ve benimsedim. Bu din üzerine eğitimler aldım. Amerikalı misyonerlerin desteğiyle Tarsus Uluslararası Protestan Kilisesini 2002 yılında kurdum. Bu kilisenin pastörü olarak çalıştım. Pastör olarak görev yaptığım dönem de misyoner adı altında Amerika istihbaratına çalışan kişiler olduğunu gördüm. Bu kişilerin bölücü örgüte verdiği desteği gördüm. Hristiyan dini ve öğretileriyle sorunum olmadı. Bu dine inanan samimi olan herkese saygı duydum ve duyarım. FETÖ gibi dini araç olarak kullanmaları ve bunu siyasi beklentiler ile yapmaları sorgulamama neden oldu. Zirve Yayınevi cinayetlerinin arkasında ABD olduğunu cinayetlerden sadece 1 gün sonra kamuoyuna duyuran benim.” İfadelerini ileri sürdü.
“Malatya Jandarmasının haber elemanı olduğum günden beri 2009 yılına kadar cinayetlerin arkasında ABD istihbaratının olduğunu ve FETÖ ile birlikte iltisaklı olarak çalıştıklarını bizzat ortaya koyan, deşifre eden kişi benim. Ben ölüm tehditleri aldım. Ölüm listelerine dahil oldum ekoller savaşı ölüm listesi devletin kurumu tarafından sen ölüm listesindesin bu şekilde ifade edildi. Tebliğ ettiler. Yine bir terör örgütünün yazılı savunmamda belirttiğim bir terör örgütünün ölüm listesine beni dahil ettiler. Ben hem ABD istihbaratının hem de FETÖ’nün o tarihte de söyledim ben bunların esiriydim. Müracaatlarım hep kapatıldı efendim. Adem Yavuz Arslan isminde bir FETÖ mensubu benim için daha bu soruşturma ve kovuşturma yani kumpas dava başlamadan önce çalışmalarına başlamıştı. Bi Ermeni Var kitabında, deliller var efendim. Kendilerinin cinayetin arkasında olduğunu gizleyebilmek için her türlü yalana dolana başvurdular.”-FETÖ hakkında dava açılınca..
Bu arada, Almanya’nı Ankara Büyükelçiliği daha önce Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin dava sürecinde tüm duruşmalara Türkçe bilen büyükelçilik görevlilerini gönderirken, Zirve Yayınevi FETÖ kumpas davasının hiçbir duruşmasını takip etmedikleri ifade ediliyor.
Yine; Zirve Yayınevi davası sürecinde her duruşmayı geniş katılımla takip eden Protestan cemaatinin temsilcileri de FETÖ hakkında kumpas davası açılınca cinayetlerle ilgili yeni sürece ilgi göstermedikleri de gözleniyor.
ZİRVE YAYINEVİ CİNAYETLERİ, ASIL FAİLLER VE FETÖ KUMPASI..Malatya’da Niyaz-i Mısri Mahallesi Ağbaba İşhanı’nın üçüncü katındaki Zirve Yayınevinde çalışan Alman Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel, 18 Nisan 2007’de boğazları kesilerek öldürülmüştü.
Cinayetlerin işlendiği gün yayınevine giden polisler, zanlılar Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım’ı olay yerinde yakalamıştı. Yayınevinin penceresinden kaçmaya çalışırken düşerek yaralanan Emre Günaydın ise İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde tedavi edildikten sonra tutuklanmıştı.
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 sanığı “tasarlayarak öldürme suçundan” üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştı.
Sanıklara, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” suçundan 30’ar yıl, “nitelikli yağmaya teşebbüs” suçundan da 9 yıl 9’ar ay hapis cezası verilmiş ve bu kararlar Yargıtay’ca onaylanmıştı.
Ancak, cinayetlerle ilgili yargılamanın sürdüğü dönemde FETÖ kumpası devreye girmiş, katliamı ulusalcı gruba bağlamak için gizli tanık, sahte delil ve belgelere dayanan bir dava açılmıştı ve bazı isimler tutuklanmışlardı.
Zirve Yayınevi Davasına dahil edilerek 4’er yıl cezaevinde kalan, yargılama sonucunda beraat eden Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Malatya eski İl Jandarma Komutanı Emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger, dönemin Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Haydar Yeşil, İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ruhi Abat, dönemin İl Jandarma Komutanlığında görevli Astsubaylar Abdullah Atılgan ve Murat Göktürk, uzman çavuşlar Mehmet Çolak, Adil Akçay ve Adem Gedik ile sivil Levent Kağan Türk’ün FETÖ’nun kurduğu kumpas ile davaya dahil edilmeleri nedeniyle bu kez mağdur olarak davaya dahil olmuşlardı.
Malatya 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davanın iddianamesinde, halen kırmızı bültenle hakkında yakalama kararı bulunan ve Amerika’da olan FETÖ’nün TSK ve Emniyet İmamı Hamdullah Bayram Öztürk, FETÖ’nün mahrem imamları Adnan Dinçer, Deniz Civelek, Mehmet Ali suçlanmıştı.
“İftira Nedeniyle Mağdurun Gözaltına Alınmasına veya Tutuklanmasına Neden Olma, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Örgüte Bilerek İsteyerek Yardım Etme” suçlarından cezalandırılmaları istenen FETÖ mensuplarının, Zirve Yayınevine ilişkin suçu işlemediklerini bildikleri halde Zirve Yayın Evi Cinayetine azmettirdiklerine dair sahte ihbar mektupları yazdırılmak suretiyle askerler hakkında soruşturma ve kovuşturma yaptırılmasını sağladıkları, örgütün yazmış olduğu ihbar mektuplarını doğrulamak amacıyla da gizli tanık yaptırdıkları İlker Çınar’a asılsız ve doğru olmayan beyanda bulundurdukları belirtiliyordu.
Kaynak: malatyahaber.com