Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, 58’inci Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde ‘En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü alan Nihal Yalçın'a ödülünü takdim ederken jestleri ve mimikleriyle sıkıldığını belli eden Tamer Karadağlı'nın iyi niyetle kendisini açıklamaya çalışsa da feminist hınçtan nasibini aldığını iddia etti. Kaplan, HDP lideri Pervin Buldan ile Canan Kaftancıoğlu'nun da Yalçın'ı savunup Karadağlı'yı linç güruhuna katıldıklarını savundu.
2002'de dizi ihracatı 10 bin dolarken, AK Parti'nin ülkeyi taşıdığı noktada 500 milyon dolarlık global çapta devasa bir sektör kurulduğunu belirten Hilal Kaplan, "2002'de yıl başına 10 dizi düşerken, şimdi 100'e yakın dizi çekiliyor... Hatta kendisi ile seyircinin müşerref olduğu rolü de o dizilerden birisine borçlu ama ne gam! "AKP faşizmi"nden bahsetmeden birbirlerini selamlayamayan Cihangir mahallesinde anlatacak bir hikâyesi oldu ya, gerisi önemli değil." ifadelerini kullandı.
İşte Hilal Kaplan'ın "Altın Ego Festivali" başlıklı yazısı:
Türk sinemasının yarım asırdır devam eden ve en dikkate alınan film festivali çerçevesinde verilen Altın Portakal Ödülleri bu sene en çok iki devasa ego ile birlikte anıldı.
Önce en büyük egoyla başlayalım. Herhalde kendi oyunculuğundan pek emin olmadığı için ödül aldığına çok şaşırmış olsa gerek, sahnede daha ödülü eline bile almadan mikrofona koşup Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek'ten başlayıp Münih'teki dayı oğluna selam göndermek dışında herkesi anan, bu sırada da kendisine ödülünü takdim edip alkışlayan Tamer Karadağlı'ya ise "Kim verdi ödülü? Bana 'sus' mu diyorsun?" diye çıkışan hanım kızımızı görmüşsünüzdür.
"Hanım kız" diyorum zira söz konusu mor halkalı arkadaşları en çıldırtacak iki hitabı bir arada bulmuşken harcamayayım istedim. Gerçi diğer aday kadın oyuncular için "Güçlü rakiplerim yoktu, ondan kazandım. Bir dahakine erkek oyuncu kategorisinde yarışırım" diyen biri nasıl feminist oluyor, bilemiyorum.
Karadağlı, iyi niyetle kendisini açıklamaya çalışsa da feminist hınçtan nasibini aldı elbette. HDP lideri Pervin Buldan ile Canan Kaftancıoğlu da Yalçın'ı savunup Karadağlı'yı linç güruhuna katıldılar. Hanım kızımız "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" gibi en muhalif, pek orijinal sloganıyla tiradını sonlandırmadan önce "Artık ülkenin atmosferinde işinizi yapmak ve işiniz hakkında konuşmak bir lükse dönüşüyor" diye artistik patinajını da çekmeyi ihmal etmemiş.
Atmosferini beğenmediği ülkede 2002'deki dizi ihracatı10 bin dolarken, AK Parti'nin ülkeyi taşıdığı noktada 500 milyon dolarlık global çapta devasa bir sektör kurulmuş...2002'de yıl başına 10 dizi düşerken, şimdi 100'e yakın dizi çekiliyor...Hatta kendisi ile seyircinin müşerref olduğu rolü de o dizilerden birisine borçlu ama ne gam!"AKP faşizmi"nden bahsetmeden birbirlerini selamlayamayan Cihangir mahallesinde anlatacak bir hikâyesi oldu ya, gerisi önemli değil.Yazının tamamını okumak için tıklayın.