Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesiyle birlikte ülkeye kaos ve korku hakim oldu. Özellikle kadınlar ve kız çocuklarının hakları konusunda dünyada endişe duyulduğuna dair açıklamalar yapılırken gazeteciler de tehdit altında. Ardan geçen 20 yılda dünyaya değiştiği imajını vermeye çalışan Taliban eski uygulamaları nedeniyle güven vermiyor. Bununla birlikte Taliban, dün bir Deutsche Welle (DW) editörünün ailesine silahlı saldırıda da bulundu ve gazetecinin ailesinden bir kişi yaşamını yitirdi.
DW Genel Direktörü Peter Limbourg, Taliban'ın Afganistan'da gazetecilere yönelik organize bir saldırı içerisinde olduğunu söyleyerek, "Zamanımız tükeniyor" dedi. Limbourg ayrıca Taliban'ın diğer üç editörlerini bulmak için evlere baskın düzenlediğini açıkladı.
BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'ün haberine göre; Afganistan'da gazeteciler ev ev dolaşarak izlerini kaybettirmeye çalışıyor. Ayrıca kısa sürede ülkeyi terk etmenin yollarını arıyorlar.
GAZETECİLİK ÖRGÜTLERİ AFGAN GAZETECİLERİN KENDİLERİNE ULAŞMALARINI İSTİYOR...
Öte yandan Küresel Araştırmacı Gazetecilik Ağı (GIJN), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) sosyal medya üzerinden yaptıkları paylaşımlarla Afganistan'dan ayrılmak isteyen kadın gazetecilerin kendileriyle iletişime geçmesini söyledi.
ÖLDÜRÜLECEKLERİNDEN EMİNLER
BBC Türkçe'nin telefon ile ulaştığı Afgan gazeteci kadınların hepsi, Taliban'ın kendilerini pek çok kez doğrudan tehdit ettiğini ve şu an çeşitli yerlerde Taliban'dan saklandıklarını söylüyor.
Güvenlik gerekçesiyle haberde isimlerini değiştirilen kadınlar, Taliban'ın kendilerine ulaşması halinde öldürüleceklerinden emin olduklarını anlatıyor.
'İZİMİZİ KAYBETTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ'
26 yaşındaki Samira, Afganistan'ın Herat şehri Taliban tarafından ele geçirildiği an gazetecilik yapmaya devam etme ihtimalinin de son bulduğunu söylüyor. Çalıştığı radyo ve televizyon kuruluşuna ait ofisi tahliye ettikten kısa bir süre sonra Taliban'ın stüdyoları bastığını söyleyen Samira, Taliban'ın orada çalışan gazetecilerin peşine düştüğünü anlatıyor:
"Kendi evlerimize gidemiyoruz ve sürekli göçmen gibi bir evden diğerine kaçarak izimizi kaybettirmeye çalışıyoruz. Şu an ne ülkeden kaçabiliyoruz ne de herhangi bir vize başvurusu yapabiliyoruz. Ülkeden kaçış çözümünü bulana dek bu hayatı sürdürmek zorundayız."
'FOTOĞRAFIMIZI ÇEKTİLER'
Bundan daha önce de çok kez Taliban tarafından tehdit edildiğini aktaran Samira, "Herat Taliban'ın eline geçmeden sadece birkaç gün önce ofisten çıkmış eve giderken, sokakta yanımdan geçen bir araç benim ve yanımdaki iş arkadaşımın fotoğraflarını çekti. O günlerde sadece benim değil, diğer gazeteciler üzerindeki tehditlerin sayısı da oldukça artmıştı" dedi.
'YAZMAYA DEVAM EDERSEN YAŞAMAYI BEKLEME'
Aldığı tehdit mesajlarının telefon numarasını değiştirse de bitmediğini belirterek "Bir keresinde bana telefonda, 'Eğer Taliban hakkında yazmaya devam edersen, bundan sonra yaşamayı bekleme' dediler" ifadelerini kullandı. Yıllardır bu tehditler altında mesleklerini yapmaya çalıştıklarını aktaran Samira, Taliban'ın kesinleşmiş hakimiyetinin kadın gazeteciler açısından hiç olmadığı kadar ciddi sonuçları olacağını düşünüyor.
'GEÇMİŞ FAALİYETLERİMİN CEZASI ÖLÜM OLACAK'
Samira, her zaman kadınlar ve kız çocuklarıyla ilgili toplumdan gizlenmiş acı gerçekleri yazmayı hayal ettiğini ve haberleriyle toplumun bu konudaki farkındalığını artırmayı hedeflediğini ancak artık bunu yapamayacağını söylüyor:
"Artık gazetecilik yapamam çünkü kadınım ve ayrıca Taliban tarafından hedef alınan bir dini mezhebe sahibim. Geçmişteki faaliyetlerimin cezası, benim ve ailem için ölüm olacak."
'HABER YAPMAYI BIRAK YOKSA ÖLDÜRÜLECEKSİN'
Kısa bir süre önce Taliban tarafından ölüm tehdidi alan bir diğer kadın gazeteci Farzana ise "Yaklaşık iki ay önce iki motosikletli yanımda durup bana silah doğrultarak söyledi: Afganistan'ı işgal ediyoruz. Sen, medya direktörü, en kısa sürede haber yapmayı bırakmalısın yoksa öldürüleceksin" dedi.
Farzana "O an tüm vücudum korku ve stresle titriyordu. Hemen eve döndüm ve durumu kocama anlattım. Ertesi gün Herat'tan Kabil'e uçtuk ve bir akrabamızın evine saklandık. Taliban daha sonra da beni sokakta gazeteciliği bırakmam gerektiğini, Herat kadınları arasında demokrasinin değerlerini desteklemem gerektiğini söyleyerek ölümle tehdit etti"diye konuştu.
Farzana da tıpkı Samira gibi, ailesiyle birlikte bir evden diğerine giderek Taliban'a izlerini kaybettirmeye çalıştıklarını anlatıyor:"Maalesef Taliban, muhabirlerin evlerini arıyor. Eşim ve oğlum büyük tehlike altında. Taliban bizi bulamasın diye her gece başka bir eve gidiyoruz. Umarım bir yolunu bulup ülkeden ayrılarak hayatta kalırız."Farzana gazeteci olmayı tercih etmesindeki nedenin ise yoksul bırakılan Afgan kadınların sesi olma hayalinden kaynaklandığını belirtti ve şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda çok üzgünüm, birisi ruhumu yok etmiş gibi. 20 yıl toplumumuzda kadın ve erkek arasındaki eşitlik için mücadele ettikten sonra, şimdi toplumumuz geriye gidiyor. Her gece ağlıyorum ve daha bir buçuk yaşında olan oğlum için endişeleniyorum. Taliban eğer bulursa beni ve ailemi kesinlikle öldürecek çünkü onlar ifade özgürlüğünün ve demokrasinin düşmanı."
27 yaşındaki Rahel, Taliban'dan kaçmak için evinden uzakta geçirdiği dördüncü gün olduğunu ve bu sürede iki kez Taliban'a yakalanmaktan son anda kurtulduğunu anlatıyor:
"İlkinde komşum telefonla aradı ve az önce Taliban'ın gelip evimi sorduğunu, evden kaçmam gerektiğini söyledi. İkinci kaçışımda ise hemen önümde olmalarına rağmen beni fark etmediler ve hemen oradan uzaklaştım. Çok korkuyorum. En sonunda birisinin gelip beni öldüreceğini düşünüyorum."
Altı yıldır profesyonel gazetecilik yaptığını söyleyen Zohra da Taliban'ın kendisini bulabilmek için mahallesine kadar geldiğini ve kendisini aradığını anlatıyor:
"Bundan önce bir Taliban saldırısında erkek kardeşimi kaybettim ve şu an Taliban evimin yakınına kadar gelip komşularımıza adresimi sordu. Babam da beni arayarak eve gelmemem gerektiğini, çok tehlikeli olduğunu ve kalacak başka bir yer bulmam gerektiğini söyledi. Burada nefes alabilmek her an daha da güçleşiyor. Korku ve panik içerisinde yaşadığım bu günlerde kendimi bir kurban gibi hissediyorum. Her an başıma gelebilecek bir saldırıyı bekliyorum. Bu yüzden olabilecek en kısa süre içerisinde ailemle birlikte buradan ayrılmak istiyorum" diyor.